Home page
Haber Menüsü


Untitled Document

Konu: Üst Sindirim Sistemi Hastalıkları ve Kalın Bağırsak Hastalıkları
Konuklar: Acıbadem Carousel Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Nadir Kaya ve Acıbadem Carousel Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cihan Uras

Arzu Zengin: Merhaba. Sağlık Raporu''nda bugün de önemli hastalıkların teşhis ve tedavisini uzmanlarla değerlendireceğiz. Programımızda bugün ele alacağımız konu üst sindirim sistemi hastalıkları. Şimdi söz sağlık editörümüz Sibel Güneş'te.

Sibel Güneş: Merhaba. Sık görülen üst sindirim sistemi hastalıkları yaşam kalitesini etkileyen en önemli sağlık sorunlarından biri olarak kabul ediliyor. Sağlık Raporu'nda bugünkü konuğumuz Acıbadem Carousel Hastanesi Prof. Dr. Nadir Kaya. Hoşgeldiniz...

Arzu Zengin: Hoşgeldiniz efendim..

Nadir Kaya: Hoşbulduk..

Arzu Zengin: Program süresince üst sindirim sistemi hastalıklarıyla ilgili merak ettiğiniz konuları, telefonla ya da NTVMSNBC.COM internet adresindeki elektronik posta adresimize iletebilirsiniz. Telefon numaramız 0212 335 42 60... Nadir Bey, peki reflü hastalığı nasıl oluşuyor ve belirtileri neler, sizden dinleyelim ayrıntılı olarak...

Nadir Kaya: Şimdi önce reflü haberlerinizde de söylediğiniz gibi mide ülserinin yemek borusuna geriye kaçışı olarak adlandırılabiliyor. Bu normal insanda fizyolojik olarak da gün boyunca izlenebiliyor. Ama bunun sürekli olması ve reflü süresinin artması, diğer bazı faktörlerle de birleşince reflü hastalığı oluyo. Yani reflüyle reflü hastalığını karıştırmamak lazım. Ancak bu reflünün sıklığı ve yemek borusuyla asitin temas süresi arttığında birtakım yemek borusunun altında problemler oluşmakta. Bu da reflü hastalığını ortaya çıkarmaktadır. Reflü daha çok asit kaçışı olarak adlandırılır. Ancak sadece asit değil, safra asitleri, pankreas bezi enzimleri de yemek borusuna doğru kaçabilmektedir. Dünyada gerçekten çok önemli bir sorun. Nedeni şu? Dünyada insan yaşam kalitesini olumsuz etkileyen ikinci büyük hastalık. Birinci işte psikiatrik hastalıklar, ikinci reflü hastalığı. Gerçekten yaşam düzeyini çok olumsuz etkiliyor. Bu yapılan çalışmalarla gösterilmiş. İkincisi; yine son zamanlarda yemek borusu alt uç kanserlerine zemin hazırlaması bakımından yine çok önemli, gerçekten yemek borusu altucu kanserlerinin oluşmasına öncü bir hastalık. Bu nedenle çok dikkatle izlenmesi gerekir.

Sibel Güneş: Riski ne kadar artırıyor hocam?

Nadir Kaya: Normal aynı yaş popülasyona göre, aynı yaş grubu, kontrol grubuna göre 30 ila 125 kat artırdığı söyleniyor. Değişik yayınlarda değişik rakamlar alınabilir ama artırdığı kesin. Şimdi reflüde neden bu kaçış oluyor, bu geriye kaçış oluyor? Yemek borusuyla mide arasından yemek borusu alt uç şeyi dediğimiz bir adele yapısı var. Yine hastalarımız bunu yanlış biliyorlar. Sanki yemek borusuyla mide arasında bir kapak var, bu açılıp kapanıyor zannediliyor. Hayır. Bir adale yapısı var, bu adale yapısı yemek geçişine izin veriyor. Ondan sonra basıncını artırıyor ve yemeğin geriye kaçışını engelliyor. Tabi bu spinkter dediğimiz bu yapıda bozukluk olabiliyor reflüde. Diyafragra yine reflüyü engelleyen önemli bir engel olarak gözüküyor, bunda fonksiyon bozukluğu olabiliyor. Bazı bağlarda fonksiyon bozukluğu olabiliyor. Buna yemek borusunun hareket kabiliyetinde azalma ve geriye kaçan materyalin temizlenememesi, tükrük akımında azalma da eşlik edebiliyor. Bir de yemek borusunun altında bu reflüye karşı koruyucu hücre cevapları oluyor. Bunlarda da bozulma oluyor. Hücre cevabında bozukluk olunca reflü oluşmuş oluyor. Reflüde tabi bazı risk faktörleri var. Bunlar özellikle ileri derecede şişman olanlarda, gebelerde son dönemde reflü gözlenebiliyor. Aşırı alkol, aşırı yağlı yiyecek tüketenlerde bir de örneğin tansiyon ilaçları, üst kas gevşeticiler bu yemek borusunun alt ucundaki bu adale yapısının fonksiyonunu bozarak reflüyü artırıyor.

Sibel Güneş: Peki bu bozukluk hangi belirtilerle ortaya çıkıyor?

Nadir Kaya: Şimdi reflü hastalığında en önemli belirti bu göğüste yanma hissi, tam göğüs kemiğinin arkasında karından yukarı doğru çıkan bir yanma hissi şeklinde kendisini gösteriyor. Bu yanma, olmazsa olmaz belirtisi reflünün. Onun dışında ağza acı su gelmesi, yemek artığı gelmesi şeklinde hastanın tanımladığı, rejüjitasyon dediğimiz bu hasta bize söyleyebiliyor, yutma zorluğu, yutarken ağrılı yutma, darlık olduğu zaman özellikle reflü hastalığında yemek borusunun alt ucunda. Hasta belirtebiliyor. Bulantı, kusma olabiliyor. Göğüs ağrısıyla hasta yine bize gelebiliyor. Reflüde çok önemli bir diğer özellik; sadece yemek borusu ya da mideyi ilgilendiren şikayetler dışında da bazı sistemleri etkilemesi.. Nedir onlar? Örneğin boğazı ilgilendiren semptomlar olabilir. Onlar da işte boğazda yanma, gıcıklanma, sabah kalkınca sık boğazını temizleme, kuru öksürük belki, işte bir akıntının olması, yutmada şurama bir şey takılıyor şeklinde hasta ifade edebiliyor. Bir de akciğere yönelik semptomlar, belirtiler sunabiliyor hasta. Onlar da astım, kuru öksürük şeklinde gerçekten eğer genç bir hastanız var ve astım öyküsü olmayan bir aileden geliyorsa astım tanısıyla izleniyorsa hasta mutlaka reflü araştırmalı. Çünkü reflü astım belirtisiyle de direk ortaya çıkabiliyor yanma dışında. Ama yanma tabi ki en önemli semptom. Bu da Türkiye'de sıklık olarak da daha çok üst sindirim sistemi şikayetleriyle başvuran hastaların yaklaşık yüzde 13 ile 15 kadar bu yanmadan yakınıyorlar. Yani yaklaşık görülme sıklığı da, yurt dışında, Amerika'da da aynı şekilde ama günde yüzde 7, ayda da yüzde 40 oranına çıkabiliyor bu yanma belirtisiyle başvuran hastalar.

Sibel Güneş: Anlattıklarınızdan çok önemli bir sorun olduğu ortaya çıkıyor. Devam edeceğiz ama herhalde elektronik posta adresimizde...

Arzu Zengin: Evet, bir soru var. Aslında sözünü ettiğiniz belirtilerden söz ediyor bize yazan izleyicimiz, Tarık Aydın adı.. Kahve ve çayı çok tükettiğini söylüyor, "ama ne zaman içsem midemde yanma ve kramp hissediyorum. Kahve çay dışında bir nedene bağlı bir problem olabilir mi?" diye sormuş..

Nadir Kaya: Evet, bahsettiğimiz gibi gerek kahve gerek çay yemek borusunun alt ucundaki bu adale yapısını gevşeterek gerçekten reflüye yol açabilir. Tabi aşırı tüketilmesi neden olabilir buna. Aynı zamanda her iki içecekte mide asit sekresyonu, özellikle kafein, kahve artırdığı için gastrit, yani mideye ait de bir sorunu olabilir izleyicimizin. Eğer yanma dediğimiz göğüste yanma hissi varsa mutlaka bir gastroentoloğuna başvurarak reflü yönünden araştırılması gerekiyor. Tabiki reflüyü artıran kahve tüketimini de azaltması ya da kesmesi gerekir.

Sibel Güneş: çok önemli olduğunu söylediniz ve başka hastalıklarla karıştırılabileceğini söylediniz. Kesin tanıya giderken kullandığınız yöntemler hangileri?

Nadir Kaya: Şimdi tabiki reflü hastalığında tanı için değişik yöntemlerimiz var. Bu şikayetlerle başvuran hastada öncelikle baryumlugrafi dediğimiz radyolojik inceleme yapabiliriz. Bunla darlığı, reflüyü, mide fıtığını tespit etme olanağı yakalayabiliriz. Endoskopi ve biopsi yaparız. Bu bence çok önemli. Çünkü yapılan çalışmalar gösteriyor ki klinik izlemle, klinik belirtilerle endoskopik belirtiler paralel seyretmiyor. Yani hastanızın çok ağır reflü şikayetleri var ama endoskopisinde çok düşük dereceli değişiklikler var. Halbuki hastanızda belki hiç şikayet yok, ya da çok hafif var daha ileri endoskopik bileşiklikler saptanabiliyor. Onun için özgürlük açısından belki duyarlılık değil ama en başarılısı endoskopi ve biyopsi. Bunun daşında doğru standart olarak yani en değerli test olarak nitelendirebileceğimiz PH monitörizasyonu var. 24 saat hareketli bir burun yoluyla bir PH şeyi takılıyor ve yemek borusunun altındaki PH değişiklikleri, yani isite maruz kalması, süresi ve sıklığı belirlenebiliyor. Bunda da normal sonuçlar çıkabiliyor. Monometrik yani basınç ölçümü yapılabiliyor. İşte alt yemek borusu sipterinde, adale yapısında gevşeme oluyordu. Bunu basınç ölçerlerle ölçebiliyoruz. Yemek borusunun fonksiyonunu gösterebiliyoruz. Bu ameliyata vereceğimiz hastalar için çok değerli bir işlem yani basınç ölçümü. Bunun dışında birtakım asitler, fizyon testleri dediğimiz, çok sık kullanılmayan ya da şey yöntemleri bize yardımcı olabilir. Şöyle toparlayabiliriz; reflüde hiçbir test tek başına reflüyü göstermemektedir. Mutlaka bir başka testle, en az iki testle bunu korole etmek lazım, ortak çalışmak lazım. Ama endoskopik biyopsinin hem izlemde hem tanıda çok önemli olduğunu söylememiz gerekiyor.

Arzu Zengin: Yine bir izleyici sorusu. Aydan Kayhan bize yazmış. "43 yaşındayım, beş yıldır midemde problemim var" diyor. "Her yemekten sonra ağzımda acılık ve yanma hissediyorum. Ancak anti asit ilaç alıyorum ama sorunum çözülmedi, ne önerirsiniz?" diye soruyor.

Nadir Kaya: Evet, şimdi bu tanı koyduktan sonra herhalde tedaviyi de içine alan bir soru. Hastamız çok güzel anlatmış. Bu reflü semptommları ya da belirtileri gerçekten yatınca ya da yemekten sonra ortaya çıkıyor. Bu çok tipik. Hemen yanma ya da acı su gelmesi ağzına, bu hastamızda reflü hastalığından söz edebiliriz gerçekten. Ama dediğim gibi biraz önce saydığım tanı yöntemlerine mutlaka başvurulması gerekiyor. Özellikle endoskopi, biyopsi ya da PH testi gibi. Böyle bir hastada reflü tanısını koyduktan sonra tabi derecesi önemli. Ancak tedavide neler yapabiliriz? Biraz önce saydığım reflüye yol açan faktörleri ortadan kaldırmamız lazım. Bunun için yaşam biçimimizi yeniden düzenleyeceğiz. Ne yapacağız? Birincisi yer çekiminin etkisini ortadan kaldırmak için, yani yemek borusuna kaçışı engellemek için baş ucuna yaklaşık 20 santimlik bir yükselticiyle baş yukarda, vücut aşağıda olacak şekilde bir yatış pozisyonuna getirmemiz lazım, bu çok önemli. Gerçekten yapılan çalışmalar bunun çok faydalı olduğunu ve ciddiye alınması gerektiğini söylüyor. Yani baş yukarda yatacağız. İkincisi; ideal kilomuza ineceğiz. Yani çok şişmansak, karın içi basıncı artığı için reflü sık görülüyor. İdeal kilomuza ineceğiz. Reflüyü kolaylaştırıcı bazı faktörler var. Nedir onlar? Sigara, alkol, aşırı kahve tüketimi, çikolata yenmesi aşırı, aşırı yağlı yiyecekler yenmesi... Bunlardan hepsinden vazgeçeceğiz, bunları kullanmayacağız. Sık sık ve az az yiyeceğiz. Asla işte akşama kadar hiçbir şey yemem, akşam kocaman bir öğün yerim, bu çok hatalı. Sık sık az az yemek lazım. Yemek yedikten sonra hemen sırt üstü uzanmamamız lazım. En az bir iki üç saat süre tanımamız lazım. Ya da yatmadan 2-3 saat önceden yemeği tümüyle kesmemiz lazım. Özellikle bu geceyarısı kahvaltısı diye adlandırabileceğimiz, işte süt içeyim yatayım, bir kahvaltı yapıp yatayım. Bunlar çok sakıncalı. Çünkü geceyarısı asit fazla aktığı için ve mide boş olduğu için sabaha karşı hasta şikayetle bize başvurabilir. Reflüyü kolaylaştıran, bu yemek borusu altını gevşeten bazı ilaçlar.. Örneğin hastamız hipertansif bir hasta olabilir, tansiyon yüksekliği, buna bağlı ilaç alıyor olabilir. Bu ilaçları en azından değiştirmek lazım. Yemek borusunun alt ucunu gevşetmeyen tansiyon ilaçlarıyla düzenlemek lazım ki reflü semptomları gerileyebilsin.

Sibel Güneş: Siz tedaviyi de çok güzel özetlediniz. Bir de helikobakter faktörü var. Türkiye'de de yaygın olarak görüldüğünü biliyoruz. Bunun reflüyle bir ilgisi var mı?

Nadir Kaya: Şimdi tedavide birincil tabi yaşam biçimini özetledim. İkinci tedavi medikal, yani tıbbi tedavi diyebileceğimiz ya da cerrahi tedavi seçenekleri olabilir. Reflü bilindiği gibi uzun süreli tekrarlarla seyreden bir hastalık ve bizim şuanki ilaç imkanlarımız ancak reflüyü kısmen önleyebilecek yada reflüye bağlı yemek borusunun altında oluşacak yaraları, lezyonları ortadan kaldırabilecek bir tedavi. Yoksa reflüyü tamamen ortadan ilaçla kaldıramıyorsunuz. Yani nerdeyse ömür boyu sürecek bu. Dolayısıyla ilaç tedavisinde belli seçeneklerimiz var. Bunların başında asit giderici ilaçlar oluyor. Gerçekten çok başarılı sonuçlar alınıyor. Yemek borusunun altını sıkıştıran, yani basıncını artıran, mide boşalmasını kolaylaştıran protünetrik ilaçlar dediğimiz yani mide ve yemek borusunun hareketlerini hızlandıran ilaçlar da bu tedaviye ilave edilebiliyor. Bu tedavide, yani tıbbi tedaviyi seçerseniz ilaç tedavisinde hastalarımızdan çok sık şu soru geliyor: bu tür işte asit giderici, asiti baskılayıcı ilaçlar uzun dönemde acaba kansere yol açıyor mu? Amerika'da bu konuda çok ilginç çalışmalar var. Asit giderici tedavi işte 4 yılla 7 yıl arasında çalışılmış ve herhangi bir bozukluğa yol açmıyor. Helikobakter flori varlığı konusunda çelişkili görüşler var. İyi olduğunu söyleyen var. Ama şunu biliyoruz; eğer ilaç tedavisi seçiyor iseniz helikobakter floriyi mutlaka yok etmeniz lazım. Çünkü ilerde midede birtakım olası değişikliklere yol açabiliyor.

Sibel Güneş: Geldiğiniz ve katıldığınız için çok teşekkür ediyoruz.

Arzu Zengin: Teşekkür ediyoruz efendim..

Nadir Kaya: Ben teşekkür ederim...

Arzu Zengin: Programımızın ikinci bölümünde Acıbadem Carousel Hastanesi'nden Genel Cerrahi Uzmanı Profesör Doktor Cihan Uras'la kalın bağırsak hastalıklarından hemoroidi ele alacağız. Biliyoruz ki çok yaygın bir hastalık. Acaba hemoroidi bize tarif eder misiniz?

Cihan Uras: Şimdi hemoroit kelime olarak esasen Yunanca bir kelime, kan akımı demek. Hemoroit makamın alt bölümündeki toplar damarların genişlemesi yani bir nevi varis halini almasıdır. Hemoroit toplumumuzda ve bütün dünya toplumlarında bildiğiniz gibi çok sık karşılaşılan bir hastalık. Ve toplumda herkesin hemen hemen şikayet ettiği bir hastalık. Gerçek bir sıklığı esasen hemoroitin bilinmiyor. O kadaryaygın ki o nedenle tam, doğru dürüst bir araştırma bu konuda yapılamamış, mümkün olmamış. Ama demin de belirttiğimiz gibi bir çok kişinin bu konuda yakınması var. Belki yakınması var da çok fazla da bunu dile de getiremiyor. Kendi kendine çeşitli önlemlerle bu derdinden kurtulmaya çalışıyor.

Sibel Güneş: Başlıca faktörleri sıralarsanız hangileri..?

Cihan Uras: Evet, kabızlık bunun içerisinde en önemli faktörü oluşturuyor. Ve bundaki dışkılama alışkanlığımızı düzeltmemiz ve bir tuvalet terbiyesi dediğimiz olay da çok önemli. Diğer bir faktör de beslenme alışkanlıklarımız. Özellikle lifli gıdalarla beslenmek burda çok önemli bir faktör. Çünkü lifli gıdalar bildiğiniz gibi büyük bir dışkı kitlesi meydana getiriyor, dışkı kitlesi oluşturuyor. Bu da kabızlığa engel oluyor. Bunun için ne yapmalıyız? Bol miktarda sebze meyve tüketmeliyiz. Özellikle taze sebze ve meyve tüketimi bu konuda çok önemli. Yine fazla mesela et ve et ürünlerinden daha az kullanmalıyız, daha az tüketmeliyiz. Ve bol su içmeliyiz. Spor yapmalıyız özellikle. Tabi burda koşmak, yürüyüş yapmak çok önemli sporlar arasında. Ama buna karşılık mesela ata binmek, bisiklete binmek gibi sporlar ise hemoroitlerin oluşmasında olumsuz, yani oluşmasını sağlayan faktörler arasında. Bunun için demek ki koşmak gibi, yürüyüş yapmak gibi diğer spor faaliyetlerinde daha çok bulunmalıyız.

Sibel Güneş: Yaşam kalitesini hangi belirtiler olumsuz etkiliyor?

Cihan Uras: Tabi. Bir kere ilk belirtisi kanama. Erken evre hemoroitlerde kana en sık görülen belirtiler arasında. Olay ilerledikçe ne oluyor? İçerde başlayan bu şişmiş damar şeyleri, yavaş yavaş dışarıya doğru makattan dışarı çıkmaya başlıyor. Makatan dışarı çıkmaya başlamasıyla kişinin eline makatında dışkılamadan sonra şişlikler ele geliyor. Bir müddet sonra, bu artık o kadar ilerliyor ki artık bu şişkinlikler tuvalet ihtiyacı bittikten sonra da geriye dönmüyor. Dışarda şişmiş olarak kalıyor. Dışarda kalması tabi neyi sağlıyor? Tabi bildiğiniz gibi makatın iç bölümü mukoza dediğimiz sekresyon yapan bir bölge. Bu sekresyon yapan bölge makatınızın dışında devamlı olarak kalmış oluyor. Bu da kağıdınızın devamlı kirlenmesine, kağıdınızda devamlı bir ıslaklığın oluşmasına, tabi bu ıslaklık beraberinde ne getiriyor. Devamlı burda bir kaşıntı, makat bölgesinde bir tahriş meydana getiriyor. Ve kişinin günlük yaşantısında onu ciddi sıkıntılarla başbaşa bırakıyor.

Sibel Güneş: Sohbetimize devam edeceğiz ama herhalde sorularımız gelmeye başladı..

Arzu Zengin: Evet, siz hemoroitin başlıca nedenlerinden bir tanesi kabızlık dediniz ve ona karşı önlemleri aktardınız. Aşağı yukarı benzer bir soru gelmiş. Kabızlık problemi yaşayan bir izleyicimiz, Asuman Uğurlu, "bazı ilaçlar kullandım ama yan etkilerini gördüm. İlaç almadan bu sorundan nasıl kurtulabilirim?" diyor. Acaba ilave şeyler de söyleyecek misiniz üzerine?

Cihan Uras: Evet, biraz önce de zaten birtakım önerilerde bulundum. Bir kere biz hiçbir zaman için devamlı müsül türü ilaçların devamlı kullanılmasını istemiyoruz. Bu tür ilaçların devamlı kullanılması zaten bir süre sonra bağırsaklarınızda alışkanlığa yol açacaktır ve devamlı dozunu artırmak zorunda kalacaksınız. Aynı zamanda bir süre sonra da artık bu tür ilaçlar seni etkilemeyecektir. Bunun için de biraz önce de belirttiğim gibi öncelikle gıdamızı yani gıda diyet alışkanlığımızı değiştirmeliyiz. Bol sebze, meyve gibi lifli gıdalarla beslenmeliyiz. Kepekli undan yapılmış ekmek tüketimini artırmalıyız ve bunlarla beraber birtakım yine dışkılamamızı düzelten meyvelere ağırlık vermeliyiz. Öncelikle bir de tabi tuvalet terbiyemizi çok düzenli yapmalıyız. Günün en rahat sahatinde, bizi sıkıntıya sokmayacak, yani acele etmeyeceğimiz, rahatlıkla zaman ayırabileceğimiz bir dönemde günün belli bir saatini dışkılamamız için ayırmalıyız. Ve hiçbir zaman da aman tamamen hemen bir an önce boşalayım, bitsin diye aşırı ıkınmalarla, aşırı gayretler göstermemeliyiz. Bu da tabi çok fazla bir basınç makatınıza uyguladığınızdan bir süre sonra hemoroitlerin gelişmesine veya mevcut olan hemoroitlerinizin de daha çok artmasına neden olacaktır.

Arzu Zengin: Bir izleyicimiz daha var size soru yöneltmek isteyen, bu kez telefon hattımızda. Mehmet Koç bizi İstanbul'dan arıyor, iyi günler. Sorunuzu kısaca lütfen alalım..

Mehmet Koç: İyi günler. Şey altında ben söyleyecektim, böyle fındık kadar bir uzama var.. Doktora gittim, doktor merhem falan verdi bundan bir sene önce falan. Henüz daha geçmiş değil. Benim sorum bu olacak Doktor Bey'e..

Cihan Uras: Bu makatınızdaki şişlik devamlı dışarda mı duruyor?

Mehmet Koç: Dışarda duruyor Doktor Bey..

Cihan Uras: O zaman anlattığınız üçüncü ve dördüncü derecede bir hemoroidiniz olduğunu düşündürüyor. Bu takdirde herhalde sizin bir cerrahi müdahale geçirmeye ihtiyacınız var.

Mehmet Koç: ilaç tedavisiyle olmaz Hocam öyle mi?

Cihan Uras: Eğer ki devamlı daşarda kalan bir hemoroidiniz varsa artık bunun bir ilaç tedavisiyle geriye döndürmek mümkün olmayacaktır. Biraz sonra herhalde tedavi konusunda da bunlardan bahsedeceğim, bunlara değineceğim. O zaman bizi dinlerseniz bu konuda herhalde sorunuza daha net bir cevap alacaksınız sanırım. Geçmiş olsun..

Mehmet Koç: İyi programlar, sağolun.

Sibel Güneş: Biraz önce söz ettiniz. Tedavinin belli aşamaları var. Önce bunlardan söz edelim. Sonra yenilikler, zannediyorum cerrahi teknik uygulamalarda bazı yenilikler var, onları anlatmanızı rica edeceğiz.

Cihan Uras: Şimdi hemoroitler bir kere 4 evrede hemoroitleri değerlendirmek mümkün. Birinci evre hemoroitler sadece kanamayla hastaların yakınmaları vardır. İkinci evre hemoroitlerde kanamayla birlikte dışkılama sırasında makatta şişlik oluştururlar. Üçüncü evre hemoroitlerde ise bunlara ilaveten artık bu makattan dışarı çıkan şişlik kolay kolay içeriye girmez. Ancak hasta bir süre istirahat ederse veya kendi eliyle içeriye doğru iterse ortadan kaybolabilir. Dördüncü evrede ise ki biraz önce izleyicimizin belirttiği gibi artık bu şişlikler makatın devamlı dışında kalır, içeriye girmesi mümkün değildir ki bu evre hastaların en fazla yakınmalarının olduğu evredir. Dolayısıyla tedaviyi de evrelere göre değerlendirmek gerekiyor. Birinci evrede ikinci evre hemoroitlerde bizim konservatif tedavi veya medikal tedavi dediğimiz tedavi yöntemleriyle düzeltmek mümkün. Bunlar nedir? Çeşitli oral alınan ilaçlardır veya lokal olarak makat bölgesine uygulanan şey tarzında, fitil tarzındaki ilaçlar tarzındadır. Tabi biraz önce belirttiğimiz gibi özellikle kabızlık ve şey kabızlığı düzeltmek işin en önemli temel noktalarından birisini oluşturmaktadır. Diğer yine konservatif tedavi yöntemleri nelerdir? Bunlar bant ligasyonu dediğimiz hemoroitleri boğmak tarzında yapılan yöntemlerdir. Diğeri enjeksiyon tedavisi dediğimiz şeye bir siklorozan madde, yani oraya boğucu bir ilaj enjekte etmektir. Diğer bir yöntem de gene şey dediğimiz o bölgeyi yani bir nevi yakmak tarzında bir yöntemdir. Ancak bu yöntemlerde özellikle dikkat edilmesi gereken nokta hasta seçiminin çok iyi yapılmasıdır. Hiçbir zaman bu yöntemler üçüncü ve dördüncü evre hemoroitlerde uygulanmamalıdır. Bu yöntemlerin uygulanacağı evre birinci ve ikinci evre hemoroitlerdir. Ve belli bir başarı oranı vardır, hiçbir zaman çok yüksek başarı oranları yoktur. Yaklaşık bu hastaların 3'te 1'iyle yarısı bu şikayetlerinden iyileşebilmektedir. Ama bir müddet sonra nüksetme olasılığı bunlarda oldukça yüksektir.

Arzu Zengin: Bir izleyici telefonu alalım. İ.Tokcan, İstanbul'dan arıyor. İyi günler, sorunuzu alabilir miyiz..

İ.Tokcan: İyi günler. Benim eşim bağsurdan ameliyat oldu 7 ay, ondan sonra hem de şeyini yaparken şurupla yapıyor devamlı. Şurup yemedi mi yapamıyor.. Acaba buna... Bir de etrafında bir kızarıklıklar oldu. Doktora götürdüm yine, mantar dedi. Geçmiyor da hala..

Cihan Uras: Şimdi şöyle, önce merhaba, sorunuza soruyla cevap vermek istiyorum. Makadında büyük abdestini yaparken makatında bir darlık mı var? Yani büyük aptesin ordan çıkmasında bir zorluk mu oluyor? Yoksa kabızlık çektiği için mi dışkılamasını yapamıyor..?

İ.Tokcan: Hayır, kabızlık şeyi yok yani.

Cihan Uras: Makatında bir daralma mı var?

İ.Tokcan: Evet.

Cihan Uras: O zaman eğer ki böyle bir ameliyattan sonra makat bölgesinde bir daralma meydana geldiyse sizi ameliyat eden hekimle lütfen tekrar görüşün.

İ.Tokcan: İlaç devamlı kullanıyoruz yani.

Cihan Uras: Eğer böyle bir darlık oluşmuşsa eşinizin makadına o zaman yeni bir cerrahi müdahaleyle bu darlığın giderilmesi gerekecektir. Sanırım böyle bir sorunu var. Onun için bu konunun uzmanı olan bir hekimle tekrar görüşün. Geçmiş olsun.

Sibel Güneş: Ameliyata bağlı olarak görülen bir problemden söz etti izleyicimiz. Şimdi siz bu üçüncü ve dördüncü evrede ameliyat uygulanabilirliğinden söz ettiniz. Yeni bir uygulama var. Ondan söz eder misiniz?

Cihan Uras: Evet, şimdi üçüncü ve döndüncü evre hemoroitlerde biraz önce de konuştuğumuz gibi, tedavisi cerrahidir. Cerrahi yöntem günümüzde klasik, daha önce yaptığımız, uyguladığımız, hala da uyguladığımız bir yöntemdir. Burda makatın son bölgesine işlem yapılır. Yani bu alemiyatta şişmiş, büyümüş, genişlemiş olan damar şeyleri cerrahi olarak çıkarılır ve daha sonra da dikilir. Burada yapılan işlemle makatın ağrılı olan son bölümünde çalışılır. Bu nedenle bu ameliyatlar sonrası oldukça ağrılıdır. Zaten hemoroit yakınması olan hastaların cerrahiye başvurmamaları ve cerrahiden kaçınmalarından öte en büyük etken hemoroit ameliyatlarının ağrılı olmasıdır. Bu nedenle de hastalar genellikle bize gelmekten kaçınırlar, ameliyat olmaktan kaçınırlar. Ne zaman ki artık şikayetleri son raddeni bulur, ya bundan ne olursa olsun kurtulayım derler, bize o zaman gelirler. Biraz önce sizin de söz ettiğiniz yeni yöntemimize longo tekniği denilen, dünyada da ve ülkemizde de yeni olan ancak son yaklaşık Antoni Longo tarafından 1994 yılından beri uygulanan, ülkemizde de 1.5 yıldan beri uyguladığımız bir yöntem. Bu yöntemle makadın ağrılı olan son bölümünde çalışmıyoruz. Yani makadın biraz önce izleyicimizin de belirttiği gibi makatın son bölümüne bir müdahale yapmadığımız için makadın alt bölümünde böyle bir darlık olayı olması gibi bir risk söz konusu değildir. Bu ağrılı olan bölgede herhangi bir işlem yapmadığımız için de ameliyat sonrası ağrısız bir yöntemdir. Hastaların büyük bir çoğunluğu çok az ağrıkesici kullanmaktadır. Hatta büyük bir bölümü hiç ağrı kesici kullanmamaktadır. Bu yöntemle makatın ağrısız olan iç bölümünde bu damarların makada girdiği yerde işlem yapılmaktadır. Ne yapıyoruz? Özel bir aletle bu makadın ağrısız olduğu bölgede bu hemoroidel damarların dolmasını sağlayan damarları yukardan bu aletle hem bağlıyoruz hem de kesiyoruz.

Sibel Güneş: Hastanede ne kadar kalması gerekiyor?

Cihan Uras: Hastanede bir gün kalıyor. Bazı merkezlerde aynı günde çıkarılabiliyor hasta. Fakat ertesi gün çok rahatlıkla hasta makadının üzerine oturabiliyor, dışkılaması ağrısız oluyor, dışkılamasını son derece rahatlıkla yapıyor. Aynı zamanda aktif yaşamı dediğimiz iş yaşantısına çok kısa sürede bir dönüş sağlıyor ve böylece aktif yaşama hızlı dönüş ağrısız bir ameliyat ve dışkılamasının çok rahat olması, hastaya çok önemli avantajlar getiriyor.

Sibel Güneş: Yaşam kalitesini düzelten bir ameliyat.

Cihan Uras: Yaşam kalitesini düzelten.. Şimdi burda biraz önce de belirttiğim gibi hemoroitler, zaten cerrahiyi hak etmiş hemoroitler de bu şişmiş damardan, makattan dışarıya sarkıyor. Bu ameliyatın bir özelliği de bu şişmiş, dışarıya sarkmış olan şeyleri, yukardan bir mukoza şeridi dediğimiz bir parça çıkardığımız için onları yukarı çekmekte ve bütün bu şişmiş olan pakeleri yok etmektedir bir müddet sonra. Dolayısıyla hasta hem hemoroidinden hem kanamasından hem de makatından bu sarkmış şişliklerden birlikte kurtulmaktadır.

Arzu Zengin: Yine bir soru var, evet çok sık geliyor sorular da.. Ahmet Tükenmez bize göndermiş bir elektronik posta. "Dolaşım bozukluklarının acaba etkisi var mı? Ameliyat kesin çözüm mü?" diye soruyor.

Cihan Uras: Tabi. Ameliyatı hak etmiş üçüncü ve dördüncü hemoroitte ameliyat kesin çözüm. Dolaşım bozukluklarının mutlaka bir etkisi var. Zaten hemoroitte bir damarla ilgili bir hastalık. Sistemdeki bir bozukluk hemoroitlerin oluşmasında da etken. Bu kişilerde varisler zaten bacaklarda yine beraberinde bulunabilir. Yani menöl sisteminde problem olan kişilerde hemoroitlerle karşılaşmak olasılığı da daha fazladır.

Sibel Güneş: Ameliyattan söz ettiniz, yaşam kalitesini düzeltiğini belirtiniz. Buna rağmen tekrarlama ihtimali söz konusu mu?

Cihan Uras: Mutlaka her hastalıkta belli bir oran bırakmak lazım bilimsel platformad konuştuğunuz zaman. Ancak cerrahiden sonraki nüksetme olasılıkları genellikle yüzde 5'ler civarındadır. Hatta yüzde 5'lerin bile altında oranlarda karşılaşılmaktadır.

Sibel Güneş: Yeme alışkanlıklarında baharat kullanmanın da bu tip problemlerde katkısı var mı?

Cihan Uras: Baharat kullanmak mevcut olan hemoroitlerinizin şikayetlerinin artmasına yol açıcı bir etken yapacaktır. Özellikle alkol, acılı, baharatlı yiyecek hemoroidi olan kişilerde bu şikayetlerin şey olmasına, şikayetlerin çoğalmasına yol açar katkıda bulunmaktadır.

Arzu Zengin: Evet, bir izleyici sorusu daha var, onu iletmek istiyorum, biraz daha farklı. Sumru Timuçin gnödermiş bu soruyu. "Annem 82 yaşında, geçmiş yıllarda birkaç kere kalınbağırsak kanaması geçirdi. Son 1.5 senedir kendisine her gün kuru kaysı hoşafı yedirdiğimizden tekrar bir kanama olmadı. Nedeni kayıs yenmesi olabilir mi? Devam etmemizin yararı var mı?" diye soruyor.

Cihan Uras: Şimdi divertiküller kalın bağırsaklarda özellikle ileri yaşlarda çok görülen kalınbağırsakta dışa doğru olan, baloncuk deyimini kullanayım, ufak baloncuklardır. En fazla zaten kanama sebeplerinden birisidir. Yaşlı kişilerde daha çok görülür. Burda kabızlık da bir olumsuz etki yapar kanama oluşmasında. Eğer kişi kabızsa fazla miktarda bir basınç uygulayacağından bunlarda kanama meydana gelebilir. Burda kaysı hoşafının faydası şöyle olmuştur; herhalde hastanın kabızlığını düzeltmiştir, dışkılamasını daha yumuşak kıvamda yapmasını sağlamıştır. Bu şekilde de kanama olasılığından kurtulmuştur. Tabiki dışkılamasını düzenliyorsa eğer kaysı hoşafı kullanması, içmeye devam edebilir. Hiçbir sakıncası yok.

Sibel Güneş: Programımızın sonuna doğru geliyoruz. Önerilerinizi tekrar yaşam kalitesini artıracak önerilerinizi ve hemoroidi önleyecek önerilerinizi rica ediyoruz. Bir de bağırsaktan gelen her kanamayı hemoroit diye değerlendirmek doğru mu? Bu anlamda da dikkatli olmak gerekiyor mu?

Cihan Uras: Evet, bir kere ikinci sorunuzla başlamak istiyorum. Bir kere en önemli dikkat edilmesi gereken konu, makatınızdan, zaten olağan dışı bir kanama her yerde, nerden olursa olsun varsa bunun üzerine gidilmelidir. Hastaların en büyük hataları şurda oluyor; makattan daha önce mevcut bir hemoroitleri var, verektal kanamaları, yani kırmızı renkli makattan kanamalar oluyor. Hemen bunu zaten benim mevcut hemoroitlerim vardı, bu kanıyordur diyerek eczanelerden bir hekime başvurmadan çeşitli merhemler ve şey alarak bunu iyileştirmeye çalışıyorlar. Kişinin hemoroidi olabilir. Ancak hemoroitle beraber kalın bağırsağının daha yukarı bölümlerinde bir kanser bir tümör yerleşmiş olabilir. Bu dışkılamasını güçleştirdiği için kişinin, tuvalete gidemez, tuvalete gidemediği için, rahat boşalamadığı için devamlı ıkınır. Ikındığı için mevcut olan hemoroitleri daha da fazla coşar, daha da fazla azar, kanamaya yol açar ve hasta da buna yönelir, onu iyileştirmeye yönelir. Ve yukardaki bir kanama böylece bir tümör gözden kaçmış olur. Bunun için mevcut olan bir kanamada bu konunun uzmanı olan önce bir hekime başvurulmalı, bir endoskopik tetkikle yukarıda başka bir hastalığın olmadığı kanıtlandıktan sonra hemoroitlerine yönelmelidir. Bu işin en önemli noktasını oluşturuyor bence. Diğer önerim, başında da belirtiğim gibi, özellikle kabızlıktan uzak kalmak için yiyeceklerimizi çok iyi ayarlamalıyız. Kiloluysak kila vermeliyiz. Daha çok lifli gıdalar, taze meyve ve taze sebze tüketmeliyiz. Bol su içmeliyiz. Spor yapmalıyız ve dışkılama alışkanlığımızı düzeltmek için günün en rahat olduğu saatte kendimize bir dışkılama zamanı ayırarak tuvalet terbiyemize çok özen göstermeliyiz.

Sibel Güneş: Katıldığınız ve verdiğiniz bilgiler için teşekkür ediyoruz.

Cihan Uras: Ben teşekkür ederim..

Sibel Güneş: Bugün de programımızın sonuna geldik. Uzman konuğumuzla hemoroid problemini konuştuk. Pazartesi ele alacağımız konu böbrek taşları. Tekrar görüşmek dileğiyle sağlıkla kalın.

Arzu Zengin: Sağlık Raporu'nda Pazartesi ele alacağımız böbrek taşlarıyla ilgili merak ettiğiniz sorularınızı Ntvmsnbc.Com internet adresimizdeki elektronik posta adresimize iletebilirsiniz. Güzel bir gün dileğiyle hoşçakalın.....

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları