Home page
Haber Menüsü


Acil sağlık hizmetlerinin sorunları
NTV’de dün akşam yayınlanan ‘Üç Temel İhtiyaç: Sağlık’ programında, acil sağlık hizmetlerinde yaşanan sorunlar ele alındı.
NTV-MSNBC
4 Temmuz — Mesut Önen ile NTV Sağlık Editörü Sibel Güneş’in hazırlayıp sunduğu programa, Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Cemalettin Ertekin, Acil Tıp Derneği Başkanı Dr. Ülkümen Rodoplu ve Sağlık Bakanlığı Acil Sağlık Hizmetleri Daire Başkanı Dr. Tacettin Kakillioğlu katıldı. İşte programın tam metni:

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Mesut Önen: İyi akşamlar. Bireyin sağlık, eğitim ve adalet ihtiyacını tartıştığımız Üç Temel İhtiyaç programına hoş geldiniz. Bu akşam, programın sağlık bölümünde, acil sağlık hizmetlerinde yaşanan sorunları tartışacağız. Sağlık editörümüz Sibel Güneş ve konuklarımızla birlikte bu alanda eksik ve yanlış olan nedir, standartların yükseltilmesi için neler yapılabilir sorularına cevap bulmaya çalışacağız, çözüm yolları arayacağız. İsterseniz ben Ülkmen Bey öncelikle size, Acil Tıp Derneği Başkanı olarak size bir soru yönelteyim. Bu acil vakalara neden istenen düzeyde ilkyardım sağlanamıyor/
       
       Ülkümen Rodoplu: Çok basit. Kısaca bunun yanıtı belli. Çünkü ilkyardım bilinmiyor, ülkemizde ilkyardım bilinmiyor. Bizim burada geçireceğimiz işte yaklaşık 1 saatlik süre içerisinde trafik kazaları nedeniyle Türkiye’de 1 kişi ölecek geçen seneki istatistiklere göre. Ve 12 kişi de yaralanacak. Ne yazık ki sizin sorunuzun yanıtı Türkiye’de ilkyardım konusunda sıfır noktasındayız. Sürücu kurslarında ilkyardım eğitimleri var, evet. Ama belli bir standarda bağlı değil, sadece eğer eğitici, orda bulunan eğitici gönüllü ve istekliyse birtakım bilgiler vermeye çalışıyorlar. Okullarda rehberlik derslerinde veya trafik dersi içinde ilkyardım eğitimleri var. Sadece eğer eğitici biraz bu konuda ilgili, birkaç kitap karıştırdıysa bazı bilgileri doğru veriyor.
       
       Mesut Önen: Peki sizin derneğiniz neler yapıyor bu konuda?
       
       Ülkümen Rodoplu: Acil Tıp Derneği kurulduğu 1995 yılından beri ilkyardım eğitimleri konusunda, ilkyardım temel yaşam desteği eğitimleri konusunda çalışmalar yapıyor. Bu konuda 1997 yılında bir sigorta şirketi, Halkyaşam’la birlikte bir kampanya düzenledik ve Türkiye ilk defa bir ilkyardım el kitabına kavuştu o zaman.
       
       Sibel Güneş: Kaç bin kişiye eğitim verdiniz bugüne kadar dernek olarak?
       
       Ülkümen Rodoplu: Bugüne kadar dernek olarak 25 bin kişiye konferans düzeyinde ilkyardım temel yaşam desteği eğitim düzeyinde de 2 bin 700 kişiye sertifikalı, uygulamalı ilkyardım temel yaşam desteği eğitimi verdik.
       
       Sibel Güneş: Avrupa’yla kıyaslarsanız idari nüfusun kaçta kaçının bu eğitimi almasıdır?
       
       Ülkümen Rodoplu: Bu tabi Hollanda’da liseyi bitiren herkes bu eğitimi almak zorunda. Amerika’da birçok eyalette iki yılda hekimler tekrarlamak zorunda. Türkiye’de böyle bir oran veremem. Türkiye’de düzenli ilkyardım temel yaşam desteği eğitimi veren tek kuruluş şuanda Acil Tıp Derneği’dir.
       
       Sibel Güneş: Cemalettin Bey, siz Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Derneği Başkanısınız. Haberimizde de izledik, acil yaralıların çok büyük bir bölümü kendi imkanlarıyla hastaneye ulaşıyor. Öncelikle bunun nedenlerini öğrenmek istiyoruz sizden ve sonuçta bu hastaya nasıl yansıyor?
       
       Cemalettin Ertekin: Şimdi tabiki travmalı hastaya yaklaşımı aslında 3 temel noktada toplamak lazım. Birisi koruyucu hekimlik ya da travmadan korunma ki bu son derece önemli. Gerçi bugün buna pek değinmeyeceğiz. Aslında bir sayıyla şunu vermek mümkün; bugün travmaya bağlı ölümlerin yüzde 40’ını koruyucu hekimlik uygulamalarıyla önleyebilmek mümkün, önlenebilir ölümler. Yani bunlar tabiki trafik kurallarına uymaktan tutun iş kazalarında ve ev kazalarında alınması gereken önlemlere kadar, aslında bunu çoğumuz bildiği halde uygulanmıyor ya da bu konuda da Türkiye’de çok büyük bir eğitim eksiği var. İkincisi hastane öncesi organizasyondur. Aslında sizin söylediğiniz olay, hastane öncesi organizasyonu Türkiye’de hemen hemen yani olmadığını söylemek çok yanlış değil. Yani hastane öncesi organizasyonda çok büyük eksiklerimiz var.
       
       Mesut Önen: Neyi kastediyorsunuz hastane öncesi organizasyonla?
       
       Cemalettin Ertekin: Şimdi hastane öncesi organizasyonu birkaç grupta toplamak mümkün. Biraz önce Ülkümen Bey’in söylediği tabiki ilkyardım kurallarının mutlaka öğretilmesi lazım. Çünkü ilkyardım hastane öncesi organizasyonda yapılması gereken, zaten ilkyardımın tarifini de yaptığımız zaman olay yerinde orda bulunan kişiler ve orda bulunan imkanlarla yapılan yardım kastedilmektedir ilkyardımda, bunun yapılması lazım. Bunda büyük eksikler olduğunu biraz önce belirttik. İkincisi; olay yerinde hastanın ambulansla alınması son derece önemli. Bakın buraya gelmeden önce ben İstanbul bazında 112 Hızır Acil’i aradım ve ayrıca belediyenin Acil Sağlık Hizmetleri Müdürlüğü’nü aradım. Şimdi bilmiyorum hiç mesela İstanbul’da bilen var mı, 528 10 10 numarası belediyeden ambulans istemek ya da yardım istemek için aranacak bir numara. 112’nin dışında da böyle bir numara daha var. Yani o nedenle 112 Hızır Acil’de mesela şuanda ambulans sayısı 30, istasyon sayısı 30 ve telefon cevap veren hemşire ve şubat sayılarını aldım, şubat sayılarında 2 bin 592 şeye gitmişler ancak bunların trafik kazası 235 diğer bütün travmaları aldığımız zaman 350 vaka. Yani olay yerinde alınan ama bunların bir skorlaması da yok. Ne kadarı ağır hastaydı, ne kadarı sadece ne bileyim daha basit bir travmaydı. Bunun da bir skorlaması net olarak alamadım ama böyle olduğunu bile kabul etsek ancak yüzde 10-13 vakaya olay yerinden travma hastasına ulaşılmış olabiliyor. Peki bu önemli mi? Yani travma yerinden ambulansa alınmasıyla vatandaş tarafından getirilmesi arasında farklar var mı diye baktığımız zaman, çok önemli farklar var. Bunlardan bir tanesi belki hepimizin bildiği, tabi oraya gidecek sağlık elemanının daha bilinçli bir yaklaşacağı, belki acil yardımın da yapılabileceği çok önem kazanıyor. Mesela bunlardan kaçı reel mobil diye baktığımız zaman, yani tam teşekküllü ambulans diye baktığımız zaman çok düşük bir sayı var. Mesela 112 Hızır Acil’de 3, belediyede 2, toplam 5 tane reel mobil var İstanbul’da 10 milyon kişiye düşen, reel mobil sayısı bu.
       
       Sibel Güneş: Bir ideal rakamdan söz etmek mümkün mü?
       
       Cemalettin Ertekin: Yani şimdi tabiki ideal sayıdan söz ettiğiniz zaman ambulans sayılarına göre de böldüm ben, 125 bin kişiye bir ambulans düşüyor hemen hemen 10 milyon kabul edersek. Tabiki bunların reel mobil sayısı belki yüzbinde bir olabilir ama bence ambulans sayısı 10 binde 1’e kadar, travmanın bu kadar yoğun da olduğu bir ülkede düşünülmesi lazım. Tabi bunların içinde özel ambulanslar falan yok ama özel ambulanslar zaten çok ayrı bir statüde çalışıyor. Şimdi ikinci önemli nokta şudur aslında bizim için ambulansa hasta alınmasının bizim açımızdan önemli olan noktası.. Yaralanma ciddiyetinin belirlenerek, yani oraya giden kişinin yaralanma ciddiyetini belirleyerek ciddiyetine göre hastanın tedavi edilebileceği en yakın merkeze götürmek hedeftir. Çünkü vatandaş aldığı zaman ister istemez en yakın merkeze götürecek.
       
       Mesut Önen: Peki kim belirleyecek cidiyetini/
       
       Cemalettin Ertekin: Şimdi bunu belirleyecek olan ambulansın başında gidecek kişi, mesela Amerika’da bunları paramedikler yapıyor. Paramedikler de 3 grubu ayrılıyor ve bunu yapabilecek paramediğinde eğitiminin çok iyi olması lazım.
       
       Mesut Önen: Bizde var mı paramedik eğitim?
       
       Cemalettin Ertekin: Bizde paramedik eğitim veren birkaç okul var ve yetiştirmeye başladılar. Ama ben bunların sayı olarak da yeterli olduğunu düşünmüyorum ama bilgi olarak ne kadardırlar o konuda şuanda bir şey söylemem mümkün... Ama ben size şunu söyleyeyim; tıp fakülteleri o kadar çoğaldı ki Türkiye’de, bir müddet sonra doktorlar işsiz kalacak zaten. Yani bunu bazı bizde mesela İstanbul’da doktor bazında yapıyoruz. Bence Türkiye’de belki başlangıçta en azından bu sistem oturana kadar bunu doktor bazında yürütmenin faydalı olduğunu düşünüyorum ben. Ve o doktorun da mutlaka eğitiminden geçmiş olması lazım. Mesela biraz önce Ülkümen Bey dedi ki biz ilkyardım kursları veriyoruz, biz de daha spesifik bir dernek olduğumuz için biz de Türkiye’deki hekimlere yönelik TRK kursu adı altında, Travma Rezitasyon Kursu adı altında hekimlerimizi kurstan geçiriyoruz. Biz zaten önce Hızır Acil’den başladık buna. Şu anda Hızır Acil’deki bütün hekimlerin çoğunu veriyoruz ve bizim kursumuz 20’şer kişilik gruplarla ancak olabiliyor. Çünkü biz bunun uygulamalarını da yapmak zorundayız ve 3.5 gün sürüyor ve mutlaka bizden sertifika alıyorlar. Hemen hemen Hızır Acil’deki doktorları bu kurstan geçirdik.
       
       Sibel Güneş: Hocam burda araya bir şey girmek istiyorum, şimdi bir izleyicimizin gönderdiği, elektronik posta adresimize gönderdiği bir soru var. Deniz Sezer isimli izleyicimiz, bahsettiğiniz gibi Ege Üniversitesinden bir mail göndermiş. Böyle bir eğitim programını bitirdik ama şuana kadar tanınmıyoruz, bize yer verilmiyor deniyor. Sağlık Bakanlığından paramedikler için kadro açılmış durumda mı?
       
       Cemalettin Ertekin: Hayır, önce şunu düzeltmem gerekiyor. Türkiye’de 10 üniversitede bugün ambulans acil bakım teknikerliği bölümü var. Yani paramedikler yetişiyor ve 6 yıldan beri bu çocuklar mezun oluyor. Üniversiteden sonra 2 yıllık eğitim alıyorlar. Hastaya bu acil trafik kazası sonrası olabilir, enfaktüs geçirmiş bir kişi olabilir. Acil her olguya olay yerinde alan da müdahale eden aynı zamanda ileri sürücülük kursları eğitimleri de alan kişiler bunlar. Ve süratle sayıları arttı. Ancak ne yazık ki Sağlık Bakanlığı ambulanslarında bugün hala kadroları yok. Yıllardan beri dernek olarak bununla ilgili olarak çalışıyoruz. Şuanda tahmin ediyorum, Tacettin Bey de söyleyecek, şeyde Maliye Bakanlığında tamamen işin finansal boyutunda şu anlaşılmıştır ki bizler tıp fakültesinde eğitimimiz boyunca sokakta, alanda hastaya müdahale konusunda belli bir eğitim görmüyoruz. Hastayı taşıma konusunda, trafik kazası geçirmiş hastanın boynunun korunması, bacaklarının atellenmesi konusunda eğitim görmüyor, paramedikler Türkiye’de bunun eğitimini alıyor. Türkiye’de bugün bütün sistemi paramediklerin üzerine kurmaya yetecek sayıda paramedik yok, kabul ediyorum. Fakat süratle bu artacaktır. Mutlaka bu sistemin geliştirilmesi, hekimin yanında şuanda şoför gidiyor olay yerine. En azından aracı kullanan kişinin, belki paramedik pozisyonda olabilir, vakaya geldiği zaman şoför mahallinden inip hekime yardımcı olabilecek pozisyonda çalışabilir. Mutlaka paramediklerin bugün Sağlık Bakanlığı kadrolarında yer alması gerekiyor.
       
       Mesut Önen: Ülkümen Bey, ben yine Acil Tıp Derneği Başkanı olarak size bir şey daha sormak istiyorum, değişik bir konuda.. Başka bir elektronik posta adresimize gelen bir soru var bize. Bir izleyicimiz eşinin trafik kazasında çok ağır yaralandığından söz ediyor. Ve hemen en yakındaki özel hastaneye gittiklerinde eşinin kabul edilmediğinden bahsediyor ve böyle bir şeye hakları var mı diye soruyor.. Hakikaten böyle bir şeye hakları var mı?
       
       Ülkümen Rodoplu: Kesinlikle böyle birşeye hakları yok. İşte önümde not aldım, izninizle; TCK 476, her vatandaş yaralıya acil yardıma ihtiyacı olan bireye müdahale etmek, yardım etmek zorundarı. Ha bizim şöyle bir mesajımız var Acil Tıp Derneği’nin, ilkyardım konusunda eğitiminiz yoksa, trafik kazalarından sonra özellikle, acil yardıma ihtiyacı olan yaralıya dokunmayın. Ama her vatandaş her birey yasal anlamda zorunludur. Her özel kurum, hususi hastaneler kanunu, her özel kurum acil hastaya müdahale etmek, bakmak zorunda her üniversite, ister parası olsun, hasta ister SSK’lı olsun, ister bağkurlu olsun, ister emekli sandığına bağlı olsun, SSK’ya gittiyse, ya kardeşim sen SSK’lı değilsin sen git devlet hastanesine, senin yeşil kartın var sen üniversiteye giremezsin, bu yok. Acil her hastaya bakmak zorunda. Ne zamana kadar? Durumu stabil olana kadar. Yani durumu hayati fonksiyonları idare edecek duruma gelince belki ambulansla sevkedilebilir.
       
       Mesut Önen: Ankara stüdyomuzda Sağlık Bakanlığı Acil Sağlık Hizmetleri Daire Başkanı Dr. Tacettin Kakillioğlu konuğumuz. Hoşgeldiniz Tacettin Bey.. Acil sağlık hizmetlerinin tek numarada birleştirilmesi bugüne kadar sağlanamadı. Bunun ilgili görüşünüzü istiyoruz.. Bu konuda yasal problemler mi var? Bir de tabi Ülkümen Bey’in söylediğini de değerlendirirseniz Türkiye’de sağlık hizmetlerinin içerisinde, acil sağlık hizmetlerinde özel sağlık kuruluşlarının bu anlamda reddetme hakkı olduğu söylendi ama sizin görüşünüz nedir?
       
       Tacettin Kakillioğlu: İyi akşamlar dileyerek başlıyorum ben konuşmama. İki şeyi düzelterek girmek istiyorum. Bir tanesi paramedik dedi, halkımızın pek anlayamayacak, bu şu şekilde düzeltilmeli: acil tıp teknisyeni olarak... İkincisi; Ülkümen Bey’in söylediği şeylere katılıyorum, özel hastaneler kanunu ve buna bağlı olarak çıkarılan özel hastaneleri tüzüğünde bütün hastaneler, kendilerine getirilen hastalara bakmak zorunda. Üçüncüsü; 11 Mayıs 2000 tarihinde Sağlık Bakanlığı’nın çıkardığı acil sağlık hizmetleri yönetmeliği var. Bu yönetmelikte 22’inci ve 23’üncü maddede acil servise hastaların nasıl nakledileceği ve 24’üncü maddesinde de hastanelerin acil servisinde bu hastalara nasıl davranılacağı, nasıl bakacakları tanımlanmıştır. Size yönetmeliğin 24’üncü maddesini özetleyeyim: Acil servis, hastanın ihtiyaç duyacağı hazırlıkları nakil işlemi gerçekleşmeden yerine getirir, hastanın sosyal güvencesine bakmaksızın, bulunduğu sosyal güvencesine, diğer özelliklerine bakmaksızın hastaya stabilizasyon ve tıbbi hizmetleri vermek zorundadır. Bu hem özel hastaneler tüzüğünde hem de acil sağlık hizmetleri yönetmeliğinde tanımlanmıştır. Eğer ülkemizde bu tür sıkıntılar varsa bunların sistemin bir bütünüyle izah edilebileceği düşüncesindeyim. Yani bu sadece Sağlık Bakanlığı’nın işi sadece özel sektörün işi değil sistemde aksayan bir yönün, tarafların bir araya gelerek ortak sorunları ortak birşekilde konuşmasıyla halledilebileceği düşüncesindeyim. Model oluşturma olayına da baktığınız zaman, bir yasal sorun var tabi. Şu manada bir yasal sorun var; sistemi oluşturan farklı sektörler var. Bir tanesi sağlık sektörü. Bugün ülkemizde sağlık hizmetleri, koruyucu hizmetler ve tedavi edici hizmetler diye kabaca ayırdığımızda bu hem tedavi edici hizmetleri özel sektör de vermektedir. Ancak koruyucu hizmetler açısından baktığımız zaman bu iş kamunun görevidir. Bugün model oluşturmada acil sağlık hizmetlerinde diğer faktör olan sağlık sisteminin dışındaki itfaiye teşkilatı veya zabıta kuvveti dediğimiz emniyet ve jandarma kuvvetinin de bir arada olması lazım. Bununla ilgili bütün kurumlar kendi iç kanunlarıyla hizmetlerini yürütmektedir. Ülkemizde acil yardımla ilgili veya acil sağlık hizmetiyle ilgili herhangi bir yasal düzenleme bizim bakanlık olarak çıkardığımız yönetmeliğin dışında bir yönetmelik yoktur.
       
       Mesut Önen: Pardon bu tek numara konusunun halledilmemesi bu dediğiniz kanunla ilgili düzenlemenin olmamasından mı kaynaklanıyor?
       
       Tacettin Kakillioğlu: Yani diğer kurumlar kendi hizmetleriyle ilgili kanunları, iç hizmet kanunlarıyla iş yapıyorlar. Tek numara yönetmelikte belirtilmiştir. Bu da Avrupa’da acil yardım numarası olan 112 numarası bizim ülkemizde de acil yardım numarası olarak kabul edilmiş. Bu anlamda baktığınızda ülkemizde tek numara oturmuş durumda. Yalnız ülkede o kadar çok acil yardım numarası var ki vatandaş olarak hangi numaradan hangi yardımı talep edeceğini bilmemekte vatandaş
       
       Sibel Güneş: Tacettin Bey, yasa tasarısı hazırlığı söz konusu mu? İçişleri Bakanlığıyla Sağlık Bakanlığının bir çalışması vardı. Bu konuda bir gelişme söz konusu mu?
       
       Tacettin Kakillioğlu: 1998 yılında başlayan ve 99-2000 yılında da altyapısı devam eden bir alarm merkezleriyle ilgili bir yasa tasarısı vardı çalışması. Ama sadece işin teknik düzeyinde bir yasa çalışması vardı. Buna özellikle İçişleri Bakanlığından Emniyet Genel Müdürlüğü, Sivil Savunma Genel Müdürlüğü ve Mahalli İdarelerle Sağlık Bakanlığı’ndan Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü belli bir aşamaya getirdi ama çalışmalar bildiğim kadarıyla İçişleri Bakanlığında devam etmekte.
       
       Sibel Güneş: Cemalettin Bey, acil olaylarda Türkiye’deki ölüm oranı da yüksek. İstatistikler bunu gösteriyor. Avrupa’yla kıyaslar mısınız, bunun nedenlerini biraz açabilir miyiz?
       
       Cemalettin Ertekin: Şimdi zaten trafik kazalarına bağlı ya da travmaya bağlı ölümeri oluş zamanına göre 3 grupta toplamak mümkün. Bunların yüzde 50’si malesef trafik kazası ya da olayın olduğu yerde meydana gelen ölümler. Bunları gerçekten gerek hastane öncesi organizasyonla gerek de hastanedeki hangi organizasyonu yaparsanız yapın önlemek mümkün değil. Bunları önlemenin tek yolu, biraz önceki konuşmamın başında da söylediğim gibi koruyucu önlemlerin alınmasından geçiyor.
       
       Sibel Güneş: Kazanın olmamasını sağlamak...
       
       Cemalettin Ertekin: Kazanın olmamasını sağlamaktan ya da kaza olacaksa da bizlerin koruyucu önlemleri almamızdan.. Biraz sonra sayılarla da bunu verdiğimiz zaman ne demek istediğimiz daha açık ortaya çıkacak. İkinci ölüm grubu ise yüzde 30’unu oluşturan grup ise ilk 3 saat içinde, yani kazadan sonraki ilk 3 saat içinde meydana geliyor. İşte bu ilk 3 saat çok önemli bir dönem. Bu yüzde 30’u yüzde 3’lere 5’lere çekmek de mümkün. Yüzde 30’larda tutmak da mümkün. Bu tamamen hastane öncesi organizasyona bağlı. Yani hastanenin buradaki rolü, hastaneye gelmiş bir hastaya mutlaka ki yaşamsal destek sağlanabilir, bu süreç. Bu süreç ne? İşte hastanın araçtan kurtarılmasından tutun da hastanın, tekrar tekrar vurguluyorum bu son derece önemli, tedavi edilebileceği hastaneye götürülmesi, yaralanma ciddiyetine göre çok önemli.
       
       Sibel Güneş: Peki 3 saat için Türkiye’de bir çalışma var mı? 3 saatte yüzde 30’u kurtarılabilir, Türkiye için bir rakamdan söz etmek mümkün mü?
       
       Cemalettin Ertekin: Hayır, Türkiye için yani bunlar tabiki bütün kazalara göre aldığınız zaman kaçı 3 saat içinde geliyor, kaçı... Ben size biraz önce söyledim, olay yerinden alınan insan sayısı zaten bizim bütün kazalarda yüzde 10. Yani bu hastanın ciddi bir yere götürülmesi ya da kurtarılmaları biz de görüyoruz, saatlerce arabadan çıkamayan kişileri ya da kurtarılanları görüyoruz.. Yani sonuçta tabiki Türkiye’de bu son derece önemli, hastane öncesi organizasyonda birikiyor bu. Hastanelerin bu işteki payı var mıdır diye baktığınız zaman, mutlaka ki yani belki biraz sonra konuşacağız, Türkiye’de travma merkezi kavramı yok. Yani sonuçta bütün gelişmiş hastaneler diyebiliriz, belki üniversite hastanelerin acil servisleri bu görevi üstleniyor diyebiliriz ya da ihtisas veren devlet hastanelerinin birçoğu bu görevi üstleniyor diyebiliriz.
       
       Sibel Güneş: Hocam travma merkezi derken neyi kastediyorsunuz?
       
       Cemalettin Ertekin: Yani sadece travma hastalarının bakılabildiği merkezleri kastediyorum.
       
       Mesut Önen: Travmadan kasıt tam olarak ne?
       
       Cemalettin Ertekin: Şimdi travmadan kasıta baktığımız zaman tüm yaralanmalar olarak ele almak mümkün. Yani beklenmeyen olaylarda, anlık olaylarda, kişinin yaralanmasına, ölmesine ya da sakat kalmasına neden olan bütün olayları kastediyoruz. Şimdi normalde travma merkezi olarak baktığımız zaman da travma merkezleri de kendi aralarında gruplanıyor. Bu gruplama neye göre? Gerek tıbbi cihaz ve yapılanmasına, ameliyat sayısına, yoğun bakım yatak sayısına göre gerekse de bulundurması gereken kadrosunda 24 saat aktif olarak bulundurması gereken uzman sayısına göre.. Birinci seviye bir travma merkezinde örneğin en azından 12 branşta uzmanın 24 saat bulunması gerekiyor. İkinci seviye bir travma merkezinde 4 uzmanın bulunması gerekiyor. Üçüncü seviye dediğimiz bir travma merkezinde ki bölgesel devlet hastaneleri belki bizde bunun karşılığı oluyor, en azından 1 uzmanın ya da 2 uzmanın bulunması gerekiyor. Şimdi Türkiye’de bir kere bu da yok. Ama bunun yerine dediğim gibi şuanda üniversite hastanelerinin çoğu bu görevi üstlenmiş oluyor. Ben tekrar tekrar vurguluyorum ki hastaneye gelmiş hasta, zamanında gelmiş hasta, Türkiye’de yapılması gerekenleri yapılan hasta grubunu oluşturuyor. Siz dediniz ki Avrupa’yla bir kıyaslama yapabilir miyiz? En son uluslararası yol federasyonunun dünya çapında yaptığı bir araştırma var. Ve burada ülkelerin karayollarının kilometreleri de dikkate alınmış ve her katedilen 100 kilometredeki trafik kazası sayısı ve bu kazalara bağlı ölümler sınıflandırıldığı zaman biz Türkiye birinciyiz bu konuda. Yani kaza sayısında birinci değiliz ama ölümde biriciyiz. Örneğin her katedilen 100 kilometrede 5 bin 134 kaza oluyor Türkyie’de, ölü sayısı 11. Ama Amerika’ya baktığımız zaman, Amerika’da 41 bin 967 kaza olmasına rağmen ölü sayısı 2.
       
       Sibel Güneş: Hocam şimdi hattımızda Hızır Acil’de çalışan bir teknisyen izleyicimiz var. İsmini vermek istemiyor. İyi akşamlar, katkınızı alabilir miyiz..?
       
       İzleyici: Benim bir sorum olacak. Biz 112 çalışanları olarak bir hasta, acil bir hasta aldığımız zaman hastanelere bunu devlet hastaneleri olsun üniversite hastaneleri olsun bunu kabul ettirmekte zorluk çekiyoruz. İşte personelimiz az veya yataklarımız dolu, yeterli imkanımız yok diyerek ambulansta bekletiyorlar hastaları..
       
       Sibel Güneş: Peki siz daha öncesinden telsizle bağlantı kurma şansınız yok mu hastanelerde?
       
       İzleyici: İşte problem de burda. Ambulanslarımızda hastaneyle bağlantı kurulabilse, mesela bir kafa travması olan bir hastaya işte gerekli veya kalp hastası olan bir insana işte gerekli cerrahlar veya işte kardiyologlar hazır bulunsa, karşılasa, yani gerekli hazırlıklar yapılsa hastanede en azından zaman kaybı ve teşhis kaybı da önlenir. Yani hastanın o kritik dönemdeki zaman aşılmış olur yani.
       
       Sibel Güneş: Çok teşekkür ediyoruz katkınız için. Hemen Tacettin Bey’e bir soru yöneltelim. Tacettin Bey, bu organizasyonun sağlandığı Türkiye’de bir il var mı hastaların öncesinden acil vakalar yerinden alındıktan sonra hastanelerle bağlantı kurarak düzenli bir şekilde götürüldüğü bir ilden söz etmek mümkün mü?
       
       Tacettin Kakillioğlu: Tabi, yani bu hizmeti biz 75 ilde veriyoruz. Sadece İstanbul’da vermiyoruz. Ben bu en güzel çalıştığımız il örneğini İzmir olarak verebilirim. Ülkümen Bey beni doğrulayacak. İzmir’de üniversite hastaneleri de bizim sistemin içinde çalışmaktadır. Özellikle SSK hastanesi de bizim sistemde çalışmaktadır. İstanbul, bu çok ayrı çok ayrı problemi olan bir il.
       
       Sibel Güneş: İstanbul’da genellikle acil vakalar hastane hastane dolaştırılıyor, basına yansıyan şikayetler de genellikle bununla ilgili....
       
       Tacettin Kakillioğlu: Bir vaka örnek teşkil etmez, yani o kötü bir örnektir ama olmamasını canıgönülden isteriz. Bunun yanında çok güzel kabul edilen hastalar da var. Ama yani basına yansıyan taraf o olduğu için bu sistemin aksayan yönüdür, kabul ediyoruz. Ama İzmir’de bulduğumuz desteği İstanbul’da bulamıyoruz. Kurumlar arası işbirliğini sağlamakta zorlanıyoruz, özellikle Sağlık Bakanlığı hastanelerinde bir problemlerimiz yok ama üniversite hastaneleri ve diğer bakanlığın dışındaki SSK hastaneleri arasında koordinasyonu sağlamakta zorlanıyoruz. Yönetmelik olmasına rağmen pek sisteme girmekte niyetleri biraz az gibi geliyor bize.
       
       Mesut Önen: Tacettin Bey, şimdi 112 Hızır Acil servis sizce yeterli çalışıyor mu? Ayrıca kadro açısından ve ambulans sayısı açısından bir eksikliğiniz söz konusu mu?
       
       Tacettin Kakillioğlu: Şimdi görüntüler daha çok hastane acilleriyle ilgili şikayetler. Tabi bir vatandaş da memnuniyetini dile getirdi. Şimdi acil kavramı çok farklı bir kavram. Bizlerin acil anlayışıyla halkın acil anlayışı çok farklı. Yani bizde acil kavramında yaşamı tehdit eden olayın olmasını arzediyoruz. Bizdeki acil poliklinikleri veya acil servisler normalde rutin, acil olmayan hekimlik açısından veya tıp açısından acil olmayan çok fazla hastanın başvurusu olduğu yerler. Bunlar Bakanlığın başlattığı vardiye sisteminde de muayene olabilecek hastalar. Yani acil kavramının biraz daha net oturması lazım vatandaşın aklında...
       
       Mesut Önen: Peki sizce yeterli sayıda ambulans ve kadro var mı hızır servisinde?
       
       Tacettin Kakillioğlu: Şimdi şöyle söyleyeyim ben size; bizim ülke genelinde 559 tane ambulansımız var. Demin hocam İstanbul’da 112’de 3 tane mobil dedi ama gördükleri içerisinde 3 tane herhalde, ben iddia ediyorum ki İstanbul’da 20 tane mobil ambulansımız var. Burdaki mobildeki kasıt önemli veya tanımlama önemli. Bunun yanında bakanlığın toplam sahip olduğu ambulans sayısı 3 bin 636. Bunu Türkiye nüfusuyla kıyasladığınız zaman 17 bin veya 18 bin kişiye bir ambulans düşüyor. Yani normal bir ambulans. Acil ambulansıyla kıyasladığınız zaman 116 bine falan bir acil ambulansı düşüyor ki bu da küçümsenecek bir rakam değil. Personele gelince, personel konusu genel bir sıkıntı bizim sistemde. Ülkedeki sıkıntı otomatikman acil sisteme de yansıyor. Ama olmayan iller de var olan bölgeler de var. Bölgeler arasındaki aslında dağılımda problem var. Dağılımdaki problem sisteme yansımaktadır.
       
       Sibel Güneş: Ülkümen Bey, Tacettin Bey’in açıklamasından sonra acil servise gelen hastaya öncelikle kimin müdahale etmesi gerekiyor? Diyelim ki hasta artık geldi, bundan sonrasındaki organizasyon nasıl olmalı?
       
       Ülkümen Rodoplu: Şimdi tabi az önceki konuşmalarda da bu sorunuzun yanıtı olacak güzel bir şey söylemek istiyorum. Aslında vatandaşlar haklı. Vatandaş hangisinin acil olduğunu bilemez ki.. Çok basit bir grip gibi başlar ama menenjitle sonuçlanabilir. Çok basit bir karın ağrısıdır vatandaş onu bilemez ki bir enfaktüsün habercisi olabilir.
       
       Sibel Güneş: Herkes için o an acildir..
       
       Ülkümen Rodoplu: Kesinlikle, gelen her hastaya acil serviste mutlaka bakılmalı. En azından onu gören kişinin, buyrun ne şikayetiniz var sorusunu sorması gerekiyor. Hastaların acil servis girişinde mutlaka ayıklanması gerekiyor. Triyaj diyoruz biz hastaların ya da yaralıların mutlaka ayıklanması gerekiyor.
       
       Mesut Önen: Neye göre..?
       
       Ülkümen Rodoplu: Önemlerine göre.. Yaşamsal fonksiyonları eğer hakikaten genel durumu çok kötü görünüyorsa, yaralı, kısa sürede müdahale edilmesi, uzman hekimin kısa sürede görmesi gereken hastaysa kısa sürede alınması gerekiyor. Ama çok basit gibi görünen, başı üç haftadan beri ağırmakta olan bir kişi acil servise geldiğinde onu karşılayan o ayıklama bölümündeki hemşire, bu bir paramerik olabilir veya bir pratisyen hekimi olabilir, onu beklemesi için ikna etmesi gerekiyor. Bakın hanımefendi veya beyefendi, sizin bu baş ağrınız 3 haftadan beri devam ediyor, lütfen biraz bekleyin, içerde daha acil hastalarımız var, ben sizi 15 dakika içinde tekrar içeri alacağım.
       
       Sibel Güneş: Bu da hasta hakkına giriyor, bilgilendirme anlamında...
       
       Ülkümen Rodoplu: Kesinlikle.. Eğer bu yapılırsa ki bunun uygulandığı üniversiteler var, bunun uygulandığı acil servisler var Türkiye’de. Yine travma merkeziyle ilgili olarak bir görüşümü söylemek istiyorum. Travma merkezi tamam, seviyelendirilmesi tamam, çok güzel. Peki astım nöbeti geçirip de trafik kazası geçiren hasta ne olacak? Peki diyabetli hastan ne olacak? Enfaktüs hasta geçiren hasta ne olacak? Anfaktüs geçirmiş ve trafik kazası geçirdiyse ne olacak? Mutlaka acil servislerin acil tıp uzmanlarının çalıştığı alanlar olması gerekiyor. Acil servise sabah çalışmak üzere gelen hekimin, hemşirenin ya da mapameriğin oraya gelip önlüğünü orada giyip, evine de oradan gitmesi gerekiyor. Üst kattan, servisten işte cildiye polikliniğinden, acil serviste görevlendirilmiş bir hekim olmamalı. Çünkü acil servis, gerçekten o konuda eğitim almış, o konuda bilgi birikimini geliştirmiş, mezuniyet sonrasi eğitimlerle desteklenmiş mutlaka acil tıp uzmanları bu konuda ayrı eğitim görmüş kişiler tarafından yönetilmesi ve oralarda uzman hekimlerin çalışması gerekiyor.
       
       Mesut Önen: Şimdi telefon hattımızda Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Dr. Oktay Eray var. Eray Bey, ben size şunu sormak istiyorum. Acil servislerde çalışan hekimlerin ne tür zorlukları var? Hangi zorluklarla karşılaşıyorlar? Bunu birazcık anlatabilir misiniz bize?
       
       Oktay Eray: Tabi, elimden geldiğince anlatmaya çalışayım. Önce ordaki bütün konuşmacılara iyi akşamlar dilemek istiyorum. Ben acil servisten aradığım için yayını izlemem mümkün olmuyor, malesef öncesinde ve sonrasında pek fazla göremeyeceğim, önce bunu hatırlatmak istiyorum. Sonra direkt olarak acil hizmeti veren hekimlerin ortak sorunlarıyla ilgili birkaç hatırlatma yapmak istiyorum. Bunlardan ilki sanırım bir saptama olacak. Öncelikle bilinmelidir ki Türkiye’deki hastanelerin acil servisleri ana bilim dalı olarak çalışan birkaç tanesi dışında teknik personel ve mali destekten yoksun olarak çalışmaktadırlar. Özel kurumlar da buna dahil. Çünkü acillerin yeteri kadar gelir getirmediğine inandıklarından yeteri kadar yatırım yapılmamaktadır acil servislere. Bu nedenle acil hekimleri, daha başta malzeme ve yardımcı personel desteğinden yoksun olarak hizmet veriyorlar. Acil servisler, hastanelerin malum beklentilerini karşılamak için yapıldığı yerler değil normalde. Hizmet görevlerini yerine getirmek için varlar. Buna karşı emeğini bu hizmete yönlendirmiş olan hekimlerin devlet tarafından maddi ve manevi olarak desteklenmesi gerekiyor. Şeyleri bu hizmete yöneltecek teşfiklerin oluşturulması şart. Somut bir örnek verelim. Yakın zamanda Sağlık Bakanlığı’nın döner sermaye ödemeleriyle ilgili çıkardığı bir yönetmelik mevcut. Bu yönetmelikte acil servis hemşire ve personeline hak ettikleri destek dönek sarmayeleri aracılığıyla sağlanırken hekimler bu uygulamadan muaf tutularak adeta acilde çalıştıkları için cezalandırılmışlardı. Ve son olarak bir şey hatırlatmak lazım. Sayın Rodoplu, telefondan duyduğum kadarıyla bu konuya değindi, çok teşekkür ediyorum. İki yıldır bu ülkede yetişen, hayatları, emeklerini ve umutlarını acil hizmetine ve acil hastalarına adayan acil tıp uzmanlarından söz ederek tamamlamak lazım cümleyi. Çünkü ülkemizde acil tıpla ilgili uygulamalarda kuralları ve standartları belirlerken, gerek bakanlık düzeyinde gerekse üniversiteler ve özel sektörde acil tıp uzmanlarının bilgi ve tecrübelerinden yararlanmak şart. Zaten onların bu kurumlarda istihdamını sağlamak gerekiyor. Örneğin Sağlık Bakanlığı, acil sorunların en çok yaşandığı büyük şehirlerde acil tıp uzmanlarına kadro vermemekte şuanda. Tabi bu haliyle uygulamalar oldukça hayal kırıcı. Tabi bunları çoğaltmak mümkün. Ama şimdi aklıma gelen, söylemek istediklerim sanırım bunlar.
       
       Mesut Önen: Sağolun Oktay Bey, çok teşekkürler.
       
       Sibel Güneş: Cemalettin Bey, biraz önce Ülkümen Bey, acil tıp uzmanlığının acil servislerinde olması gerektiğinden bahsetti. Travma ve acil cerrahi konusunda ne söyleyebiliriz? Bu anlamda bir üst uzmanlık dalı söz konusu mu?
       
       Cemalettin Ertekin: Vallahi biz bu konuda hem dernek olarak hem de fakülte olarak ciddi çalışmalarımız var. Zaten şuanda zannediyorum bakanlıkta son şekline gelen ama halen güncelleşmeyen 3 yıldan aşkın bir süredir üzerinde çalışılan uzmanlık tüzüğü var değişmesi gereken ve mutlaka değişmeli ve Avrupa’ya uyum için de bu şart. Burda uzmanlıkların süreleri de zaten Avrupa’ya uydurulması gerekiyor ve biz burada Avrupa derneğiyle de işbirliği yaparak travma ve acil cerrahinin mutlaka bir üst iktisas olmasını savunuyoruz. Bu şu açıdan önemli, şuanda Türkiye’deki duruma baktığımız zaman travma ve acil cerrahi hastalarının primel sahibi yoktur aslında. Genellikle genel cerrahların, ortopedistlerin, şeylerin haftada bir ya da işte 4 günde bir 5 günde bir nöbetlerle baktığı, nöbet dışında da bu konuyla ilgilenmediği asıl primer işi olan genel cerrahi ya da şeyle ilgilendiğini biliyoruz. Ama Türkiye’de primerici travma ve acil cerrahi olması aynı zamanda hastalara daha yaklaşımın yanında bu konudaki koruyucu hekimlik hizmetleri olsun, hastane öncesi organizasyonlar olsun, bu konuları takip etmek ve bu konularda çalışmalar yapması da mümkün. Örneğin zannediyorum biraz önce Tacettin Bey’e katılamayacağım. Yani İstanbul’da fakültelerin bu sisteme dahil olmadığına.. Bence, ben İstanbul Tıp Fakültesinde bir öğretim üyesi olarak şunu söyleyebilirim; sadece travma ve acil cerrahi hastalarının kabul edildiği ve sadece primerici travma ve acil cerrahi olan 5 tane öğretim üyesinin olduğu tek fakültedir İstanbul Tıp Fakültesi. Ve İstanbul Tıp Fakültesinin ilkesinde de her gelen hastanın, özellikle travmalar cerrahi hastasının alınması vardır. Dönen hastanın sebebi şu olabilir, bana göre yine hastane öncesi organizasyonun eksikliğidir. Biraz önce arkadaşa da sizin de sorduğunuz gibi, daha önceden, benim için 6 tane yoğun bakım yatağı vardır, bir yedincisini yapabilmem ve açabilmem mümkün değil. Eğer bana haber vermeden yoğun bakım gereken bir hasta gelmişse benim bu hastayı alabilmem için ordaki başka bir hastayı çıkartmaktan başka alternatifim yoktur.
       
       Sibel Güneş: Hocam o zaman şunu da söyleyelim; İstanbul’da yoğun bakım yatağı sayısı yeterli mi?
       
       Cemalettin Ertekin: Kesinlikle değil, bizim fakültede bile değil. Bunun yeterli olmadığını hepimiz biliyoruz. Yani şey mobil konusunda da tabi 2’dir ya da 10’dur, ben bunu zaten gelmeden önce Hızır Acil sorumlularına sordum. Şeyin nasıl olması gerektiği ve tarifi zaten var, kendilerinin üç tane olduğunu söylediler, tabiki 20 söyleselerdi, ben burda 20 olduğunu da söylerdim. Daha fazla olması da mutlaka ki bizi sevindirir. O işin ayrı boyutu. Ama Türkiye’de bence tabiki hastaneler bunu suistimal etmiyor mu, ediyordur. Bunlar hekim bazında da olmuyor, belki kapıdaki kapıcı bazında geri çevirmeler oluyor, ama kesinlikle ben bunu hızır acil hekimlerine de biz bunu söylemişizdir, gecenin her saatinde bizleri bile arayabilirsiniz demişizdir. Onun için biz sistemin her yönüyle içindeyiz ve hatta bu sistemin daha geliştirilmesi için neler yapılır? Gerek dernek olarak gerekse bu işle primer uğraşan öğretim üyeleri olarak uğraşıyoruz.
       
       Sibel Güneş: Şimdi hatımızda İstanbul Tabip Odası Basın Sözcüsü Rıfat Yücel var. İyi akşamlar Rıfat Bey.
       
       Rıfat Yücel: İyi akşamlar diliyorum, sizlere ve katılımcılara ve izleyenlere iyi akşamlar..
       
       Sibel Güneş: Acil servisler özellikle son dönemde hekimlere yönelik şiddet olaylarına sıklıkla sahne oluyor. Bunu hazırlayan nedenlerle ilgili kısaca bir değerlendirme yapar mısınız?
       
       Rıfat Yücel: Evet, birincisi ülkemizde acil sağlık hizmetleri ne yazık ki temel sağlık hizmetlerinde olduğu gibi diğer sağlık hizmetlerinde olduğu gibi bu alanda da tam bir sistemsizlik söz konusu. Şimdi hal böyel olunca bu sistemsizlik ortamında dolayısıyla vatandaşların da nitelikli, çağdaş bir sağlık hizmetinden yararlandıklarını söylemek safdelilik olur. Şimdi bir konuyu daha belirtmek istiyorum. Burda bütün bu olumsuzluklara karşın hekim emeğinin bu derece rencide edilmesine, bu derece olumsuzluklara, iyi nitelikli hizmeti verilemeyecek sağlık ortamlarına rağmen eğer ülkemizde sağlık hizmetleri, sağlık kuruluşları hala ayaktaysa bunda hekimlerin ve sağlık çalışanlarının özverili çabalarının çok büyük bir katkısı olsa gerek. Bu noktayı vurgulamak lazım. Şimdi tabi böyle bir sistem durumunda ne oluyor hasta? Bu sistem şeyi olarak zaman zaman karşısındaki hekimi, sağlık çalışanlarını sorumlu olarak görüyor ve öfkesini adeta karşısındaki her kimse sağlık çalışanlarına kusuyor. Şimdi burda zaman zaman kurşunlamalar oluyor, yumruklamalar oluyor. Ve aslında her yıl tüm sağlık kuruluşlarında, özellikle acil servislerde bu tür itiş kakışlar bağrışmalar söz konusu olabiliyor. Burda toplumun şunu görmesi lazım, hekimler de sağlık çalışanlarının bu sağlık sisteminden memnun değiller. Ve bu sağlık sistemi ne yazık ki uygulanan yanlış politikalarda bir çıkmaza doğru gelmiştir. Burda aslında bütün kurumların, istisnasız bütün kuruluşların bütün uzmanlık derneklerinin, meslek örgütlerinin, resmi kuruluşların ihtiyaçları saptayıp ve olanakları birleştirmek, güç birliği yapmaları esastır.
       
       Mesut Önen: Rıfat Bey, çok teşekkürler. Programımızın sonuna geldik ve ben sonuçları bir tekrarlamak istiyorum vardığımız sonuçları. Acil hizmetlerin sahibi belirlenmeli, yasal düzenleme yapılmalı, herkes ilkyardım eğitiminden geçirilmeli, acille ilgili ülke genelinde tek bir acil telefon numarası olmalı, yoğun bakım yatak sayısı arttırılmalı, acil ve travma merkezleri kurulmalı ve derecelendirilmeli, travma ve acil cerrahi üst uzmanlık dalı olmalı. Evet, Üç Temel İhtiyaç’ta bu akşam acil sağlık hizmetlerindeki sorunları ve çözüm önerilerini tartıştık. Şimdilik hoşçakalın....
       
       
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları