Home page
Haber Menüsü




 Yazara e-mail göndermek için resmin üzerine tıklayın
“İstanbul’un çehresi değişecek”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma Daire Başkanı Prof. Dr. Mustafa ÖZTÜRK, çok değil kısa vadede İstanbul’un değişmeye başlayacak olan çehresinin öyküsünü anlattı.
Selda ATALAY
NTV-MSNBC
    25 Mart—  Son zamanlarda İstanbul caddelerinde ‘Yeni Binyılın Çevre Atılım Projesi’ adlı ilanlar dikkatimi çekiyor. Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı bu kampanyanın tanıtımlarında aslında hepimizin özlemini duyduğumuz bazı projelerden bahsedildiğini görmek, ‘İstanbul’da Yaşamak’ başlıklı röportajlar dizimizin de yeni konusunu ve konuğunu kendiliğinden belirledi.  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  İstanbul güzel bir kent, yaşadığımız kent İstanbul üç imparatorluğa başkentlik yapmış, her yönüyle güzel ve yaşayan insanlarıyla da bir o kadar özel bir kent. Ama yaşadığımız bu kentte maalesef çok önemli bir problemi teneffüs etmekteyiz. Çevre sorunu hayatımızın her anında kendini hissettiren önemli sorunlardan biri. Yeni Bin Yılın Çevre Atılım Projesi kapsamında kentin dört bir yanındaki billboardlarda birbirinden hoş, cazip insanı mutlu eden projelerden bahsediliyor. Nitekim bunlar uygulanmaya da başlandı. Kısaca bu kampanyadaki hedefiniz nedir?
        İstanbul Büyükşehir Belediyesi hava kirliliğinden, su kirliliğine, kentimizin yeşillendirilmesinden, özellikle çöp bertarafına kadar çeşitli konularda İstanbul’un daha sağlıklı, daha yaşanabilir, daha güzel, İstanbul halkıyla daha uyuşur bir noktaya gelmesi için bir dizi çalışmaya 2001 yılı başında hızlı ve seri bir biçimde başladı. Bu çalışmaların en önemlilerinden biri hava kirliliğiyle ilgili.
       Biliyorsunuz İstanbul’da yaşanan hava kirliliği artık belli bir boyuta getirildi, ancak bu boyutta da yeni bir kirlilik devreye giriyor. Bu kirlilikle de ilgili önümüzdeki günlerde İstanbul’un özellikle trafikten ileri gelen havasında alınması gereken önlemlerle ilgili bir dizi çalışmaları İstanbullu’ların hizmetine sunacağız. Yine İstanbul, dünyanın yeşil alan bakımından en fakir şehirlerinden biri. Şu anda İstanbul’da kişi başına düşen yeşil alan miktarı 3 buçuk metrekare civarındadır. Bunun 7 metrekareye çıkarılması gerekmektedir. Bunun olabilmesi için İstanbul, Tuzla’dan Avcılar’a kadar ‘yeşil’ den oluşan ses duvarıyla örülecek, su havzaları, özellikle 27 ilçemizin her bir mahallesine birer tane mahalle parkı yapılarak İstanbul baştan sona yeşille donatılacak, yaşadığımız kent daha yaşanılır bir kent haline getirilecektir. İstanbul caddelerine yetişmiş dev ağaçlar yerleştirerek kentin çehresini değiştirip soluk alan bir çevreye sahip olacağız.
       Taksim, Mecidiyeköy, Üsküdar, Kadıköy gibi insan trafiğinin yoğun olduğu yerlerde çiçek satış merkezleri kurularak İstanbullu’ların doğa ile, çevre ile, yeşil ve çiçek ile iç içe olması sağlanacak. 2001 yılında 5 milyon adet bitki dikimi yapılacak. Bunun özellikle 3 buçuk milyonu yer örtücü sarmaşık türü bitkiler olacak, takriben 2 milyonun üzerindeki bitki çalı türü dediğimiz ağaçlık olacak, 200 bin adet yetişmiş ağaç dikilecek. Bunun 20 bini ithal, büyük ağaçlar olacak.
İstanbul'un çöpünden gübre üretileceğini söyleyen Prof. Dr. Öztürk, bu gübrenin İstanbul'un doğasının güçlendirilmesi için kullanılacağını söyledi.

       Ayrıca bin tane dev ağaç dikimini özellikle -Ihlamur Caddesi dediğimiz yerde ıhlamur ağacı yok- mesela buraya ıhlamur ağacı dikilecek ve cadde çehresiyle adına özdeş olacak. Gül bahçeleri çoğaltılacak, Mayıs ayınnda Göztepe’de gül bahçesi devreye sokulacak. Kavşak ve meydan düzenlemeleri yapılarak daha sağlıklı ve temiz bir ortam yaratılmaya çalışılacak. Biliyorsunuz çevreyle en çok trafikte seyr-ü sefer ederken karşı karşıya kalıyoruz. Betonların içinde iç karartıcı bir şekilde gidip gelmekten artık İstanbullu’lar inanın sıkıldı ve size daha çarpıcı bir rakam vereyim çiçekler içinde,güzel kokan temiz bir havayı teneffüs ederek hem ruh hem de göz zevkine hitap eden yollarda birarada seyehat eden karı-koca arasındaki kavgalar yüzde 60 oranında azalıyor. Dolayısıyla kent yaşamının stresi azalıyor. Ayrıca İBB, bu kapsamda havzaların çevrelerini koruma altına alarak, büyük ağaçlandırma çalışmalarında bulunup, havza kenarlarının yemyeşil bir çehreye bürünmesini sağlayacak.
       Bakınız Selda Hanım, biz özellikle bu söyleşiyle birlikte şu satırları okuyacak tüm İstanbullu’lara bir çağrıda bulunmak istiyoruz ve diyoruz ki; “sizin bölgenizde size ait, eğer apartman, site sakinleriyseniz ve park yapılmasına müsait alanlarınız varsa, bu alanlarınızı belli bir süreyle bize devredebilirsiniz, biz burayı size park yaparız. Bu yıl 20’nin üzerinde park yapılacak İstanbul’da. Yine İstanbul’da bu kampanyayla birlikte İBB ayrı toplama olayını gerçekleştirecek. Yani kullanılmış kağıtları ayrı toplayacağız. Kullanılmış ambalaj atıkları ayrı, organik maddeleri yani karpuz kabuğu, lahana yaprağı, ağaç dalları ya da çimler gibi maddeleri de ayrı olarak toplayacağız.
       Çöpten gübre elde etmemizi sağlayacak olan dünyanın ikinci büyük ‘Kompost’ tesisi Mart ayı sonları ile Nisan başı sıralarında devreye girecek. Bu sayede bu tesisten elde edilen malzemeler İstanbullu’nun hizmetinde parkların yeşillendirilmesinde, daha canlı ve güzel hale getirilmesinde kullanılacak. Biliyorsunuz İstanbul’da kişi başı çöp üretimi yani oluşan çöp miktarı bir günde 0.8-0.9 kilogram, Almanya’da bu rakama baktığınız zaman 0.3 kilogram yani biz Almanya’ya göre 2,5 kat daha fazla çöp üretiyoruz. Dolayısıyla diyoruz ki çöplerimizi değerlendirelim. Ayrı ayrı toplayalım, kağıtları ayrı toplama çalışmasına 2000 yılında başladık. Şu anda ayda 260 ton kağıt topluyoruz. İstanbul genelinde bir kampanya başlattık, okullarımıza, kağıt toplama karşılığında her türlü bitkiyi vereceğimizi ifade ettik. Sloganımız ‘Ver Kâğıt Al Ağaç’... Bu kampanya sayesinde hem kâğıdın çöpe gitmesini önleyerek, hem ağaçtan kâğıt değil, kâğıttan kâğıt üretilmesini sağlıyoruz. Bakınız, İstanbul’da yılda 185 bin ton kâğıt çöpe gidiyor. Bu ne demektir biliyor musunuz? Yılda 3.1 milyon yetişmiş ağacın kesilmesi demektir. İstanbullu’lara sesleniyoruz, ağaçların kesilmesini önlemek istiyorsanız, kâğıtlarınızı çöpe atmayınız, kâğıt çöp değildir. Bunların mutlaka ayrı toplanması gerekir. Biz bu konuda her türlü alt yapımız hazır, yeter ki sizler ayrı toplayın diyoruz.
        Yine bununla birlikte, depremden sonra İstanbul bir sıkıntı yaşadı. İstanbul, depremden sonra molozla doldu, çirkin görüntüler oluşmaya başladı. Bunun üzerine “Alo Moloz Hattı” kurduk. Bu hat sayesinde molozlar da ayrı şekilde toplanıp değerlendirilecek ve İstanbullu’ların hizmetinde kullanılacak. Özellikle varoş dediğimiz bölgelerin yol ve kaldırım yapımlarında kullanılacak molozlar için kurduğumuz bu hata İstanbullu’lar ihbarda bulunabilirler.
       

Bundan çok çok 20 sene evvel bu kentin denizi temizdi ve bizler İstanbul’umuzun birbirinden güzel plajlarında yazın keyfini çıkarırdık. Şimdi ise azami sınırların çok ötesindeki koli basili değerleri yüzünden sadece seyirlik bir güzelliğe sahibiz. (ki parantez içi söylemek gerekirse o da çarpık yapılaşma sayesinde artık yitirilmekte) Daha önce programıma katılan konuklarımla yaptığım söyleşilerde özellikle İSKİ Genel Müdürü Sayın Veysel Eroğlu, yapılan arıtma tesisleri ve atık su istasyonları sayesinde çok yakında İstanbul’un yine denizine girilebilir bir hale geleceğini ifade ediyor. Yapılan tüm çalışmaları siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
        Avrupa Yakası, önemli miktardaki atık suların arıtılması için belli bir arıtma tesisine kavuşmuş durumda. Ama aynı şeyi Anadolu Yakası için söylemek zor. Hala bazı yerlerden atık sular denize giriyor. Ancak burada şunu söylemek istiyorum, biz İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak, İstanbul’un bütün atık sularını arıtsak dahi eğer Tuna ve Volga nehirlerinden gelen atık suları önleyemezsek hiç bir şey elde edemeyiz. İstanbul Boğazı’ndan gelen suların yüzde 75’i Tuna ve Volga nehirleri ile kirlenmekte. Bunun özellikle altını çizerek belirtmek istiyorum. Daha somut bir veri sunmam gerekirse İSKİ’nin bütün atık suları önlense bile bu ancak yüzde 25-30 nispetindeki bir kirlenmeyi önleyebilir. Önemli bir mesafedir ama asla yeterli değildir. Yine bu bağlamda İstanbul’da sanayi tesislerinden kaynaklanan hava kirliliği, toprak, su, gürültü kirliliği gibi kirlilikler söz konusu. İBB bu yıl ki kampanya çerçevesinde İstanbul’da çevreyi kirleten, çevreye olumsuz etki eden sanayi tesislerini denetim altına almaya başladı. Ben yine sizin aracılığınızla İstanbullu’lara seslenmek itiyorum, “Ey İstanbullu’lar! çevrenizde yaşam ortamına uymayan, çevresiyle uyumlu olmayan, havayı, toprağı, suyu kirleten gürültü kirliliği yaratan yalnız sanayi tesislerini değil her türlü atelye, benzeri iş yerlerini gemileri, tekneleri bize bildirin”.
       

Hangi kanalla size ulaşacaklar?
        0212 512 66 94 numaralı faksımıza her zaman yazabilirler. İstanbullu’lardan yaşadıkları bu kente sahip çıkmalarını istiyor ve özellikle verdiğim bu faks numarasına yazarak bilgi vermelerini istiyoruz. Yine bu konuyla ilgili olarak önemli bir bilgi daha vermek istiyorum. Biliyorsunuz piller, içinde insan sağlığı için son derece zararlı ağır metaller barındıran atıklardır. Yine çöpleri ayrı toplama çalışmaları içinde pilleri de ‘kırmızı’ arabalarımızla yine kırmızı renk giysili çalışanlarımızla topluyoruz. Bunun için de kentin çeşitli noktalarına pil toplama kutuları koyuyoruz. ben yine İstanbul’lulara seslenerek, insan trafiğinin yoğun olduğu yerlerde, okullarda, hastanelerde sitelerde ve işyerlerizin yakınına pil kumbaralarını isteyin diye ricada bulunuyorum.
       

Sanıyorum yine aynı faks numarası kanalıyla İstanbul’lular bu taleplerini size bildirebilecekler.
       
Evet, halkımız hiç çekinmeden bu faksa yazabilir, istek ve şikayetlerini dile getirebilirler.
       

Peki bu kumbaralar talep edildiği zaman herhangi bir bedel ödenecek mi?
       
Kesinlikle hiç bir bedel ödemeyecekler. Biz o bölgenin yoğunluğuna göre haftada bir ya da on beş günde bir ‘kırmızı’ renkli arabalarımızı göndererek, bu işle görevlendirilen elemanlarımız vasıtasıyla pilleri oradan alarak en uygun şekilde bertaraf ediyoruz. Pillerin sağlık için son derece zararlı olduğu unutulmamalıdır. Yine unutulmaması gerekli olan bir diğer konu da; araçlarda kullanılan benzinin kalitesi. Bakınız İstanbul kurşunlanıyor. “Lütfen araçlarınızda kurşunsuz benzin kullanın” diyoruz. “Hamile kadınların karnındaki çocukların sakat doğmasına, 0-6 yaş arası çocukların hastalanmasına neden olmak istemiyorsanız, araçlarınızda kurşunsuz benzin kullanın, eğer aracınızın modeli 1993 yılından sonraysa İstanbul’daki bütün araçlar kurşunsuz benzin kullanabilir donanımdadırlar” diyoruz. İstanbul’da yılda 770 ton yani 770 bin kilogram kurşun atmosfere atılıyor. “Lütfen İstanbul’u kurşunlamayın”.
        Bu arada servis araçlarıyla da ilgili olarak bazı düzenlemelere gideceğiz. İstanbul’da 60 bin adet servis aracı var. Benim özellikle üzerinde durduğum nokta, bu konuda ülkemizde bir standartın olmayışı. Servis aracında, sürücüsünde, yolcusun da bir standart olmalı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak biz bunu hazırladık ve önümüzdeki günlerde de ‘İstanbul’da servis aracında olması gerekenler’ diye bu hazırlığımızı kamuoyuna duyuracağız. Biliyorsunuz bazı servis araçlarından fabrika bacası gibi duman tüter. Anadolu’da trafikten yorulmuş pek çok araç 1850 kilometrekarelik bir alanda İstanbul’un havasına zehirli gazlar veriyor. İstanbul’da servis araçlarının temiz, sağlıklı, güvenli ve konforlu bir şekilde çevreye zarar vermeden hizmet etmelerini sağlayacağız.
       

Biraz önce konuşurken İstanbul’da kişi başı üretilen çöp miktarından bahsetmiş ve çöpten gübre üretebilecek tesislerin hizmete gireceğini ifade etmiştiniz. Sayın Gürtuna ile yaptığım görüşmede kendisi çöpten sadece gübre değil aynı zamanda elektrik de üretileceğini ifade etmişti, sanıyorum bu doğrultuda ki çalışmalarınız da devam ediyor.
        Evet, İstanbul’umuzu utandıracak bir depolama alanı yok, artık depolama alanlarımız mühendislerimizin denetim-gözetimi altında. İstanbul’da takriben 15 yıl çöp problemi yaşanmayacak. İstanbul’un bir zamanlar depolama alanı olan Kemerburgaz Çöp Depolama Alanı’nda elektrik enerjisi üretim santrali Nisan ayında devreye giriyor. Yüz bin nüfusa hitap edecek. 6 milyon 500 bin dolara mal olan bu tesis 4 buçuk yıl sonra kendini amorte edecek ve 11 yıl ücretsiz şekilde bize hizmet verecek.
Öztürk, Haliç'in de temizlenmesinin ardından marina olarak kullanılacağını bildirdi.
        Yani biz çöp gazından elektrik enerjisi üretiyoruz. 2001 yılının sonunda da İstanbul Odayeri ve Kömürcüoda çöp depolama alanında da elektrik enerjisi üretim santralinin temelini atacağız 2002 yılında da hizmet vermeye başlayacağız. 1.5 milyon metrekarelik Halkalı Çöp Depolama Alanı’nda koru yapıyoruz. Bu alanın çevresi İstanbul’un yeşili, korusu haline gelecek.
       

Sayın Öztürk halk sağlığını tehdit eden bir diğer konu da baz istasyonlar... Bu konuyla ilgili bir çalışma yapılacak mı?
       
Maalesef Ulaştırma Bakanlığı baz istasyonlar ile ilgili yetkiyi tamamen uhdesine almış durumda. İBB, İstanbul Valiliği, Kaymakamlık, ilçe belediyeler olsun hiç birimiz bu istasyonları denetleme gibi bir yetkiye sahip değiliz. Bunu özellikle belirtmek istiyorum. Bu konuda ki tek yetkili mercii Ulaştırma Bakanlığı.
       


İstanbul’a doğalgazın gelmesiyle hava kirliliği büyük ölçüde azaldı ama yine de doğalgazın her noktaya ulaşamaması nedeniyle yine bir çok yerde kış aylarında ısınma, sobalarla yapılıyor. Bu da doğal olarak hava kirliliğine yol açıyor. Aynı zamanda ölümle sonuçlanan olaylar da yaşanıyor. Bu konuda yapmayı planladığınız çalışmalarınız var mı?
       
Özellikle kış aylarında hatalı soba yakmaktan kaynaklanan ölümle sonuçlanan olaylar yaşanmaktadır. Üstelik dediğiniz gibi havayı da kirletmesi bakımından elbette bazı çözüme dayalı çalışmalarımız mevcuttur. Önümüzdeki günlerde tanıtımını yapacağımız yepyeni bir uygulama ile hem bu üzücü olayların hem de kirliliğin önüne geçmeyi hedefliyoruz. Aynı, doğalgaz kalorifer kazanı gibi düğmesine basınca yanan, kapatılınca uykuya geçen, sabah kalktığınızda kömür attığınız zaman bacasından bir zerre bile duman tütmeyen bir kömür kazanı düşünün... Bu sistem özellikle Almanya ve İngiltere’de yoğun olarak kullanılıyor. Özel teşebbüsü harekete geçirerek bu kazanları, sobaları İstanbullu’ların hizmetine sunarak, halkımızın bu tip sobaları kullanmasını teşvik edeceğiz.
       

Çevre Atılım Projesi kapsamında billboardlarda bir ilan dikkatimi çekiyor. ‘Haliç’e maket şehir kuruluyor’... şeklinde, Haliç’in dünkü halini düşününce bugün böylesi bir çalışma doğrusu insanı heyecanlandırıyor. ‘Maket şehir’ neleri kapsayacak?
       
Haklısınız, bir zamanlar Haliç’e girmek bir yana bakamazdınız bile. İBB’nin Haliç’te yaptığı dev yatırımlar sayesinde 2002 yılına kadar bütün çevresel problemlerin çözülmüş bir noktaya ulaşacağını söylemek isterim. Çağdaş şehirciler, kent yöneticileri ve müzeciler, özellikle Avrupa’daki çok sayıda örneğinde olduğu gibi ülkelerinin tanıtımlarını minyatür şehirler yaparak sağlamaktadır. Bu yoldan hareketle biz de, Türkiye’nin dünyaya açılan penceresi İstanbul’da hayata geçirilecek ‘Mini Türkiye’ projesi ile hem tarih ve kültür şehri İstanbul’un, hem de medeniyetlerin vatanı Türkiye’nin bütün zenginlik ve güzelliklerini yerli-yabancı turistlerin ilgisine sunmayı amaçlıyoruz.
       

Lâleler de galiba dönüyor?
        Evet efendim, lâler artık yurtlarına dönüyor. İstanbul’a 700 binin üzerinde lâle dikimi yapılacak.
       

Divan edebiyatının en önemli simgelerinden biri olan lâle, ne yazık ki Hollanda ile anılıyor.
        Haklısınız, ama artık anayurda dönecek. Hazır söz çiçeklerden açılmışken yine belirtmek isterim, kavşaklarımız yedi ay açan ve anadolu’da ‘Yediveren’ diye tabir edilen güllerle donatılacak. Beton yığını görünümünü alan İstanbul çiçeklerle, renkli ve gülen bir yüze sahip olacak.
       

Elbette bu durum, bu kentte yaşayan insanların yüzlerine de yansıyacak. Kimbilir belki başta da dediğiniz gibi bu sayede İstanbul’da trafikte sıkışıp kalmak bile belki bir ölçüde eskisi kadar sıkmayabilir. En azından çevremizde güzellikler göremek insanı o kasvetli havadan kurtarabilir.
        Tüm amacımız, İstanbul’u daha yaşanılır hale getirmek, iyiye ve güzel kavuşturmak.
       

Sayın Öztürk, İstanbul’da yaşamak diye bir soru sorsam?
       İstanbul’da yaşamak güzel ama bana sorarsanız İstanbul’da İstabul’luyum diyerek yaşamak daha güzel. Benim, vatandaşımızdan beklediğim, nereden gelmiş olurlarsa olsunlar, sorulduğu zaman ‘nerelisin’ diye İstanbul’luyum desinler. Ancak o zaman sahiplenir ve korur, yaşar ve yaşatırlar. İnanın İstanbul’da yaşamak İstanbul’luyum denildiğinde daha güzel olacak.
       
       
       
       
 
       
    TOP5 Ergenekon’da 16 kişi daha gözaltında  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları