|
SOSYALİST DEVRİMİN LOKOMOTİFİ Kübanın ilaç sektörü dışarıdan satın alınan patentler yerine yerli ArGeye dayanıyor. Kübalılar, ilaç endüstrisinde çalışan araştırmacılar için Küba Devriminin kahramanları tanımını kullanıyor. |
||||
Küba Devlet Başkanı Fidel Castro, biyoteknolojiyi yıllar önce sosyalist devrimin lokomotif endüstrisi ilan etmişti. Fikri mülkiyet haklarının teşvik edilmesi ve sıkı sıkıya korunması sonucu ilaç sektöründe ArGenin önü açılmış oldu. Kübalı araştırmacılar şimdiye dek 100den fazla patent aldılar, bunların 26sı da ABDden geldi. Küba ilaç sektörü şimdi gelişmiş ülke pazarlarına açılmanın yollarını arıyor. ÜÇÜNCÜ DÜNYAYA ŞİFA GÖTÜRÜYOR 1959daki Küba Devriminden sonra ilaç ve hastalık tedavisi, fakir halkın sağlık ihtiyacının karşılanması en ciddi problem olarak ortaya çıktı. Aradan geçen 45 yıl sonunda Küba bugün sağlık ihracatı yapan bir ülke haline geldi. Binlerce Kübalı doktor, diğer geri kalmış üçüncü dünya ülkelerindeki hastalara ücretsiz bakım ve tedavi hizmetleri veriyor. Düşük maliyetli ancak kaliteli Küba hastaneleri de Afrika ve Latin Amerikalı hastalara yönelik sağlık hizmeti veriyor. SOVYET BLOĞUNUN ECZANESİ Kübanın biyoteknoloji öyküsü 1980lere gidiyor. 1981 yılında bir grup Kübalı bilim adamı, virüslerle mücadele eden protein interferonları üzerine ihtisas yapmak için Finlandiyaya gönderiliyor. Bu doktorlar Castronun emriyle gönderilen parayla bir laboratuvar dolusu eşyayı ülkeye getiriyor. Castro, başkent Havana banliyölerinde bir pansiyonu bu doktorlara tahsis ederek bir ArGe merkezi kurduruyor. İlk olarak bu merkezden büyüyen Küba ilaç sektörü 10 yıl içinde Sovyet bloğunun adeta eczanesi olmuştu. İlaç ticareti diğer komünist ülkelerle barter sistemi ile yürütülüyordu, örneğin Küba gönderdiği ilaç karşılığında makine veya başka bir ürün alıyordu. 1990ların başında barter yoluyla olsa da, Kübanın ilaç ihracatının 700 milyon dolar düzeyinde olduğu tahmin ediliyor. KİMİLERİ ANLAMIYOR AMA AŞI ORTADA İhracatının yüzde 80ini karşılayan Sovyetler Birliğinin 1990ların başında çökmesiyle Küba, diğer üçüncü dünya pazarlarına yöneldi. Bu gelişmeyi tetikleyen Fidel Castronun biyoteknoloji alanına milyonlarca dolar yatırım yapılması emri oldu. Gerek Kübanın dışa kapalılığı gerekse komünist ekonomik yapısı nedeniyle Batılı ekonomi uzmanları, Castronun bu yatırımları nasıl finanse ettiğini tam olarak kestiremiyor. |
||||
Finlay Institute direktörü Concepcion Campa Huergo. |
Kübanın yatırımları boşa gitmedi ve Finlay Institute adlı bir kurum dünyanın ilk Menenjit B aşısını geliştirdi. Kurumun başaraştırmacısı Concepcion Campa Huergo, aşıyı deneklere vurmadan önce kendisi ve çocukları üzerinde denedi. Campa Huergo, Kübanın biyoteknolojiye verdiği önemi şöyle özetliyor: Bir keresinde Fidele bir tanesi 70 bin dolar değerinde olan santrifüjör (karışımdaki ağır sıvıları veya maddeleri ayrıştıran cihaz) makinesi istedim. İki gün sonra 10 tane birden gelmişti. AMBARGOYA KARŞI YERLİ ÜRETİM Kübalı araştırmacılar araç gereçlerini Avrupa, Brezilya veya Japonyadan temin ediyor. Ülkenin hemen yanı başındaki ABDnin ambargosu yüzünden ABD çıkışlı eşya görmek zor. Birkaç ABD çıkışlı cihaz da ancak üçüncü ülkeler üzerinden ithal edilmiş durumda. Kübalı bilim adamları birçok malzemeyi kendi olanakları ile üretiyor; örneğin, enzimler, doku kültürleri, virüsler ve diğer laboratuvar gereçleri gibi. Her kurumun kendi labortuvarı bulunuyor; sonuçlar devlet hastanelerindeki kliniklerde deneniyor. ABD ambargosu ciddi bir problem olarak bilimin karşısına çıkıyor. Sorun sadece ABD ile ticaret yapamamak değil, Küba ABDli bir şirketin üçüncü ülkeden bir partneri ile de ticaret yapamıyor. Küba limanlarına demir atan bir gemi ABD karasularına sokulmuyor. Kısaca tüm ticaret damarları kesilmiş durumda. Uluslararası pazarlardaki şirket evlilikleri de Kübayı vuruyor. Ticaret yapılan bir şirketin ABDli bir dev tarafından satın alınması demek, artık bu partnerin yitirilmesi demek. Küba Bilimler Akademisi Başkanı Ismael Clark, son 10 yılda bu nedenle birçok tedarikçiyi kaybettiklerini vurguluyor. KANSER AŞISI İÇİN AMBARGO DELİNDİ ABD ambargosunun tersine döndürüldüğü durumlar da olmuyor değil. ABDli ilaç şirketi SmithKline Beecham bir İngiliz yatırımcı tarafından satın alındıktan sonra, Campa Huergonun menenjit B aşısının lisansını satın aldı. SmithKline ödemesini yine barter yoluyla araç gereç vererek yapıyor, ancak aşı kullanıma geçtikten sonra nakit ödeme yapılacak. Bir diğer aşı için ise, 40 yılın sonunda bir ilk oldu ve ABDnin ambargosu şartlı olarak delindi. Kübalı araştırmacılar akciğer kanseri aşısı geliştirdi, aşı bir uluslararası konferansta dünya bilim adamlarına tanıtıldı. Bunu gören CancerVax adlı ABDli bir şirket tam iki yıl boyunca Washingtonda lobi yaparak, sonunda ürünü ABDde teste etme izni aldı. Bugün milyonlarca ABDli akciğer kanserinden yaşamını yitiriyor. KAPİTALİZME İNAT İLAÇ ÜCRETSİZ Kübalı bilim adamları sadece üçüncü dünya ülkelerine yönelik çalışmakla çok da ileri gidilemeyeceğini biliyor, daha fazla gelişme ve kazanç için Kübanın uluslararası kapitalist pazarlara açılması şart. Ancak, Küba biyoteknoloji alanında Batı devlerinden farklı bir iş modeline sahip. Laboratuvarlar broşür basmıyor, ilaçlarını satmak için pazarlama uygulamıyor, pazarlama elemanı ordusu beslemiyor. İlaç lisansları satılmıyor, laboratuvarlar arasında paylaşılıyor. Kübayı yakından takip eden uzmanlar, Kübada kâr fikrine hala olumsuz bakıldığını, kapitalist mekanizmaların hala bilinçli olarak uygulanmadığını belirtiyor. Bir ABDli diplomat Kübanın sosyalizmde direnmesini şöyle tanımlıyor; Kübada ekonomi uzmanları internetten dünya para piyasalarını, borsaları ve Wall Street Journalı takip ediyor, ama hep içten içe gülerek. Kübanın bir pazara girmesi bugün anlaşıldığı kapitalist anlamında bir dış yatırım değil. Kübalı bilim adamları partner ülkedeki üniversitelere giderek meslektaşlarına teknoloji transferi yapıyor, partner ülkedeki yoksullara ilaçları ücretsiz olarak dağıtıyor. BİLİM BU, TİCARET DEĞİL Uluslararası pazarlarda dünya devleri ile rekabete hazırlanan Kübanın sosyalist üretim sisteminde diretmesi birçoklarını hayrete düşürüyor. |
|||
Bir keresinde bilim adamları yeni pazarlara girerken patentlerin korunması gerektiği üzerine konuşurken, içeri Castro girer ve Ne bu patent mevzusu, delirdiniz mi, biz patentlere inanmıyoruz, bilim bu, ticaret değil der ve gider. Kübada laboratuvarların uluslararası arenada rekabet ettikleri Batılı şirketler gibi aylık, yıllık bilançoları, nakit giriş analizleri gibi ölçekleri yok. Castroya göre gerek de yok. Çünkü Küba, ABDli ilaç devleri gibi parayı kellik ilaçları, iktidarsızlık hapları, kırışıklık kremlerinden kazanmıyor. Küba ilaç sektörü, ya da Küba biyoteknoloji devriminin odaklandığı üç alan var; kanser tedavisi, AIDS ve üçüncü dünyaya has sıtma, tifo, kolera, dizanteri gibi hastalıkların aşıları. | ||||
Türk Telekomdan ücretsiz masal ve müzik servisi | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||