Home page
Haber Menüsü


Doğal afetlere ne kadar hazırlıklıyız?
NTV’de dün akşam yayınlanan “Üç Temel İhtiyaç: Sağlık” programında, Türkiye’nin yaşadığı deprem felaketlerinin ardından doğal afetlere hazırlık ve sağlık hizmetlerinin durumu ele alındı.
NTV
11 Temmuz — Mesut Önen ile NTV Sağlık Editörü Sibel Güneş’in hazırlayıp sunduğu programa, Dünya ve Türk Nefroloji Dernekleri Felaket Koordinatörü Mehmet Sever, Sağlık Bakanlığı Afet ve Kriz Yönetim Şube Müdürü Dr. Fazıl İnan, Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Korhan Taviloğlu ile Sağlık Bakanlığı Acil Sağlık Daire Başkanı Dr. Tacettin Kakillioğlu konuk olarak katıldı. İşte programın tam metni:

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Mesut Önen: İyi akşamlar. Üç Temel İhtiyaç programına hoşgeldiniz. Yaşanan deprem felaketlerinin ardından doğal afetlere hazırlık, sağlık hizmetleri açısından da büyük önem taşıyor. Bu akşam sağlık editörümüz Sibel Güneş ve uzman konuklarımızla birlikte sağlık hizmetleri açısından ‘Afete hazır mıyız?’ sorusunun yanıtlarını araştıracağız. Korhan Taviloglu, Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Derneği Genel Sekreteri olarak ilk sorumuzu size soracağız. Gerçi, derneğinizin adından da bir ipucu alıyoruz ama Türkiye’nin karşı karşıya olduğu afet türleri gözönüne alındığında, hangi uzmanlık dalları afetle ilgili öne çıkıyor. Ve sizin dernek olarak bu uzmanlık dallarında özel bir çalışmanız var mı?
       
       Korhan Taviloğlu: Afetleri başlıca doğal ve kitlesel olarak ikiye ayırdığımız zaman; doğal klasik olarak deprem, sel, tayfunlar, kasırgalar ve volkan patlamaları gibi. Kitleselleri de, taşıt kazaları, ki ülkemizde çok sık yaşanıyor. Yangınlar, bina çökmeleri gibi. Şimdi bu durumlardaki, biz ağırlıklı olarak doğal afete alıştık ama kitlesel afette her gün yaşayarak, adeta güncel bir şey gibi kanıksamaya başladık. Ona da hazırlıklı olmak durumundayız. Mesela yakın zamanda Londra’da çok büyük bir tren kazası oldu, yüzlerce insan yaralandı ve öldü. Keza yaklaşık 7-8 sene önce Rusya’da kimyasal madde taşıyan bir tren patladı, yüzlerce ölü ve yaralı meydana geldi. Onun için bunlara da hazırlıklı olmak durumundayız. Şimdi bu tür durumlarda sorunuzun cevabı, travma dediğimiz yani yaralanmalarla uğraşan hekimler, ki ülkemiz şartlarında daha çok genel cerrahlar ve ki biz travma ve acil cerrahinin bir yan dalı, bir uzmanlık dalı genel cerrahi üzerine üst dal olmasına uğraş veren bir derneğiz. Bu konuyla uğraşan hekimler olabilir. Tüm cerrahi branş hekimler, ki ortopedistler bu işle yoğun şekilde uğraşıyorlar, bunlar olabilir. Bunun yanında ayrıca acil tıp uzmanları ülkemizde yeni yeni konuşlanmaya ve gelişmeye başlayan... Onlar olabilir. İlk planda ağırlıklı olarak cerrahi branşlar. Anestesi, yoğun bakım. Bu geçtiğimiz depremde özellikle, şu anda oturan Sayın Mehmet Sever hocanın olduğu, onun branşı olan nefrolojik, onlara yönelik oldukça yoğun çalışmalar oldu. Ve ondan sonra geç dönem diyeceğimiz hekimliğin diğer dallarını ilgilendiren...
       
       Mesut Önen: Yanık tedavisi söz konusu oluyor değil mi? Depremde de bir yanık söz konusu.
       
       Korhan Taviloğlu: Depremde de olabiliyor, kitlesel yaralanmalarda olabiliyor. Biz İstanbul Tıp Fakültesi olarak yanıkla çok yoğun uğraşan bir bölümüz. Keza, İstanbul Üniversitesinin diğer kardeş fakültemiz Cerrahpaşa’da bununla ilgili çok güzel bir merkez var. Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde bu tür merkezler var. Ülkemizde bununla ilgili genelde, bir sıkıntı yaşanıyor. Yanık merkezlerinin yeterli sayıda olmayışı halkımıza sunulan hizmet açısından bir takım yetersizlikler yaratıyor. Ancak bu tür durumlarda bu merkezlere yoğun bir iş düştüğü gerçek.
       
       Sibel Güneş: Bu akşam Ankara’daki stüdyomuzda bir konuğumuz var. Sağlık Bakanlığına bağlı Afet ve Kriz Yönetim Şube Müdürü Dr. Fazıl İnan. Fazıl bey, deprem, afete karşı hazırlık organizasyonunu nasıl etkiledi. Sağlık Bakanlığı olarak siz afete nasıl hazırlandınız?
       
       Fazıl İnan: Marmara depremi gerçekten ülkemizde çok büyük acılara ve aynı zamanda büyük dersler almamıza sebep oldu. Sağlık Bakanlığı olarak, olağanüstü bir gayretle bütün sağlık sorunlarının üstesinden gelmeyi başardık. Ancak, bir çok konuda, tabi eksiklerimiz vardı, organizasyondaki bozukluklar vardı. Fakat bunlar sağlık personelinin ve idarecilerin üstün gayretleriyle telaffi edildi. Aralık ayında Ankara’da bir toplantı düzenledik. Buraya bütün üniversitelerden, sivil toplum kuruluşlarından ve bu illerimizden yöneticiler katıldı. Burada yaşanan sorunlarla ilgili, çözüm önerileriyle ilgili ve ileride olacak afetlerde nasıl bir yol izlenmeli. Sağlık hizmetleri nasıl verilmeli. Bunları masaya yatırdık.
       
       Mesut Önen: Hangi sorunlar ortaya çıktı. Özellikle ortaya çıkan sorunlara değinebilir misiniz?
       
       Fazıl İnan: Bir proje ürettik. Marmara Depremi Acil Yardım Projesi diyoruz. Fakat bu proje ismini Marmara depreminden aldı, 81 ilimizi de kapsayan bir projeydi. Bu projenin en iyi eğitim kompenenti de eğitim kompenentiydi ki, burada özellikle halkın ilkyardım eğitimi, sağlık yöneticilerinin afetlerde sağlık hizmetleri yönetim eğitimi ve il afet planlarının hazırlanması eğitimlerinin üzerinde durduk. Ki bunlar çok önemliydi. İl afet planları gerçekten 1988 yılından beri, 88 yılında yayınlanan bir yönetmelik gereğince her yıl zaten, her il afet planını hazırlayıp, ilgili bakanlıklara gönderiyordu. Fakat Marmara depreminde gördük ki, bu hazırlanan planlar gerçekten işlevselliğini kaybetmiş, ihtiyaçlara cevap veremeyen nitelikte hazırlanıyordu. Bu konunun üstüne ciddiyetle eğilip, il afet planlarının hazırlanması konusunda, özellikle biz kendi yöneticilerimize sağlık afet planları hususunda üç adet eğitim planladık. Ve bu eğitimleri de gerçekleştirdik. Bunların ilkini 2000 yılının Aralık ayında Ankara’da, ikincisini Nisan ayında İzmir’de ve üçüncüsü de Haziran ayında İçel ilinde yaptık ve 81 ilimizden bu eğitimlere üst düzey yönetici çağırdık. Ve il afet planlarının hazırlanması konusunda gerekli tüm bilgileri, detaylı planları onlara takdim ettik. Aynı zaman da, örneğin bir İzmir ili için bir deprem senaryosu hazırladık. Ve masa başında tatbikat yaptırdık. Mersin’de, Adana’da, her bir il için ayrı ayrı senaryolar hazırlanıp, ve bunlarla ilgili tatbikatlar yapıldı ve afet planlarının nasıl hazırlanması gerektiği konusunda eğitimleri tamamladık. Şu anda da ülke genelinde 81 ilimizde il afet planları hazırlanıyor. Ve güncelleştiriliyor. Diğer bir eğitim kompenenti de afetlerde sağlık hizmetlerini yönetim eğitimiydi.
       
       Mesut Önen: Özellikle hangi alanlarda en büyük koordinasyon yaşandı, son depremde? Sağlık hizmetleri ile ilgili... Onu söyleyebilir misiniz, net olarak?
       
       Fazıl İnan: Sağlık hizmetleriyle ilgili koordinasyonsuzluk, diğer sivil toplum kuruluşlarıyla ve diğer kurumların sağlık dallarıyla, Sağlık Bakanlığı arasında bir koordinasyon eksikliği vardı. Ve il afet planlarında da biz bunların üzerine ciddiyetle eğildik.
       
       Sibel Güneş: Mehmet Bey, depremde önemli bir problem ortaya çıktı. Uzun saatler insanlar enkaz altında kaldılar ve böbrek yetmezliği problemi ortaya çıktı. Sizin uzmanlık dalınız olan nefroloji bununla ilgileniyor. Siz, Dünya ve Türk Nefroloji Dernekleri Felaket Koordinatörüsünüz. Deprem döneminde bir planı uyguladınız. Daha önce başka bir felaketten elde edilen, bir deneyimle elde edilmiş bir planı uyguladınız. Bu konuda bilgi verir misiniz?
       
       
        Mehmet Sever: Bu konuda ilk akla gelen düşünce, 1988 yılında ortaya çıktı. Ermenistan’ın Erivan kentinde 7.2 şiddetinde bir deprem yaklaşım 25 bin kişinin ölümüne yolaçtı. Bu ilk olay sırasında ölmeyen, kurtulan kurbanlarda önemli ölçüde böbrek yetersizliği sorunu ortaya çıktı. Bu öyle bir sorun ki, eğer bu hastaları 10-20 gün hayatta tutabilirseniz, diyaliz tedavileriyle onları yaşama bağlayabilirseniz, daha sonraki hayatlarında bu sorunla bir daha hiç bu sorunla karşı karşıya kalmıyorlar. Bu yardımı yapamazsanız, mutlaka ölüyorlar. Yani, bir şekilde, belki bir şans eseri olarak ilk olaydan kurtulan insanlara eğer yardım edemezken, ölüm oranı çok daha hızlı artıyor. Ermenistan’da bu olay ortaya çıkınca, Batı ülkelerinden yardım istekleri gelişti. Ve sonuçta organize şekilde değil ama tek tek, örneğin Amerika’dan, Belçika’dan, İngiltere’den, Almanya’dan uçaklarla bu ülkeye diyaliz makineleri ve malzemeler gönderilmeye çalışıldı. Ama bu çok inefektif oldu. Çünkü diyaliz makinesinin ağırlığı çok fazla. Tonlarca diyaliz suyunun gönderilmesi lazım. Bir karşı görüş, belki kurbanların batı ülkelerine taşınması olabilirdi ki, o da tıbbi yönden büyük sorunlar içerde. Sonuçta Ermenistan’da, pek çok insan depremden kurtulduğu halde, böbrek yetersizliğinden öldü. Bunun üzerine Dünya Nefroloji Derneği, 1989 yılından itibaren, ardarda yaptığı toplantılarda, 1991 yılında Dünya Nefroloji Derneği Böbrek Felaketleri Örgütünü geliştirdi. Herhangi bir ülkede, büyük felaketle, böbrek felaketiyle karşı karşıya kalınırsa, oraya organize bir şekilde yardım edilmesi fikri ortaya çıktı.
       
       Sibel Güneş: İlk örnek Marmara mı? Bundan sonraki...
       
       Mehmet Sever: Daha önce küçük çapta bazı örnekler oldu. Örneğin Düzce depremine gelindi ama çok az miktarda bir organizasyon oldu. Marmara depremindeki girişim, organizasyon, tüm dünyada bu kadar büyük çapta geliştirilen ilk organizasyon oldu. Ve planlamanın ötesinde gerçekten çok başarılı sonuçlar alındı.
       
       Sibel Güneş: Verdiğiniz hizmetle kaç bin kişi yaşama döndü? Böbrek sağlığı açısından yardımcı oldunuz?
       
       Mehmet Sever: 639 hasta... 17 bin ölen. Ama onun dışında 639 hasta akut böbrek yetersizliği tablosuna girdi. Bunların 477’sine, bazılarına 10 gün, bazılarına bir ay süreyle diyaliz tedavisi yapıldı. Ve Marmara depremi sırasında 5137 seans hemodiyaz ki bu korkunç bir rakamdır, hayal almayacak bir rakamdır. O kadar miktarda büyük bir hemodiyaz uygulaması yapıldı. Sonuç bir yönden çok şaşırtıcı oldu. Japon Kobe depreminde bu hastalardaki ölüm yüzde 40’lar düzeyindeyken, Marmara Depreminde yüzde 15 düzeylerde ölüm müsbeti elde edildi. Bu gerçekten planların çok iyi yapılmış olduğunun ve iyi işlemiş olduğunun bir göstergesiydi. Marmara depremi sırasında bir kere çok sayıda malzeme olarak diyaliz yardımı aldık. 125 diyaliz makinesi, 7000 diyalizör dediğimiz çok değişik maddeler, diyalizi yapan aygıtlar. Fakat bundan çok daha önemlisi, çok sayıda diyaliz hemşiresi geçici olarak geldiler. Diyaliz hemşiresi bu işin çok anahtar noktası. Benim kendi merkezimde depremin ilk haftası içerisindeki diyaliz hemşireleri günde 10’ar, üç günde bir 24 saat çalışıyorlar. Sonuçta bir hafta sonunda bittiler. Yani bir istekleri olmasına rağmen boş boş bakıyorlardı. Hemşire olmadan bir şey yapmanız mümkün değil. İşte o aşamada kurulan bu zincir sayesinde telefon ettiğimizin ertesi sabahında, Belçika’dan, Almanya’dan, Hollanda’dan, İsviçre’den değişik sayılarda hemşireler geldi ve gerçekten çok önemli katkılarda bulundular.
       
       Mesut Önen: Şimdi bir telefon bağlantımız var. Acil Tıp Derneği Başkanı Dr. Ülkümen Rodoplu telefon hattımızda. Derneğinizin afete hazırlıkla ilgili hastanelerde yaptığı bir araştırma var. Bu araştırmaya göre afetle ilgili çalışmalar ne düzeyde?
       
       Ülkümen Rodoplu: Biliyorsunuz, ülkemiz, deprem, sel baskınları, çığ, yangın gibi doğal afetlerle sıkça karşılaşıyor. Yine ayrıca hergün trafik kazaları, terörist faaliyetler gibi insan eliyle oluşan afetlerle de karşı karşıyayız. Doğal afetlerin ve insan tarafından yapılan afetlerin bu kadar çok görüldüğü ülkemizde son yıllarda önemli çalışmalar var. Ancak hastanelerimizin ve sağlık kuruluşlarının afetlere hazır olmadığı açıkça görülmektedir. Marmara depreminin ardından geçen yaklaşık 2 yıllık süre içinde birkaç hastane dışında, örneğin İzmir 9 Eylül Üniversitesi, bir kaç hastane dışında hiçbirinde ne bir tatbikat yapılmış ne de bir tatbikat planlanmıştır. Planlar yine tozlu raflardadır. Ve hastanelerin çalışanlarının bu konu hakkında hiçbir bilgisi yoktur. Başkanı olduğum Acil Tıp Derneği, acil tıp sistemi içinde yeralan konularda ve afet organizasyonunda projeler üreten ve bilimsel çalışmalar yapan bir dernektir. Marmara ve Düzce’de yaşadığımız depremlerde Acil Tıp Derneği Afet Ekibi, ilkyardım, acil yardım ve acil servis organizasyonu konularında başarılı çalışmalar yaptı. Ardından 2000 yılının başında 9 Eylül Üniversitesi tarafından ABD’nden davet edilen uzman bir ekipten hastane afet planı konusunda bir eğitim aldık. Hastane Afet Planı’nın adını HAP diye kısalttık. Hap olsun, kolay akılda kalsın ve kolay anlaşılsın. Bu plan tüm sağlık kuruluşlarında uygulanabilir. Küçük bir sağlık ocağı ya da gelişmiş bir tıp fakültesinde kullanılabilir. Amaç eldeki kaynakları ve çalışanları en iyi şekilde kullanmaktır.
       
       Sibel Güneş: Ülkümen bey, yaptığınız çalışmada, hastanelerde yaptığınız bir araştırma var. Onun sonucundan söz eder misiniz?
       
       Ülkümen Rodoplu: 25 Eylül 2000 tarihinde, hastane afet planıyla ilgili eğitimi aldıktan sonra, sırasıyla Bursa, Edirne, Ankara, İzmir, Aydın, Denizli, Antalya ve Gaziantep’te toplam 10 eğitim konferansı ve 413 kişinin katıldığı eğitimler yaptık. Bu sırada çok ilginç sonuçlar çıktı. Bu eğitim konferansları sonrasında katılanlara bazı sorular sorduk. Hastaneleriniz, kurumlarınız afete hazır mı şeklinde bir soru yönelttik ve çalışmada yeralan toplam 413 kişinin yüzde 49’u hastanelerinin afete hazır olmadığını ileri sürdü. Bu çalışma depremin üzerinden bir yıl sonraydı. Örneğin Bursa, 17 Ağustos depremini yaşamıştı ve gerek Yalova’dan gerek Gölcük’ten çok sayıda yaralı gelmişti. Bütün acısını hissetmişti. Tüm hastaneler 17 Ağustos depreminin sonuçlarını bizzat görmüştü. Buna rağmen bu depremin üzerinden 1 yıl geçtikten sonra Bursa’daki hekim, hemşire, paramedik ve hastane yöneticilerine sorduğumuzda katılanların yüzde 86’sı, hastanelerin hastane afet planı olmadığını, buna benzer bir plandan haberdar olmadıklarını ileri sürdürler. Ya Ankara’da... Hacettepe Üniversitesi’nde yaptığımız çalışmada yine aynı sonuçla karşılaştık. Tüm katılanlar, 413 kişinin yüzde 97’si, hastanelerinin hastane afet planı benzeri bir planlarının olmadığını, belki bazı planlarının olduğunu ama bunların ne yazık ki, tüm çalışanlarla paylaşılmadığını ileri sürdü. Biz, Acil Tıp Derneği olarak önümüzdeki günlerde de tüm Türkiye’de hangi hastaneden gelirse gelsin, hasta afet planı konusunda çalışmalarımızı ve bildiklerimizi paylaşmaya hazırız. Bunun için bizim web sayfamıza atd.org.tr’ye girerek, oradan bununla ilgili ayrıntılı bilgi alabilirler.
       
       Mesut Önen: Ülkümen Bey, çok teşekkür ediyoruz verdiğiniz bilgiler için...
       
       Sibel Güneş: Fazıl Bey, Sağlık Bakanlığının yaptığı çalışmalar var. Bir de bu yapılmış araştırma sonuçları var. Yapılan çalışmalar sağlık personeline yeterince ulaştırılamıyor mu? Bu konudaki görüşünüzü alabilir miyiz?
       
       Fazıl İnan: Ülkümen beyin, hastanelerin ve sağlık tesislerinin afete hazır olmadığı konusundaki sözlerini, Sağlık Bakanlığıyla ilgili sağlık kuruluşlarının hazırlanmadığını katılmıyorum. Gerçekten son bir yıldır bakanlığımız çok ciddi çalışmalar içerisine girdi. Bu konuda üst düzey yöneticileri, özellikle Japonya’da Kobe Üniversitesi’nce organize edilen, afetlerde sağlık hizmetleri konulu iki aylık bir eğitimden geçiriliyor. Ki bunun ilkine 1999 yılında bizzat kendim katıldım. Daha sonra 2000 yılında yine genel müdür yardımcımız ve illerden sağlık müdürü, müdür yardımcısı düzeyinde, başhekim düzeyinde, sağlık yöneticilerimiz buna hergün katılmakta. Ayrıca yine 12 kişilik bir grubumuz da Almanya’da sivil savunma akademisinde, yine sağlık hizmetleri yönetimi konusunda eğitim almışlardır. Marmara depreminden sonra bakanlığımızın yapmış olduğu bir çalışma var. Koordinatör il planlaması yapıldı. Yani, diyelim Ankara’da bir afet olduğu zaman Ankara’nın kendi yaptığı afet planını kim yönetecek, kim idare edecek. Elbette bu ilin bütün yöneticilerini yok sayıyoruz. Sağlık tesislerinin büyük bir ölçüde hasarlı olduğunu düşünüyoruz. Ve bunu derhal komşu illerden bir tanesi, koordinatör il olarak önceden belirlenmiş. Daha sonra destekleyici iller, ikinci derecede destekleyiciler. Yani, afetin büyüklüğüne, konumuna, ciddiyetine göre, kademeli olarak devreye girecek planlarımız hazırlanmıştır.
       
       Mesut Önen: Ülkümen Bey, hastanelerde tatbikat yapılmadığından bahsetti, özellikle. Buna katılıyor musunuz?
       
       Fazıl İnan: Buna katılmıyorum. Biraz önce de bahsettim. Örneğin İzmir ilinde bir afet tatbikatı düzenledik. Bu masa başı tatbikatıydı, tabi ki... Pratik olarak bizzat hastanenin sağlık personeline yönelik bir tatbikat yapmadık ama masa başında Ülkümen bey de o toplantının açılışına gelmişti sanırım. Masa başında hastanelerin bir acil afet durumunda veya olağanüstü durumda nerelerde konuşlanacağı, yatak kapasitelerinin nasıl olacağı, hastane personelinin nerelerde görev alacağı ve özellikle yol kapanmaları, haberleşme, ulaşım gibi durumlarda nasıl hareket edecekleri bu. İzmir için de yaptık bunu, Adana için de yaptık, Ankara için de yaptık.
       
       Mesut Önen: Fazıl Bey, çok teşekkür ediyorum. Şu anda telefon hattımızda İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon Merkezi Genel Sekreteri Sabri Yalın var. Siz, belediye olarak afetlere yönelik sağlık hizmetleriyle ilgili olarak bugüne kadar neler yaptınız. Ve halka dönük ilk yardım eğitiminiz oldu mu?
       
       Sabri Yalın: Burada hazırlıkları, alınan araç gereç, ekipman ve personelin eğitimi ve halkın olası bir afet halinde ne yapacağını bilmesi için verilecek eğitim olarak ikiye ayırmak lazım. Şimdi alınan araç gereçlere gelince, ya da mevcut duruma baktığımızda 10 adet acil yardım istasyonumuz 24 saat acilsağlık hizmetleri açısından 10 adet ekiple birlikte hizmete hazır bir haldedir. Bu ekiplerde bir doktor, bir hemşire, bir şoför ve bir yardımcı personel görev yapmaktadır. Ayrıca bunlara ilaveten İETT ve eski genel müdürlüklerine bağlı ambulanslardan da yararlanılmaktadır. 12 adet ambulans alım safhasındadır. Ayrıca olası bir afette kullanılmak üzere, sedye, tıbbi malzemesi, ilaç stokları alımları yapılmakta. Bu arada üç adet 70 metrekarelik çadırlar alınmış ve afet koordinasyon merkezi bünyesinde afetlere hazırlık çalışmaları da sürdürülmektedir. Ayrıca ekstradan kalorisi, besin değeri yüksek olan ekmek üretiminin de stoku şu anda yapılmaktadır. Bunlar araç gereç açısından durumumuz. Bir de 24 Kasım 1999 tarihinde Büyükşehir Belediye Başkanımızın yapmış olduğu seferberlik çağrısı itibariyle, yapmış olduğumuz çalışmalar var. 2209 kişi üç günlük uygulamalı eğitimden geçirilerek, ilk yardım gönüllüsü eğitimine alınmışlardır.
       
       Mesut Önen: Bunlar hizmeti verecek insanlar. Bir de halkın bilinçlendirilmesi açısından bir duyuru sistemi, yani afet olduğunda halka yönelik şu hastaneye gideceksiniz, şu tür bir tedbir almanız gerekir türünden bir hazır yayınınız, metniniz var mı mesela?
       
       Sabri Yalın: Biz 10 bin kişiye temel ilk yardım, temel kurtarma bilgileri, afet yönetimi, doğal afetlerde halk ve çevre sağlığı konularında seminerler düzenlendi... Bunlara bir teorik iki de basamaklı pratik eğitimi verildi. Bütün bunlardan başka, amacımız, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon Merkezi olarak amacımız her sokakta hatta her evde bir ilkyardım görevlisi yetiştirmektir. Bununla birlikte halk sağlığı bir proje de şu anda başlatılmak üzeredir. Bunlar karbonmonoksit zehirlenmeleri, mantar, besi ve ilaç zehirlenmeleri, trafik kazaları, suda boğulmalar, ev, okul ve iş kazaları konusundadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesine İtfaiye Daire Başkanlığına bağlı ki, ben aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanıyım. 38 adet yangın istasyonumuzla bu afet bölgesine ilk yardım gönüllülerinin intikalinin sağlanması amacıyla da hizmet verilecektir. Yani, burada toplu olarak, İstanbul genelinde halkımızı aydınlatma ve bu konuda yönlendirmenin amaçlandığı ayrıca dikkat çekiyor.
       
       Mesut Önen: Sabri çok çok teşekkür ederiz katkınız için.
       
       Sibel Güneş: Korhan Bey, biraz önce hastanelerde yapılan düzenlemelerden bahsettik. Tatbikatlar yapıldı mı, yapılmadı mı diye sorduk ama anlaşılan halkın katıldığı tatbikatlar bugüne kadar yapılamadı. Bu konuda bir değerlendirme yapar mısınız? İdeali ne olmalıdır? Organizasyon açısından özel ve kamu hastaneleri arasında iyi bir iletişim söz konusu mu?
       
       Korhan Taviloğlu: Öncelikle hastanelerin kendi hastane içi bir afet planı olması gerekiyor, Ülkümen beyin söylediği gibi. Biz de Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Derneği olarak bu tür bir plan oluşturduk. Bunu öncelikle kendi fakültemiz, İstanbul Tıp Fakültesi bünyesinde devreye soktuk. Dekanımızın da önderliğiyle. Yani, böyle bir afet olduğu zaman, hastanede kim neyi yapacak. Ki bu bir maliyet gerektirmeyen, tamamen insan gücü gerektiren bir olay. Yedekleriyle tabi ki. Allah saklasın, böyle bir afet olduğu zaman, bizler de bu afetin kurbanları arasında olabiliriz. Onun için mutlaka bizlerin de veya bizim emsalimiz kişilerin bol miktarda yedekleri olması gerekiyor. Öncelikle hastane içinde böyle bir plan oluşturulması ki bunu oluşturduk. Ve derneğimizin rutin, her ay tüm İstanbul içi eğitim hastanelerinde olan ortak bir toplantısı vardır. Ve o ay içinde tüm İstanbul’daki eğitim hastaneleri, tüm fakülteler, sağlık bakanlığı ve SSK hastaneleri buna dahildir, eğitim hastaneleri olarak. Orada yapılan, acil, cerrahi ve travma vakalarının, ameliyatlarının, bakımının sonuçları tartışılır. Orada da buradaki kıymetli meslektaşlarımıza bu plandan bahsettik ve bir çoğu haberdar. Örneğin Marmara Tıp Fakültesi, bizden bu konuda destek aldı. Okmeydanı SSK hastanesi. Kartal Araştırma Hastanesi. İlk aklıma gelenler. Daha da örnekler verebilirim. Bu şekilde, biz kendi uzmanlık alanımızda, onlara yardımcı olma konusunda gayretlerimiz oldu. Ayrıca, sorunuzun diğer kısmıysa, yani halka yönelik genel tatbikatlar henüz o anlamda, yani halka yönelik bizim dernek anlamımızda bir tatbikatımız, çalışmamız olmadı.
       
       Mesut Önen: Halka yönelik bir çalışmanız var mı, dernek olarak?
       
       Korhan Taviloğlu: Var. Özellikle Büyükşehir belediyesinde itfaiye erleri, İGDAŞ personeli, THY kabin amirlerine yönelik, yüzlerce kişiye yönelik eğitimimiz söz konusu. Bu yaklaşık 6 yıldan beri teorik olarak bizim çatımız altında devam eden bir eğitim. Yani, deprem sonrasında başlamış bir değil. 95-96’lardan beri süregelen bir eğitim.
       
       Mesut Önen: Telefon hattımızda Çapa Kan Merkezi Müdürü Opr. Dr. Duru Malyalı var. Sayın Malyalı, afet sırasında kan da çok önemli bir konu. Acaba Kızılay, afete nasıl hazırlanıyor, kan açısından...
       
       Duru Malyalı: Kızılay Genel Merkezimizin yeniden yapılanma programları vardır. Bunları her fırsatta, başka genel merkezimiz yönetim kurulu üyelerimizin, sonra da biz kan bankaları veya diğer şubelerimizin sık sık dile getirdiğimiz bir programdır. Bu program, Marmara depreminden sonra oluşturulan, afet durumlarında ne yapacağımızı içeren bir programdır. Bunun içeriğinde, afet durumunda kan bankalarına düşen görev kan toplamaktır. Kızılay İstanbul Kan Bankası yöneticisi olarak, bir afet konumunda neler yapabileceğimizi, kendi bünyemizde yapmış olduğumuz genel merkezimizin direktifleri doğrultusundaki organizasyonlarla yapmaktayız.
       
       Sibel Güneş: Türkiye’nin genel olarak kanla ilgili bitmeyen bir ihtiyacı var. Deprem döneminde, bir afet anında bu kan ihtiyacının düzgün olarak karşılanması için nasıl bir organizasyon planlanıyor?
       
       Duru Malyalı: İstanbul valiliğimizin düzenlemiş olduğu afet koordinasyonunun içindeyiz. Daha birkaç gün önce 17-21 Ağustos’ta İstanbul’da yapılacak deprem anma programında biraraya geldik. Ve bu programda kan bankamızın o dönemde bir felaket anında neler yapabileceğimizi kararlaştırdık. Bir kere kan insan tarafından yapılabiliyor. Ve hayata öneme dair en büyük, en değerli bir organdır. Bunun için biz kan bankamızda öncelikle plazma biriktirimi, afet durumunda bunu kullanma şeklinde hazırlıklarımız vardır. Elimizde ilk etapta en az 1000 kişiye dağıtabileceğimiz plazma stoğumuz vardır. Bu afet programı çerçevesinde daha bugün bize 4 tane derin dondurucu gelmiştir. Bunların tümü plazmayla doldurulacaktır. Kan ancak 30-35 saklanabilir. Ancak benim insanım çok duyarlıdır. Marmara depremi döneminde ben aktif bir cerrah olarak çalışıyordum. Çalıştığım hastaneye yüzlerce, binlerce insan kan bağışı için geldiler. Aynı zamanda böyle bir afet durumunda kan bankamıza binlerce insanın gelebileceğinin bilincindeyiz.
       
       Mesut Önen: Ulusal afet planı çerçevesinde, Türkiye’de bir afet olduğu zaman, belirli bir takım hedefler var. Şu kadar şişe, şu kadar litre kana ihtiyaç var diye. Biz şu anda Kızılay olarak neresindeyiz, bu hedefin?
       
       Duru Malyalı: Bir afet durumunda kan ihtiyacını yüzde 80 karşılayabilecek konumdayız.
       
       Mesut Önen: Yani o 1000 kişiye yetecek kanla bu yüzde 80’i karşılayacağız? Çünkü az önce 1000 kişilik kandan bahsettiniz.
       
       Duru Mafyalı: Şimdi 1000 kişilik kan biriktirmemiz mümkün değil. Ancak 30 veya 35 gün 1000 kişilik kan biriktirebiliyoruz. Ancak, plazmayı bir sene saklayabilecek konumdayız.
       
       Mesut Önen: Plazmamız yeterli mi o zaman, ulusal afet planına göre?
       
       Duru Mafyalı: Hayır, kan.. Birinci ortamda, birinci değerde kan gereklidir.
       
       Mesut Önen: Ulusal afet planında yeralan hedeflere yakın mıyız?
       
       Duru Mafyalı: Umarım yakın bir gelecekte istediğimiz düzeye ulaşacağız.
       
       Mesut Önen: Çok teşekkür ediyoruz katkılarınız için.
       
       Sibel Güneş: Mehmet Bey, programımızın başlangıcında da konuştuk. Depremde böbrek yetmezliği önemli bir sorun olarak gündeme geliyor. Bundan sonrası için de Türkiye’deki böbrek problemiyle uğraşan nefrologlar olarak nasıl bir organizasyon yaptınız?
       
       Mehmet Sever: Genel kabul edilen bir şey var. Eğer bir bölge, bir şehir felaketin merkeziyse, komplike hastaları olabildiğince taşımak, çevre illerde tedavi etmek lazım. Kobe depreminde ortaya çıkan bir gerçek, merkezde tedavi edilen hastaların ölüm oranının yaklaşık iki-üç misli daha fazla olduğu yolunda. O nedenle Türk Nefroloji Derneği olarak bir yurtiçi ve de yurt dışı bağlantılarımız oldu. İstanbul depremine hazırlık olarak. Öncelikle kaos ortamından olabildiğince kaçınabilmek için belli bir organizasyon şeması ortaya koyduk. Bu şema, bize önerildiği şekilde yedekli oldu. Beş yedeği var. Eğer ki birinci isme şemalı bir şey olursa ikinci isim, ona bir şey olursa, üçüncü, dördüncü, beşinci isimler gündeme gelecek. Buradaki koordinatörlerin görevleri arasında hastaların bir şekilde çevre illere nakledilmesi. Buna yönelik olarak da havaalanı olan ve diyaliz merkezleri olan şehirlerdeki hekimlerle yakın bir kontağımız var. Eğer ki Türkiye’nin imkanları buna yetmeyecek olursa, inşallah o kadar büyük bir felaket olmaz. Ama bu ihtimal söz konusu. O zaman çevre ülkelerle bazı girişimlerimiz, bazı temaslarımız oldu. Muhtemelen Bulgaristan ve Romanya’dan bu konuda teknik yetersizlik dolayısıyla bir destek alamayacağız. Ama Yunanistan’ın, Belçika’nın, Almanya’nın bu konuda hazırlıkları var. Bizim için malzeme yığmaları söz konusu. Ayrıca oraya hasta nakletmek gibi bazı planlarımız var. Bu konuda THY Genel Müdürüyle konuşmamız oldu. Özetle hem yurtiçi hem yurtdışı bir yandan hasta nakletmek, göndermek, öte yandan lokal tedaviyi yönlendirebilmek amacıyla, hemşire, malzeme ve hekim almak gibi bir koordinasyon şemamız var. Bu konuda görevli olan bütün hekimler şu aşamada bunu biliyorlar. Yetki, sorumluluklarının ne olduğunu biliyorlar.
       
       Sibel Güneş: Fazıl Bey, Türkiye genelinde Sağlık Bakanlığına bağlı hastaneler depreme dayanıklı hale getirildi mi?
       
       Fazıl İnan: Bununla ilgili, özellikle Marmara depreminden sonra İstanbul ve İzmir’de Sağlık Bakanlığına bağlı, 47 hastanede fizibilite çalışması yapılmış. Hastanelerin güçlendirilmesi amacıyla... Ve bununla ilgili de çalışmalar halen sürdürülmekte. Ancak, depreme dayanıklı hale getirildi mi, dediğiniz zaman bir çok binamız depreme dayanıklı, yapılan araştırmalarda Türkiye genelinde. Ama İstanbul ve İzmir için özellikle büyük bir meblağda da parasal kaynağa ihtiyacımız var. Bununla ilgili çalışmalarımızı Sağlık Bakanlığı ile Bayındırlık Bakanlığı ile ortak...
       
       Mesut Önen: Fazıl Bey, çok teşekkür ederiz, katkılarınıza. Stüdyodaki konuklarımıza teşekkür ediyorum aynı zamanda. Sonuçları bir tekrarlamak istiyorum: Halk ilkyardım eğitiminden geçirilmeli. Kurumlar arasındaki koordinasyon güçlendirilmeli. Hastanelerde güncel afet planları oluşturulmalı. Hastaneler depreme dayanıklı hale getirilmeli. Halkın da katıldığı tatbikatlar yapılmalı. Üç Temel İhtiyaç ta bu akşam sağlık hizmetlerinde doğal afetlere ne kadar hazırlıklı olduğumuzu tartıştık. Yarın programın eğitim bölümünde, Eğitim Editörümüz Gülseren Güver ve konuklarımızla birlikte, hukuk eğitimini ve bu alandaki aksamaların bireylere yansımasını ele alacağız. Şimdilik hoşçakalın.
       
       
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları