|
Live Vote is temporarily unavailable.
|
Türkiye Batı ile entegrasyon süreci yaşıyor. Sağda ve solda tüm milliyetçi akımlar bu sürece tepki duyuyor. Çünkü bu süreç Türkiye cumhuriyetinin kuruluş ilkeleri dahil, tam bağımsızlık ve ulusal egemenlik denilen kavramlarla çelişiyor. ABye tam üyelik de bu kavramların değişmesini gerektiriyor. Ama Türkiye bütün olarak Batı ile böyle bir entegrasyona hazır değil. Bırakın bu süreci geliştirmeyi ve içine sindirmeyi Türkiyede pek çok kesim daha bu entegrasyonu bile anlayabilmiş değil, anlayanların büyük bir çoğunluğu da tepki gösteriyor. Ama korkunun ve tepkinin ecele faydası yok. Bazı anlayışlar değişecek. Geleneksel milliyetçilik ya da Hasan Cemalin özgün deyimi ile cart curt milliyetçiliği fena halde köşeye sıkışmış durumda. Çünkü ABDye, IMFe ve Avrupaya atıp tutmakla, adam başına milli gelir 5-6 bin doların ötesine geçemiyor. Ve Türkiye dünya ekonomisinde büyüklük olarak 18. sırada olmasına rağmen adam başına milli gelirde 3. küme ülkeleri arasında geziniyor. Adam başına milli geliri 12-15 bin dolar düzeyine çıkarmadan dünyada ve bölgede özlenen onurlu yeri almak mümkün değil. Bu düzeyi yakalamak ise ancak yatırımla, işsizlik canavarını yenerek ve ulusal geliri arttırarak olacak. Bunun için de milli sermaye yetmiyor, yabancı sermaye gerekiyor. Ya kapıları Batı ile entegrasyona açıp Batılı bir Türkiye kuracağız, ya da gerilik ve ilkellik bataklığında debeleneceğiz. Tablo bu kadar açık, ancak siyasiler için durum böyle değil. Çünkü onlar bu tablonun tasfiye edilmesi gereken bölgesinde duruyorlar. Yani rant üzerinden politika yapan kesimde. Türkiye tam da bu politik anlayışı tasfiye edip Batı standartlarında yeni bir yönetim anlayışını geçerli kılmanın mücadelesini veriyor. Kemal Derviş bu misyonu temsil ediyor. SAĞ VE SOL TUTUCU Tabii ki bu süreç pek kolay değil. Çünkü zihinsel değişim gerekiyor. Yani kafaların değişmesi gerekiyor, tıpkı son Petrol Ofis reklamında olduğu gibi. Ama Türkiyedeki siyasi akımlar sağda ve solda son derece tutucu bir görüntü veriyorlar. MHP değişimi değil, milliyetçi direnci, taşranın Batıya tepkisini temsil ediyor. Bu pozisyonları değişmeyeceği gibi ilk seçimde Batıya, IMFe, ABDye çatarak oy toplamaya çalışacaklar. Değişimin değil değişmemenin partisi MHP. Zaten biz değişmedik mesajı ile tabanını böyle ayakta tutmaya çalışıyor. DSP Ecevitin partisi olarak çok prestij kaybetti. Partinin başına Kemal Derviş geçerse durum değişebilir, ancak böyle bir ihtimal oldukça zayıf gözüküyor. DSP herhangi bir düşüncenin değil, lider Ecevitin partisi. Bu açıdan onlar da değişimi değil, değişmez lidere bağlılığı simgeliyor. Partinin ömrü Ecevitle sınırlı da olabilir. ANAP Yılmazın liderliğinde zayıflamayı ve yıpranmayı sürdürüyor. Yılmazın jandarmayla, savcılarla, hatta Tantanla yürüttüğü kavganın partiyi barajın altına çektiğini görmemek için siyasi bakımdan kör olmak gerekiyor. Değişimi ve Batıyla bütünleşmeyi savunan tek parti ANAP ve tek lider Yılmaz gibi görünüyor, ama bu söylem yolsuzluk kavgalarının gölgesinde kaldığı için ANAPı kurtaramıyor. Çillerin DYPsi denenmiş beceriksizliğin partisi. Çillerin şimdi doğru ve haklı gibi gözüken sözleri bile geçmişin hatalarını silmeye yetmiyor. Çiller de popülist milliyetçilikle oy toplamaya çalışıyor. Eskiden değişim umudunu simgeleyen Çiller şimdi değişime tepkinin umudu haline geldi. FP artık fiilen iki parti. Erbakan ve Tayyip Erdoğan ile Yenilikçiler iki farklı kitle halindeler. Tabii ki ikisinin de Türk siyasetine İslamcılık dışında satacak hiç bir malları yok. Erdoğan ve Yenilikçilerin demokrasi özlemi, türbanın üniversiteye girmesi dışında tek bir madde bile içermiyor. İslamcı kesimde son olarak İslamcı kadınlara gösterilen tepki ve tahammülsüzlük bu kesimin demokrasi konusunda yemesi gereken daha epeyce fırın ekmek olduğunu gösteriyor. Bunların dışında özünde aynı şeyleri savunan CHP-ÖDP politikası oyun dışı kalmış solu temsil ediyor. Bu çizgi özünde tutucu. Tek varlık nedenlerini globalleşmeye ve özelleşmeye tepki olarak görüyorlar. Geleneksel solun bu artıklarında en küçük bir değişim umudu, en küçük bir değişim kıvılcımı yok. Bu yüzden Türkiyenin değişmeye direnen en muhafazakar kesimi haline geldiler. Türkiyenin 21. Yüzyıla yürüyüşünün önünü tıkıyorlar. Nilüfer Gölenin cumhuriyetçi muhafazakarlar diye tanımladığı bu Ankara bürokrasisi ve devletçi sol anlayış, değişen dünyayı anlamadığı gibi Atatürkün modern Türkiyenin önüne koyduğu çağdaş uygarlık hedefinin de çok uzağına düşmüş bulunuyorlar. YENİ SİYASİ OLUŞUM ÖZLEMİ Ve şimdi geliyoruz bütün bu tutucu cepheye karşı değişimin nasıl olacağı? sorusuna. Kolay olmayacağı açık. Çünkü bu değişimi isteyen güçler sanayici, bankacı, ihracatçı gibi Türkiyenin Batıya dönük yüzünde duruyorlar. Her ne kadar son kamuoyu anketlerinde mevcut siyasi partilere tepki ve Dervişe destek yüzde 50ler civarında gözükse de, bu yüzde 50nin yeni bir siyasi oluşuma, yeni bir siyasi partiye dönüşmesi ve iktidarı ele alması çok da kolay bir süreç değil. Batılı bir Türkiye, Batı dünyası içinde yeralan bir Türkiye isteyenlerin bugün için siyasi bir partisi yok. Siyasi bir oluşumu da yok. Bu güçler kısmen sivil toplum kuruluşlarında, kısmen medyada etkin olabilir. Ama siyaset sahnesinde Dervişten başka Batılı Türkiyeyi temsil eden yok. Batılı Türkiye isteyenlerin önce ne istediklerini net olarak tanımlamaları gerek. Önce hayallerinizi ortaya koyun, sonra onun gerçekleşmesi için uğraşın. | |||
Good guys and bad guys Derviş'in partisine kim girer? Ecevit bayrağı Derviş'e devretmeli Yeni Türkiye, partisini arıyor Krizden çıkışta Derviş faktörü Derviş'in zor misyonu: Türk perestroykası ABD Türkiye'den ne istiyor? Bozkurt ne kadar global? 21. Yüzyılın kurumu: Ahilik Yeni siyasetçi tipi: Yerel liderler |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||