|
|
Madrugada ekseninde bir söyleşi |
|||
The Deep End bu sene yayınlanan en iyi albümlerden biri.
|
Aslında müzik dünyasının karanlık prensleriyle takılmayı seven, gölgelerin ne kadar uzun olduğuna aldırış bile etmeden yaptıkları albümleri kapıların eşiklerine bırakıp kaçan gruplardan biri Madrugada. Karanlık çöktüğünde adları büyük puntolarla yazılan o grupları sevip okşayıp evlerine çekilenlerin korkup hatta haklarında rivayetler uydurup komşularının da geceleri kapılarını sıkı sıkı kilitlemelerini tembihleyenlerin hiçbir zaman tanışamayacakları bir isim. Aslında sanıldığı gibi korkulacak bir şey yok. Ayrıca grubun yeni albümü The Deep End de piyasaya çıktı. | |||
'The Deep End' (Madrugada) | Madrugada ismini 2002 yılında Majesty 45liği ile duymuştuk. Bu sebeple grubun elimizde olmayan Industrial Silence ve The Nightly Disease albümlerini bir köşeye koyup son çalışmalarıyla eşleşip ayrışan molekülleri hakkında yorum yapmayacağız. Grit albümüne sahibiz ama onun için de yapmayacağız. Madrugada yeni albümlerinin tanıtımını, The Deep Endin en kötü şarkısı The Kids Are On High Street ile yaptı. Aynı zamanda albümün de açılış şarkısı olan bu ilk 45liği geçtiğinizde, şayet sene 1996 olsaydı Michael Stipeın New Adventures In Hifi albümüne koymak için yarışabileceği açık tarza sahip On Your Side başlıyor. Yazının başında grubun arkasında durduğumuzu anlatmaya çalıştığımız cümlelerin gerçekle yüzleşeceği asıl bölüme geçtiğimizin resmi ise üçüncü şarkı ile çıkıyor karşımıza, Hold On To You. Düşüncelerini yalnız kaldığı ilk saniyede beyninin bir ucundan diğerine akıtıp girdiği bu dalgın dönemden uzun süre kurtulamayanlar için Madrugadanın yaptığı asil müzikle tanışabilmeniz için iyi bir fırsat Hold On To You. Yanınızdan geçen tanıdıklarınız bu dalgın döneminizde verdikleri selama karşılık bulamazlarsa suçu şarkının üzerine atabilirsiniz, hak vereceklerdir. Bir Clint Eastwood filmi repliği Norveçli grup Madrugadanın adını Röyksopp ve Kings Of Convenience gibi aynı memleketin topraklarından çıkmış isimlerle birlikte anılırken görebilirsiniz. Son zamanlarda Norveçten çıkan isimlerin kalitesine dem vurmak için yapılan bu kategorileştirmenin grubun müziği hakkında size bir fikir vermesinden kaçının. Running Out Of Timeı dinlediğinizde bir Clint Eastwood filmi başrol oyuncusunun repliğini daha film vizyona girmeden dinliyormuşsunuz gibi hisseder, gitardan çıkan sert ritmlerin eşliğinde Norveçle alakası olmayan diyarlara gidebilirsiniz. The Lost Gospelde geriden gelen bayan vokaller tanıdık bir dostu hatırlatacaktır size, Leonard Cohen. The Deep Endin altıncı şarkısı Elektro Vakuumda muhtemelen grup üyeleri bu benzetmeden rahatsız olacaktır fakat yeniden bir R.E.M. şarkısı yakaladığınızı zannedebilirsiniz. Hatta R.E.M.in 90 sonları dönemi diyebilecek kadar açık bir benzetme. Albümün prodüktörü George Drakoulias. Daha önce Tom Petty, The Jayhawks, Ride, The Black Crowes ve Primal Scream gibi isimlerle çalıştı. Özellikle The Black Crowes ve Primal Screami konu başlığı yaparsak Subterranean Sunlight şarkısında teflerin ve duruş kalkışların sizi yormayan klasikliğini Drakouliasın tarzı olduğunu biz söylemeseydik bile siz mutlaka fark edecektiniz. Aslında Osloda kötü geçen bir partiyi anlatan bu şarkının Drakouliasdan çok açık Manchester tarzına da sahip olduğundan bahsetmek gerekir. The Deep Endin bütünlüğünden uzak fakat şu albüm içinde bir başına da kalsa en iyisi olabilecek yüreklilikte. Albümün sanki tozlu raflardan kırılmamasına dikkat ederek alınan bu eski havasının sebebi, albüm kayıtları için Sound City stüdyolarına gidilirken prodüktör Drakouliasın 50lerden kalma eski anfileri de beraberinde getirmiş olması diyebiliriz. Elbetteki Ramona gibi şarkıların kalitesinden hiç bir şey kaybetmemiş bu eski yüzünün sebebi sadece eski anfiler değil. Saksofonların şarkıyı daha baştan çıkarıcı hale getiren üçlünün şarkıdaki iniş çıkışları günümüz müziğinde az rastlanan coşkulu ritmleri size hiç yabancılık çektirmeden dinletmesini biliyor. Sanki Nick Cave sakin sakin hikayesini anlatıyor gibi Slow Builder ve yine onun gibi 6 dakikadan fazla süren Sail Awayle kapanıyor albüm. Grup üyelerinin albümün ismi The Deep End hakkındaki düşünceleri şunlar: Vokalist Sivert Høyem: Kontrol altında olmama hissi, batma hissi, yüzme havuzunun derin sonu. Gitarist Robert Burås Klasik tınıları var bas gitarist Frode Jacobsen Bu albüm ismini duyduğunuzda, bir çok çağrışım akla gelebiliyor. Bir çok farklı seviyede algılanabiliyor. Yüzmeyi öğrenme zamanınınız geldiğinde hayattaki o seviyeye gelirsiniz. Her ne kadar grup üyeleri albümün ismi hakkında böyle farklı fikirlere sahip olsalar da bizim fikrimiz ortak; The Deep End bu sene yayınlanan en iyi albümlerden biri. |
|||
38. Rotterdam Film Festivali başladı | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||