Home page
Haber Menüsü


CSI:NY, son söz adli tıbbın!
 
Gösterildiği tüm ülkelerde, ‘yayınlandığı günün en çok izlenen dizisi’ olan CSI:NY, şimdi de Türkiye’de; 27 Şubat’tan itibaren her pazar 22.00’de CNBC-e’de...  
Sadece A.B.D.'de belirsizliğini koruyan 300 bin DNA örneği laboratuarlarda incelenmeyi bekliyor.
 
NTV-MSNBC
23 Şubat 2005 —  Washington DC’de düzenlenen bir kongrede biraraya gelen dünyaca ünlü adli tıp uzmanları ve patologlar, bildirilerinde bir televizyon yapımının etkilerine değindiler. Bu yapım CSI: NY !

   
 
       
    MSNBC News 'CSI'a Quentin Tarantino dokunuşu
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 


Yazara e-posta atmak için resmin üzerine tıklayın.
       
BU ‘CSI’ FARKLI
       Adli Tıp uzmanları, CSI:NY dizisinin bu bilim dalına olan eğilimi artırdığına dikkat çekerlerken, aydınlatılamamış binlerce cinayet dosyasının kurban yakınları tarafından yeniden açıldığını ya da -sadece A.B.D.’de- belirsizliğini koruyan 300 bin DNA örneğinin laboratuarlarda incelenmeyi beklediğini belirtiyorlar.
       Diziden yakındıkları noktalar da yok değil; dizinin bir bölümü içinde sonuçları hızla belli olan -sonuçta bu, hızlı kurgusu olan bir drama!- bir toksikoloji testi sonucunun, gerçek hayatta aylarca süren bir çalışma sonucu elde edildiğini halka anlatamadıklarından da şikayetçiler!


       
‘HERŞEY BİRBİRİNE BAĞLI’
       “Adli kriminolojinin muhteşem üçlüsü” olarak nitelendirilen CSI serisinin (Olay Yeri İnceleme) üçüncüsü olan CSI:NY, seleflerinden farkını daha ilk bölümünde ortaya koydu; daha karanlık bir atmosferde geçmesine rağmen, 11 Eylül sonrası New York şehri, dizinin başrol oyuncularından biri sanki. Dizinin yaratıcısı Anthony Zuiker, “Dizide, bilim hep ön planda olacak” diyor ve bir bölümü kaçıran izleyicilerin kesinlikle öykünün bütününden kopmayacaklarını özellikle belirtiyor. “Belli bir temel standart sunarak başarıyı yakalayan bir işletme gibi düşünün. İzleyicinin beklentisini bu açıdan karşılamak istiyoruz. Öykünün ana hatlarının dışına taşmaktan korkmuyorum, korktuğum şey, aynı hafta aynı ‘adli tıp prosedürünü’ uygulamak. Çünkü parmak izi yaratmanın yolları bellidir, ama her zaman parmak izlerini bulabileceğiniz yeni şehirler vardır. Ve herşey biribirine bağlanabilir. ”
       
TUTKUYA DÖNÜŞEN DİZİ
       2000 yılının ilk aylarında CBS kanalı iki yeni yapımı yayına sokarak sadece topallayan kanalı kurtarmamış aynı zamanda da televizyon kanalını yeniden şekillendirmişti. İlk yapım Survivor, hızlı ve açık bir şekilde onlarca takipçisini peşinden getirdi. Ama ikinci yapım, CSI: Crime Scene Investigation başlangıçta kendi kanalı CBS’in bile yeterince ilgisini çekmemişti. CSI, gerilim ve güvenliğin, rüya gibi bir evliliği olabileceğini kanıtladı: klasik ‘kim yaptı? anlatımı, çılgın Las Vegas ortamında geçmesine rağmen CBS’in geleneksel polisiye izleyicisini yabancılaştırmadı. Herkesin anlayacağı bir dille, ama silah yerine elinde tüpler tutan bilimadamları ile izleyicide tutkuya dönüşecek uçuk bir kült yaratılmış oldu.
       CSI serisinin üçüncüsü olan CSI:NY, A.B.D.’de ilk bölümünden itibaren (22 Eylül 2004) ortalama 15 milyon izleyicisi ile yayınlandığı her günün tartışmasız galibi oldu. (Dizinin pilot bölümünün tekrarı yayınlandığında bile 23 milyon izleyiciyi ekrana bağlamıştı.) Hatta trajik bir olayla da televizyon tarihine adını yazdırdı: 10 Kasım 2004 akşamı CBS’in flaş haberle, dünya tarihine geçmiş bir liderin, Yaser Arafat’ın ölüm haberini vermek üzere dizinin yayınını kesmesi üzerine, kanalı topa tutan izleyicinin tepkileri, haberi veren habercinin işinden atılmasına neden olmuştu. A.B.D.’de CSI:NY dizisi böylesine bir tutkuya dönüştü.
       
CSI:NY DİZİSİNİN BAŞARI FORMÜLÜ
       New York City’de güzel bir gün, CSI:NY seti. Dedektif Mac Taylor (Gary Sinise) ile Stella Bonasera (Melina Kanakaredes) bu günü East River’da bağlı bulunan bir çöp mavnasında geçiriyorlar. Dizinin yaratıcısı, yapımcı Anthony Zuiker sette mutlu mutlu dolaşırken sahil güvenlik helikopteri ve polis botları ona eşlik ediyor. “Hiç para almadan bize iki bot ve helikopter verdiler. Ne harika!” diyor. Eğer alarm düzeyi turuncuya çıkartılmış bir şehirde çalışma endişenizi bir kenara bırakırsanız, gerçekten hoş bir durum! CSI:NY dizisi böyle bir başarıyı yakalayınca şehirde herkesin 21 pare top atışıyla onu selamlaması doğal. CBS kanalının başkanı Leslie Moonves, “Yayın haklarının bizde oluşu ve bu dizi parasal açıdan bizim için çok önemli. Bu kanalı tekrar hayata döndürdü. Eğer en büyük iltifat taklit edilmekse, sadece kanallardaki suç dünyası ile ilgili programların listesini okumanız yeterli” diyor. CSI:NY, görsel efektleri, yapım standardı ile dinozor kanallara hayatta kalmak hakkında ders verdi. Yapımcılardan Jerry Bruckheimer, aynı zamanda Top Gun ve Pirates of the Caribbean’ in yapımcısı. Bruckheimer ile ortakları sinema deneyimini ekrana taşımak istiyorlar. Bu deneyimi “bütün duyularınla yaşamak” olarak tanımlıyor. Dizinin görsel efektlerinin yanı sıra ses efektlerine de çok önem veriliyor. Bunlar da dizinin etkisini artırıyor. Televizyon izleyicisi karakterlerden çok cinayetlerle ilgilendiğinden, yapımcılar artık (Friends gibi dizilerde olduğu gibi) öyle astronomik ücretler ödenecek starlara da ihtiyaç duymuyorlar. CSI:NY kendinden öncekilerden bir çok nedenle farklılık gösteriyor: Çözülmesi güç olaylar hala yalnızca bir bölüm sürüyor, izleyici dizideki karakterlerin yaşamlarına daha çok sızabiliyor. Dizinin yaratıcısı Zuiker, “Öyküleri değil, davranışları seri haline getiriyoruz” diyor. Bu değişiklik, 1997’deki TNT yapımı filmi George Wallace ile Emmy ödülünü kazanan fakat hiç televizyon dizisinde oynamamış olan Gary Sinise’ı bu role ikna etmenin püf noktası olur. Sinise, Zuiker ile görüştüğünde ona şöyle diyor: “Neden altı yıl boyunca ipuçları aramamı istiyorsun? Bu karakterler de bu süreçte belli bir yol izlemeli.” CSI: NY, diğer iki kardeşinden farklı olarak, karakterler üzerinde daha fazla yoğunlaşıyor. Detektif Mac Taylor, karısını 11 Eylül saldırısında Dünya Ticaret Merkezi’nde kaybetmiştir. Taylor, dizide karısının bütün eşyalarını nasıl attığını, bu eşyalardan geriye bir tek, ölmeden önceki hafta sonu karısının şişirdiği balonu sakladığını anlatır ve “nefesi hala burada!” der.
       
       

Meraklısına Notlar:

       -Dizinin ana şarkısı The Who grubunun 1971 yılında ürettiği “Baba O’Riley” adlı parçası. Dizinin her bölümünde de şaşırtıcı görsel efektlere eşlik eden şarkılara rastlayacağız. Örneğin 28 Şubat gecesi yayınlanacak ilk bölümde: “Born Too Slow” - Crystal Method; “The Farther We Go”-Futique; “Teardrop”-Massive Attack; “One Day My Soul Opened Up”-Millie Jackson; “Fall in the Light” -Lori Carson and Graeme Revell gibi bir ziyafet bekliyor bizi.
       -CSI:NY dizisini İngiltere’de yayınlamaya başlayan televizyon kanalının dizinin promosyonu için e-mail aracılığı ile yaptığı oldukça ilginç (kimilerini epey ürküten) pazarlama kampanyasının yankıları hala sürüyor.
       -Ünlü aktör Andy Garcia, kendisine başrol öneren dizinin yapımcılarına ‘hayır’ dediği için pişman olduğunu her fırsatta dile getiriyor.

       
 
       
    TOP5 38. Rotterdam Film Festivali başladı  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları