Home page
Haber Menüsü


Güncelleme: 12:00 9 Eyl., 2004
NTV
Röportajın tam metni

NTV: Dört gün süren ziyaretin ardından Türkiye’de, Ankara ve Diyarbakır’daki ziyaretinizin ardından izlenimlerinizi öğrenebilir miyim?
       
       Verheugen: Gerçekten son derece yararlı bir ziyaret olduğunu söylemek istiyorum. Gerçekten çok yapıcı görüşmeler yaptım. Hükümetten yetkililerle, özellikle de Sayın Başbakan ve Dışişleri Bakanıyla ve edindiğim izlenim de şuydu. Türk hükümeti, reformlara devam etme konusunda kesinlikle kararlı. Bu reform sürecini, siyasi ve sosyal reformları devam ettirme konusunda son derece kararlı. Şu anda Türkiye’ye gelmek de çok faydalı oldu, çünkü bu fırsatı değerlendirerek, yerinde, tam bulunduğu yerde, siyasi reformlar ne kadar ülkeyi değiştirdi, bunu görme şansım oldu. Ve şunu da söylemem gerekiyor. Gerçekten çok etkilendim. Herkes, bugüne kadar konuştuğum herkes, bunu doğruladı. Yani bugünkü Türkiye, gerçekten zaten çoktan geçmişteki Türkiye’ye, mesela bundan beş yıl öncesine, ya da on yıl öncesine kıyasla çok farklı bir ülke. Bu nedenle özde, temelde şunu söyleyebilirim. Verilen işbirliği ve Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki bu ortaklığın temelleri, beş yıl önce Helsinki’de atılmıştı. Gerçekten bu işbirliği çok başarılı bir şekilde çalışmış.
       
       NTV: Yani katılım öncesi yöntemlerin gerçekten işe yaradığını söylüyorsunuz?
       

       Verheugen: Evet, öyle olduğunu söyleyebilirim. Özellikle de baktığımız zaman gerçekten çok iyi bir fikir olduğunu düşünüyorum. Katılım ortaklığını, işbirliğimizde temel araç olarak kullandık. Bir belge bulunmaktaydı. Bizler, bu belge içerisinde yani kısa dönemli, orta dönemli, uzun dönemli öncelikleri tanımladık. Böylelikle Türkiye, gerçekten ne istediğimizi çok iyi biliyordu. Hiçbir şekilde sürprizler yoktu. Yeni koşullar yoktu. Yeni fikirler yoktu. Mesela şöyle bir şey olmadı. Birisi, Türkiye’ye gelip de, birisiyle karşılaştıktan sonra evet, şunu şunu yapmalıyız, demedi. Türkiye’ye en başından beri tamamen çok açık siyasi bir yol haritası sunuldu ve bence bu çok yardımcı oldu.
       
       NTV: 1999 yılındaki Türkiye ile 2004 yılındaki Türkiye’yi kıyaslamadan önce şu anda eksikler nedir? Tabi ki bir reform paketi kabul edilecek, hükümet tarafından bu reform paketi 14 Eylül’de sunulacak. Küçük ayrıntılar hala var galiba?
       

       Verheugen: Evet, tabi ki şunu söylemem gerekiyor. Hazırlıklarımızı tamamen tamamlamış değiliz. Avrupa Komisyonu’nun hazırlamış olduğu paket, şu anda nihai şekline getirilmedi. Ancak benim bugünkü izlenimim, özellikle de Anayasa alanında, mevzuatlar alanında ve belirli kurumlar açısından incelediğimizde Kopenhag kriterlerinin gerçekten temel olarak karşılandığını söyleyebiliriz. Ancak, tabi ki hala bazı eksik noktalar olduğunu söylememiz gerekiyor ki bunları değerlendirmemiz gerekiyor. Mesela, din özgürlüğü alanında bir sorun var. Yine, tabi ki sorun olan bir başka alan da uygulama alanı. Tabi ki bu şaşırtıcı da değil aslına bakarsanız. Her zaman şunu söyledik, her zaman açıkça dile getirdik bu noktayı da. Tabi ki yüzde 100 bir uygulama beklemiyoruz. Böylesi karmaşık bir sürecin yüzde 100 uygulanmasını beklemediğimizi her zaman dile getirdik. Ancak yine de gerçekten çok temel adımlar atılması gerektiğini düşünüyoruz, belirli alanlarda. Mesela işkence ve kötü muameleyle mücadele bunlardan bir tanesi. Yine aynı şekilde Güneydoğu’da ekonomik ve siyasi durumun geliştirilmesi. Tabi ki eklemeliyim, Türkiye’nin başka alanlarında, yani, sosyal ve ekonomik açıdan eşitsizliklerin olduğu başka alanlarda da önemli adımlar atılması gerekiyor. Ve yine dikkat çeken bir nokta var. Bu da TCK... Bu kanun, TBMM’nde görüşülecek. Ancak çok dikkatli olunması gerekiyor. Bu noktada yeni Türk Ceza Kanunu herhangi bir şekilde, özellikle bir taviz olarak adlandırılacak, yani Türkiye’nin en geleneksel güçlerine taviz olarak adlandırılacak faktörleri içinde barındırmamalı.
       
       NTV: Zannediyorum zina yasasını kastediyorsunuz.
       

       Verheugen: Evet. Bu konu ben buradayken de gündeme geldi. Gerçekten biraz şaşırdığımı söylemek zorundayım. Çünkü çok fazla dikkat çeken bir konu oldu. Avrupa Birliği’nin üye ülkelerinde de çok fazla dikkat çekti. Bunu kabul etmemiz gerekiyor. Bu zina konusu gerçekten çok ciddi bir endişe yaratıyor, Avrupa kurumlarında ve üye ülkelerde aynı şekilde. Herhangi bir şekilde bu konu... yanlış anlamalara da izin vermememiz gereken bir konu. Şunu dile getirmemiz gerekiyor, eğer Avrupa Birliği, zinanın bir suç olarak ceza kanununa girmesini istemiyoruz, derken, bu davranışa destek verdiğimiz anlamına gelmez bu. Tam tersine, özellikle de deneyimlerimizde, kendi uluslarımızdaki deneyimlerimize baktığımız zaman, zinanın bir suç olarak kabul edilmesi, hiç bir şekilde duruma yardımcı olmuyor. Tam tersine daha fazla sorun yaratıyor. Bu konunun mutlaka gerçekten sivil yasalar içerisinde ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Zaten, Türkiye’de bundan altı yıl önce Anayasa Mahkemesi tarafından ortadan kaldırılmıştı, bu konuyla ilgili tartışmalar ve son altı yıl içerisinde de hiç kimsenin, Türkiye’deki kimsenin bu konudaki bir beklentisi olduğunu zannetmiyorum. Ve gerçekten çok şaşırdım ve çok merak ediyorum. Bu şimdi nereden çıktı. Kim, bunu şimdi yapmak istedi. Ki özellikle de Avrupa Birliği içerisinde Türkiye hakkında çok önemli bir karar vermemize çok az bir kala... Ve şunu kesinlikle söylemek istiyorum. Gerçekten bu çok tarihi bir şaka olur. Eğer Türkiye, bundan sonra bir tercih yapmak zorunda kalırsa ve bu tercih zinayı bir suç olarak kabul etmek ve diğer tarafta da Avrupa Birliği’ne katılmak olursa, gerçekten...
       
       NTV: Anladığım kadarıyla görüşmelerinizde de bu konuyu dile getirdiniz, galiba?
       

       Verheugen: Evet, tabi ki bu konuyu gündeme getirdik. Tabi ki Türkiye’de bu konuyla ilgili kararların verilmesi gerekiyor. Herhangi bir şekilde Türk hükümetine ne yapması gerektiğini söyleyemem,hiçbir zaman bunu yapmam. Zaten Sayın Dışişleri Bakanı ve Başbakan ile de görüşmelerimizde bunu dile getirdik. Bir sorun çıkabileceğini söyledik. Çünkü Avrupa’daki bir çok çevrede böylesi bir adım, böylesi bir hareket, geriye dönük bir adım olarak yorumlanacaktır diye düşünüyorum.
       
       NTV: 1999’daki Türkiye, yani Helsinki Zirvesinden önceki Türkiye’yi ve Türkiye’ye adaylık statüsünün verilmeden önceki Türkiye’yi düşündüğümüzde ve bugünkü Türkiye’yi düşündüğümüzde, sizi en çok etkileyen ya da sizin için en çarpıcı değişiklik nedir?
       

       Verheugen: Açık olan bir şey var. Türkiye’de artık yeni bir ruh var, bunu görebiliyoruz. Ve şimdi Türkiye’de bir özgürlük ruhu olduğunu görüyoruz. Ve Türkiye’de bir isteklilik olduğunu görüyoruz. Ülke içerisinde bir değişim isteği var. İnsanlar, Türk halkı şunu anlamış durumdalar. Bir değişiklik olması, değişim yaşanması gerekiyor ve değişimin kendi çıkarlarına olduğunu da anladılar. Ve Türkiye’de şu ana kadar baktığımızda, benim için en önemli başarı, Türk toplumu, yani burada siyasi ya da ekonomiden bahsetmiyorum. Yani üst düzey yetkililerden bahsetmiyorum. Sıradan vatandaş da aynı şeyi söylüyor. Onlar da şunu anlamış durumdalar. Türkiye’deki siyasi reformlar sadece ödenen bir bedel değil. Yani, Türk toplumunun Avrupa Birliği’ne üye olmak için ödediği, müzakerelere başlamak için ödediği bir bedel değil. Bu kendi içinde bir hedef, bir amaç. Çünkü Türkiye’nin ve geleceğinin çıkarına...
       
       NTV: İlerleme raporu büyük bir olasılıkla 6 Ekim’de yayınlanacak. Ancak, en önemli olan noktalardan bir tanesi parlamentonun hala biraz baskı uyguladığını görüyoruz.
       

       Verheugen: Evet, tabi ki ancak bu son derece teknik bir konu. Siyasi bir konudan bahsetmiyoruz. Parlamentoda bazı kişiler var. Parlamentonun görüşmelerinin devam ettiği sırada, komisyonun da Türkiye ile ilgili paketi tartışmasını istiyor. Ve bazı kişiler bu ikisinin aynı anda olmasını istiyor. Ancak benim bildiğim kadarıyla Sayın Prodi, bu konuda çok kararlı ve çok net. Yani bu 6 ekimin değiştirilmesi konusunda... Belki de bu çok daha faydalı. Çünkü bir sonraki haftada bir dışişleri bakanları toplantısı olacak. Belki bakanlar da ilerleme raporunu inceleme şansı bulacaklar. Evet öyle.
       
       NTV: Stratejik raporu değerlendirdiğimiz zaman sizin Türkiye hakkında vereceğiniz tavsiye kararı açık bir karar mı olacak? Yoksa, bir tür yoruma açık bir tavsiye kararı mı olacak?
       

       Verheugen: Evet, hayır gibi bir yanıtım olacak. Yani, kesin olacak. Son derece açık ve doğrudan olacak. Siz beni artık beş yıldır tanıyorsunuz. Bu süre içerisinde birçok inişler ve çıkışlar yaşadığımızı gördük. Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerimizde... Ancak açık olan bir şey var. Ben her zaman size doğruyu söyledim, gerçeği söyledim. Ve açık olan bir şey var. Ne olacak, ne olmayacak, bunu her zaman açıkça dile getirdim. Ve şimdi de söylüyorum. Çok açık, net, şeffaf bir prosedür izlenecek. Ve çok açık ve şeffaf bir tavsiye kararı olacak ve yoruma yer bırakılmayacak.
       
       NTV: Bir başka nokta da gerçekten dikkat çekiyor. Doğudaki durumda.Türkiye, tabi ki bu yine Kürt azınlıkların durumu biraz endişe yaratıyordu, Avrupa’da.. Özellikle de Avrupa Birliği için de endişe yaratan bir durum. Yani, artık PKK sorunu söz konusu değil. Ancak, zaman zaman tabi ki durumda bazı inişler ve çıkışlar olduğunu görüyoruz. Ve bunun endişe yarattığını biliyoruz. Bundan bahseder misiniz?
       

       Verheugen: Şunu söylemem gerekiyor. Gerçekten oraya gittiğim zaman çok şaşırdım. Oraya gittiğimde şunun farkına vardım, orada yaşayan insanlar ne kadar zor ve ne kadar çaresiz bir durumdaydı. Köylerdeki insanlardan bahsediyorum. Birkaç yıl önce, köylerini terketmek zorunda kalan... Ve şimdi şehirlerde, gecekondu mahallelerinde yaşamak zorunda kalıyorlar. Geri dönmek istiyorlar ancak destek bulamıyorlar. Güneydoğu’daki durumu gerçekten potansiyel bir risk olarak görmemiz gerekiyor. Türkiye, herhangi bir şekilde bölgeye daha iyi bir ekonomik ve sosyal gelecek sunmayı başaramazsa, o zaman bir risk ortaya çıkıyor. Yani, siyasi bir istikrarsızlık yeniden ortaya çıkabilir. Ve bu siyasi istikrarsızlığın içinde şiddet de olursa, şiddet de geri gelirse, o zaman sonuçlar gerçekten çok ciddi olabilir. Çok ciddi bir sorun yaratabilir, Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinde. Gerçekten çok aktif bir politikaya ihtiyacınız olduğunu düşünüyor. Avrupa Birliği, tamamen bu konuda Türkiye’ye yardımcı olmaya hazır, bu sorunun çözülmesi açısından.
       
       NTV: Kıbrıs konusunu, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri bağlamında değil, ancak ayrı bir nokta olarak değerlendirmek istiyorum. Bir yardım paketi var. Ve hukuki bazı sorunlar olduğu söyleniyor. Bu hukuki bir mesele ancak herşeyin sonunda bu paket hala yürürlüğe girmedi. Ve hala tartışılıyor, belirli noktalarda. Sizin bu konuyla ilgili görüşünüz var mı?
       

       Verheugen: Şunu söylemem gerekiyor. Gerçekten bu konuda hayal kırıklığına uğradım. Çünkü, son derece açık bir politikasıydı Avrupa kurumlarının ve üye ülkelerin aynı şekilde. Sizin de bildiğiniz gibi Kıbrıs’ta düzenlenen referandumların ardından açık bir politika olarak dile getirildi. Ve Kıbrıslı Türklere, mutlaka destek verilmesi gerekiyor. Onların cezalandırılmaması gerekiyor. Ve yine herkesin kabul ettiği bir şey vardır. Bir yardım ve ticaret paketi sağlanmalı, sunulmalı, denildi. Ve böylelikle bazı teklikler getirilerek, herhangi bir şekilde Kıbrıs’ta son derece güçlü olan eşitsizliği yani Kuzey ve Güneydeki eşitsizliği ortadan kaldırmak için bazı teklifler getirilmeli denildi. Ve Kıbrıslı Türklerin kendi bölgesini geliştirmesi gerektiği söylendi. Ve aynı şekilde, ekonomik izolasyonlarına bir son verilmesi gerektiği söylendi. Evet, komisyon bunu sundu, dile getirdi. Ve son derece kısa bir süre içinde de bunu dile getirdi. Bu paketi sunmaya başardı. Ancak şimdi Avrupa Konseyi’nde bunun takılmış olduğunu görüyoruz. Bu tartışmanın sadece teknik bir tartışma olduğunu zannetmiyorum. Tabi ki bütün bunların arkasında bazı önemli konular da var. Ve tekrar şunu söylemem gerekiyor, Türkiye’de de bunu daha önce dile getirmiştim. Gerçekten üye ülkelerimize çok ciddi bir çağdıda bulunuyorum. Ve onlardan da bu kararı vermelerini ve sözlerini tutmalarını istiyorum, bizim verdiğimiz sözleri tutmamızı istiyorum. Sözlerimizi tutmazsak, özellikle de Kıbrıslı Türklerden gelecek tepki çok yakındadır. Zaten şimdiden Sayın Denktaş’ın parmağını bize yönelterek, Amerika’ya ve Avrupa’ya yönelterek, evet, bunu zaten söylemiştim. Bu kişilerin bize bunu vermeyeceğini söylemiştim, diyeceğini görür gibi oluyorum. Bu nedenle de Avrupa’da bu son derece önemli bir nokta. Ve herhangi bir şekilde kaybedilecek bir zaman yok, bu noktada. Uzun tartışmalara zaman yok, avukatlar arasında devam edecek.
       
       NTV: Kıbrıslı Türklere vereceğiniz mesaj ne olabilir?
       

       Verheugen: Kıbrıslı Türkler için benim vereceğim mesaj, Avrupa Komisyonu’nun görüşü değişmemiştir. Komisyon her zaman hazırdır, sunulan bu pakete. Son derece önemli bir programdan bahsediyoruz. Burada mali yardımdan bahsediyoruz. Bizler, bir kenara 259 milyon euro ayırmış durumdayız, Kıbrıslı Türkler tarafından kullanılacak. Bu, üç yıl içerisinde kullanılacak bir para. Çok fazla paradan, çok kısa bir süre içinde ve çok az insan tarafından kullanılmasından bahsediyoruz. Ve komisyon, her zaman olduğu gibi tam olarak bunu uygulamaya hazırdır. Tercihli ticaretin başlatılmasına ve ekonomideki gelişmelerin sağlanmasına hazırdır. Hiçbir şey değişmemiştir, bu konuyla ilgili olarak. Ancak demokratik bir sisteme sahibiz. Ve bu noktada da tabi ki konseyin onayı olmadan herhangi bir şekilde buna başlayamayız.
       
       NTV: 1 Kasım tarihinde yeni bir göreviniz olacak. Komisyon’da yeni bir işiniz olacak. Başkan Yardımcısı olacaksınız. Ve Türkiye ile ilgili dosyayı meslektaşınız Olli Rehn’e sunacaksınız. Kendisini tanıyor musunuz?
       

       Verheugen: Kendisini tabi ki tanıyorum. Zaten birkaç aydır kendisi de üyesi. Son derece ciddi ve dürüst bir insandır. Ve bir Finlandiyalı olarak da tabi ki kendisinin Türkiye ile bir bağlantısı olduğunu da söyleyebiliriz. Çünkü Türkiye ile ilgili stratejiler, Helsinki’de geliştirildi. Ve kendisiyle çok uzun tartışmalar yaptık. Görüşmeler yaptık, bu süre içerisinde. Ve şundan kesinlikle eminim ki, kendisi bu görevi yapmak için doğru bir insandır. Ve aynı şekilde bu süreci yönlendirmek açısından çok doğru bir insan olduğunu düşünüyorum.
       
       NTV: Ve bir başkan yardımcısı olarak siz de hala Türkiye’de ne olup bittiğini izliyor olacak mısınız?
       

       Verheugen: Tabi ki komisyon kurumunu genel olarak düşündüğümüz zaman, oradaki herkes, herşeyden sorumlu. Bu açıdan değerlendirdiğimizde bu işten tabi ki çekinmiyorum. Ancak, burada şunu söylemem gerekiyor. Kimse benden bundan sonraki noktada herhangi bir şekilde bir müdahale bulunmamamı beklemesin. Yani, genişlemeden sorumlu üyenin sorumluluklarına, yani meslektaşımız Sayın Rehn’in sorumluluklarına müdahale etmem söz konusu olamaz. Kimse benden müdahale etmemi ya da onun sorumluluklarını sorgulamamı beklemesin. Benim başka sorumluluklarım olacak. Ve hepsi bu. Ancak tabi ki Türkiye, her zaman, bundan sonra da gerçekten benim çok önemli bir parçam olacak. Yeni işimde yeni mesleğimde de... Çünkü sizin de bildiğiniz gibi birçok şeyin yanısıra endüstri ve ticaret alanından da sorumlu olacağım. Ve bu da tabi ki Türk toplumu için de son derece önemli bir nokta.
       
       NTV: Türkiye’de zaman zaman sevildiniz, zaman zaman nefret edildiniz. Zaman zaman Sayın Denktaş’ın açıklamaları oldu. İnişler, çıkışlar yaşandı. Geçmişe dönüp baktığınız zaman, şimdi, burada, Türkiye’de, Türk-Avrupa Birliği ilişkilerindeki en iyi anınız ve en kötü anılarınız neydi?
       

       Verheugen: En iyi anım. Şunu söyleyebilirim. Gerçekten şunun farkına vardığım zaman, yani Türkiye’de bir hükümet değişikliği olduktan sonra 2002 yılında bu sürecin, başlatmış olduğumuz sürecin gerçekten de hız kazandığını görmüş olmam. Ve sonuçta da gerçekten stratejinin işe yaradığını görmek en iyi deneyimdi. 2003 yılının başında bunu farketmeye başladık. En kötüsü de, en büyük hayal kırıklığı da, Kıbrıs sorununu çözememiş olmamızdı. Tabi ki bu konuda, bizler, bu noktada sorumlu olan taraf değiliz. Bu konuyla ilgili siyasi yetki, gerekli yetkiler, Birleşmiş Milletler genel sekreterindeydi. Ancak buna rağmen, tabi ki Avrupa Birliği’nin ve özellikle de Türkiye’nin yeni perspektifi açısından değerlendirdiğimizde ve Helsinki stratejisi açısından da değerlendirecek olursak, hiçbir bir zaman böylesi bir referandum düzenlenmesine bu kadar yakın olmamıştık. Bu nedenle de bizim katkımız da son derece önemliydi, gelişen süreç içerisinde. Gerçekten çok büyük bir hayal kırıklığı oldu. Bunu söylemem gerekir.
       
       NTV: Sorularımızı yanıtladığınız için çok teşekkür ediyoruz.
       

 

 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları