|
'CSI'a Quentin Tarantino dokunuşu |
|||
|
BU CSI FARKLI Adli Tıp uzmanları, CSI:NY dizisinin bu bilim dalına olan eğilimi artırdığına dikkat çekerlerken, aydınlatılamamış binlerce cinayet dosyasının kurban yakınları tarafından yeniden açıldığını ya da -sadece A.B.D.de- belirsizliğini koruyan 300 bin DNA örneğinin laboratuarlarda incelenmeyi beklediğini belirtiyorlar. Diziden yakındıkları noktalar da yok değil; dizinin bir bölümü içinde sonuçları hızla belli olan -sonuçta bu, hızlı kurgusu olan bir drama!- bir toksikoloji testi sonucunun, gerçek hayatta aylarca süren bir çalışma sonucu elde edildiğini halka anlatamadıklarından da şikayetçiler! |
||||||||
HERŞEY BİRBİRİNE BAĞLI Adli kriminolojinin muhteşem üçlüsü olarak nitelendirilen CSI serisinin (Olay Yeri İnceleme) üçüncüsü olan CSI:NY, seleflerinden farkını daha ilk bölümünde ortaya koydu; daha karanlık bir atmosferde geçmesine rağmen, 11 Eylül sonrası New York şehri, dizinin başrol oyuncularından biri sanki. Dizinin yaratıcısı Anthony Zuiker, Dizide, bilim hep ön planda olacak diyor ve bir bölümü kaçıran izleyicilerin kesinlikle öykünün bütününden kopmayacaklarını özellikle belirtiyor. Belli bir temel standart sunarak başarıyı yakalayan bir işletme gibi düşünün. İzleyicinin beklentisini bu açıdan karşılamak istiyoruz. Öykünün ana hatlarının dışına taşmaktan korkmuyorum, korktuğum şey, aynı hafta aynı adli tıp prosedürünü uygulamak. Çünkü parmak izi yaratmanın yolları bellidir, ama her zaman parmak izlerini bulabileceğiniz yeni şehirler vardır. Ve herşey biribirine bağlanabilir. TUTKUYA DÖNÜŞEN DİZİ 2000 yılının ilk aylarında CBS kanalı iki yeni yapımı yayına sokarak sadece topallayan kanalı kurtarmamış aynı zamanda da televizyon kanalını yeniden şekillendirmişti. İlk yapım Survivor, hızlı ve açık bir şekilde onlarca takipçisini peşinden getirdi. Ama ikinci yapım, CSI: Crime Scene Investigation başlangıçta kendi kanalı CBSin bile yeterince ilgisini çekmemişti. CSI, gerilim ve güvenliğin, rüya gibi bir evliliği olabileceğini kanıtladı: klasik kim yaptı? anlatımı, çılgın Las Vegas ortamında geçmesine rağmen CBSin geleneksel polisiye izleyicisini yabancılaştırmadı. Herkesin anlayacağı bir dille, ama silah yerine elinde tüpler tutan bilimadamları ile izleyicide tutkuya dönüşecek uçuk bir kült yaratılmış oldu. CSI serisinin üçüncüsü olan CSI:NY, A.B.D.de ilk bölümünden itibaren (22 Eylül 2004) ortalama 15 milyon izleyicisi ile yayınlandığı her günün tartışmasız galibi oldu. (Dizinin pilot bölümünün tekrarı yayınlandığında bile 23 milyon izleyiciyi ekrana bağlamıştı.) Hatta trajik bir olayla da televizyon tarihine adını yazdırdı: 10 Kasım 2004 akşamı CBSin flaş haberle, dünya tarihine geçmiş bir liderin, Yaser Arafatın ölüm haberini vermek üzere dizinin yayınını kesmesi üzerine, kanalı topa tutan izleyicinin tepkileri, haberi veren habercinin işinden atılmasına neden olmuştu. A.B.D.de CSI:NY dizisi böylesine bir tutkuya dönüştü. CSI:NY DİZİSİNİN BAŞARI FORMÜLÜ New York Cityde güzel bir gün, CSI:NY seti. Dedektif Mac Taylor (Gary Sinise) ile Stella Bonasera (Melina Kanakaredes) bu günü East Riverda bağlı bulunan bir çöp mavnasında geçiriyorlar. Dizinin yaratıcısı, yapımcı Anthony Zuiker sette mutlu mutlu dolaşırken sahil güvenlik helikopteri ve polis botları ona eşlik ediyor. Hiç para almadan bize iki bot ve helikopter verdiler. Ne harika! diyor. Eğer alarm düzeyi turuncuya çıkartılmış bir şehirde çalışma endişenizi bir kenara bırakırsanız, gerçekten hoş bir durum! CSI:NY dizisi böyle bir başarıyı yakalayınca şehirde herkesin 21 pare top atışıyla onu selamlaması doğal. CBS kanalının başkanı Leslie Moonves, Yayın haklarının bizde oluşu ve bu dizi parasal açıdan bizim için çok önemli. Bu kanalı tekrar hayata döndürdü. Eğer en büyük iltifat taklit edilmekse, sadece kanallardaki suç dünyası ile ilgili programların listesini okumanız yeterli diyor. CSI:NY, görsel efektleri, yapım standardı ile dinozor kanallara hayatta kalmak hakkında ders verdi. Yapımcılardan Jerry Bruckheimer, aynı zamanda Top Gun ve Pirates of the Caribbean in yapımcısı. Bruckheimer ile ortakları sinema deneyimini ekrana taşımak istiyorlar. Bu deneyimi bütün duyularınla yaşamak olarak tanımlıyor. Dizinin görsel efektlerinin yanı sıra ses efektlerine de çok önem veriliyor. Bunlar da dizinin etkisini artırıyor. Televizyon izleyicisi karakterlerden çok cinayetlerle ilgilendiğinden, yapımcılar artık (Friends gibi dizilerde olduğu gibi) öyle astronomik ücretler ödenecek starlara da ihtiyaç duymuyorlar. CSI:NY kendinden öncekilerden bir çok nedenle farklılık gösteriyor: Çözülmesi güç olaylar hala yalnızca bir bölüm sürüyor, izleyici dizideki karakterlerin yaşamlarına daha çok sızabiliyor. Dizinin yaratıcısı Zuiker, Öyküleri değil, davranışları seri haline getiriyoruz diyor. Bu değişiklik, 1997deki TNT yapımı filmi George Wallace ile Emmy ödülünü kazanan fakat hiç televizyon dizisinde oynamamış olan Gary Siniseı bu role ikna etmenin püf noktası olur. Sinise, Zuiker ile görüştüğünde ona şöyle diyor: Neden altı yıl boyunca ipuçları aramamı istiyorsun? Bu karakterler de bu süreçte belli bir yol izlemeli. CSI: NY, diğer iki kardeşinden farklı olarak, karakterler üzerinde daha fazla yoğunlaşıyor. Detektif Mac Taylor, karısını 11 Eylül saldırısında Dünya Ticaret Merkezinde kaybetmiştir. Taylor, dizide karısının bütün eşyalarını nasıl attığını, bu eşyalardan geriye bir tek, ölmeden önceki hafta sonu karısının şişirdiği balonu sakladığını anlatır ve nefesi hala burada! der. Meraklısına Notlar: -Dizinin ana şarkısı The Who grubunun 1971 yılında ürettiği Baba ORiley adlı parçası. Dizinin her bölümünde de şaşırtıcı görsel efektlere eşlik eden şarkılara rastlayacağız. Örneğin 28 Şubat gecesi yayınlanacak ilk bölümde: Born Too Slow - Crystal Method; The Farther We Go-Futique; Teardrop-Massive Attack; One Day My Soul Opened Up-Millie Jackson; Fall in the Light -Lori Carson and Graeme Revell gibi bir ziyafet bekliyor bizi. -CSI:NY dizisini İngilterede yayınlamaya başlayan televizyon kanalının dizinin promosyonu için e-mail aracılığı ile yaptığı oldukça ilginç (kimilerini epey ürküten) pazarlama kampanyasının yankıları hala sürüyor. -Ünlü aktör Andy Garcia, kendisine başrol öneren dizinin yapımcılarına hayır dediği için pişman olduğunu her fırsatta dile getiriyor. |
|||||||||
38. Rotterdam Film Festivali başladı | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||