Home page
Haber Menüsü


 
Menderes idam edilmeseydi bu oyun yazılmazdı
Tiyatro Kedi’nin, perdelerini Şubat ayında açmaya başlayan yeni oyunu ‘Yarım Bardak Su’, İstanbul seyircisi ile buluşmayı sürdürüyor.
Batur Fatih İlhan / İstanbul
NTV-MSNBC
 
    14 Mart 2004 —  Tarık Günersel’in kaleme aldığı iki perdelik oyun, Hakan Altıner tarafından yönetiliyor. Dekoru Savaş Dinçel, sahne tasarımı ise Sadık Kızılağaç tarafından gerçekleştirilmiş. Oyunda, roller Ayda Aksel, Can Gürzap, Çağrı Şensoy ve Hakan Altıner tarafından canlandırılıyor.  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Eski Başbakan Adnan Menderes ve opera sanatçısı Ayhan Aydan arasındaki aşk çerçevesinde, yaşanmış tarihin dönem panoramasını ele alan oyun, sahneye çıktığından bu yana geniş yankı uyandırdı. Sahnede bir rolü de bulunan rejisörü tarafından, ‘siyasi tarihin benzer yaşanmışlıklarına selam gönderen oyun’ olarak lanse edilen ‘Yarım Bardak Su’, Hakan Altıner ve Can Gürzap’ın yıllardır hayalini kurduğu bir projenin Tarık Günersel’in imgelemi ile somutlaşmış hali.
Tarık Günersel

        Hakan Altıner’in, ‘Siyasal Tarihin Yasak Aşkları’ dizisinin ilk projesi olarak nitelediği ‘Yarım Bardak Su’, oyun metni, rejisi ve oyunculuğu ile bir ‘açık portre’ çalışması.
       1991’den bu yana Şehir Tiyatroları’nda dramaturg olarak görev alan Tarık Günersel çok yönlü bir sanat adamı. Sanat dünyasında, tiyatro çalışmalarının yanı sıra, şair, yazar, çevirmen, dramaturg, librettist (opera metin yazarı) ve sinema oyuncusu olarak da varlık gösteren Günersel aforist olarak da tanınıyor. Bugüne dek yayımladığı on kitabın yanında, iki opera ve bir de oratoryo yazmış. Modern Türk şiirinin vizyonunu genişleten şiirlere sahip olan Günersel, 21 Mart tarihinin UNESCO tarafından ‘Dünya Şiir Günü’ olarak kabul edilmesinin mimarlarından.


       
* Yaşanmış bir aşkın ahlakına sahip çıkılması erdemine vurgu yapan bu hüzün ve mizah yüklü oyunun yazarı Tarık Günersel ile son eserini, edebiyatı, sinemayı ve tiyatroyu konuştuk.
       
       Oyunu ne zaman yazdınız? Bu oyunu kurgularken hedeflediğiniz neydi?
        Geçtiğimiz haziran ayında Hakan Altıner ilham kaynaklarını belirterek iki kişilik bir oyun yazmamı önerdi. Yassıada Mahkemesi’ndeki saygı değer ifadeye değindi. Sevgisine sahip çıkan bir hanımefendiden hareketle oluşturduk bu oyunu.
       Ben de özel hayata girmek istemediğim için, soyut bir kadın seçtim. Onu aynı zamanda sanatçı olması için bir piyanist yaptım. Kariyer hedefleyen uluslararası bir karakter seyrek görüşmeyi mümkün kılıyordu.
       Bir de, 1950’den 1961’e dek bu dönemi işlemek istedim. Başvekil ile piyanist olarak geçiyor adam ile kadın oyunda. Başvekilin ilham kaynağı tabiki de Adnan Menderes. Gerek yazı düzeyinde gerekse de reji ve oyunculukta bu açık bir portre çalışması. “Yeterince yakın yeterince uzak” şeklinde bir formül tasarladım çalışırken. Dünyadaki önemli olaylara da atıfta bulunan ve didaktik olmayan, kadın erkek ilişkisi çerçevesinde bir dönem panoroması oluşturmaya çalıştım. Mizah ile hüznün içiçe geçmesini seviyorum. Zaten bütün çalışmalarımda bu var sanırım.
       
       Oyunun rejisörü ‘yakın tarihin siyasal aşklarına bir selam göndermek istedik’ diyor. Bu ihtiyaç nereden doğdu? Esin kaynağı olarak neden yakın Türk siyasi tarihi seçildi?
       Burada hoş bir tesadüf var. Aklımda yıllardır Adnan Menderes ile ilgili bir opera projesi vardı çok dramatik bulmam nedeni ile. İnsan hangi meslek faaliyetinde olursa olsun insandır.Aşk insanın çok temel bir potansiyelidir, imkanıdır. Dolayısı ile kitlelere hitap etme zorunluluğu olan bir siyasetçi, genellikle yerleşik değer yargılarına tabi yaşamak zorunda kalır. Bir sanatçıdan çok daha zordur siyasetçinin durumu çünkü hesap vermesi gereken çok fazla alan vardır. O bakımdan aşık olan kadın veya erkeğin; özellikle de evliyseler, baskılar nedeniyle her ilişkide zaten olması gereken mahremiyete eklenen belli bir gizlilik mecburiyeti var. Her insan bir mahpus hayatı yaşıyor bence. En özgür toplumlarda bile nispi bir özgürlük var. Bir aşkı özgürce yaşayamamak her insanı mutsuz etmiştir. Hele hele bir siyasi lider iseniz bu çok daha zordur. O yönünüzü hadım etmeniz gerekir. Evlilik gibi geleneksel katagorileri savunan değer yargıları bütün insanları duygusal olarak hadım ediyor. Evlenen bir kişi, bir başkasına aşık olma konusunda artık kendisini iktidarsızlaşmış sayıyor.
       
       Oyunda başka siyasi aşklara değinme var mı?
       Dolaylı olarak var, direkt yok. Bir örnek bütün siyasi aşklara, bütün yasak aşklara ve genelde bütün aşklara selam veriyor.
       
       Onlar neden yankı uyandırmadı?
       Öteki örneklerde bir idam olmadı. Adnan Menderes idam edilmeseydi ve bir hanımefendi mahkemeye çekilmeseydi bu oyun olmazdı.
       
       ‘Yarım Bardak Su’ adı ne kastediyor?
       Başvekilin çok zarif, düşünceli, nazik bir insan olduğunu anlatmak için. İçemezse diğer yarısı ziyan olmasın diye bir bardak değil yarım bardak su rica edecek kadar ince düşünen bir siyasi lider portresini sahneye taşıyan bir oyun adı olsun istedik.
       
       Bu gerçek hikayeden esinlenirken hangi başvuru kaynaklarını kullandınız?
       Çok sayıda kitap okudum ayrıca 1950 yılından 1961’e kadar gazete arşivlerini tarayarak yoğun bir arşiv araştırması yaptım.
       
       Siyasi çevrelerden Adnan Menderes döneminin ve bu dönemde yaşadığı aşkın öncelikli olarak ele alınmasına tepkiler var. Bu yadırgayışı nasıl yorumluyorsunuz?
       Tiyatro kültürü zayıf olan siyasetçiler bu oyunu izlerse tepkiler böyle olur. Bu tür tepkilere inanan oyunu izlememiş kişiler de benzer sığ değerlendirmeleri gerçek zanneder. Aşkı hafife alma eğilimi beni çok üzüyor. İstediği kadar zeki olsun; hayatının bir döneminde mesleki konumu ile gönlü arasında kalmamış, aşık olup uykusuz kalmamış, azap çekmemiş bir insan bu oyunu anlayamaz. Aşktan nasibini alanlar anlar ancak bu oyunu.
       
       Oyunu yazarken çıkacak polemikleri tahmin etmiş miydiniz?
       Bu kadar sığ tepkiler beklemiyordum açıkçası. Sanırım insanların duygusal zekalarının da gelişmesi gerekiyor.
       
       Bir sanat üretimi, halkla buluşmadan önce oluşan polemik ve sansasyon populariteyi ister istemez artırıyor ve bu gişe verimi getiriyor. Buna en son örnek Fatih Akın’ın Berlin Film festivalinde ‘Altın Ayı’ ödülü alan ‘Duvara Karşı’ filminin baş aktristi Sibel Kekili’nin geçmişi. Sanatta, yaratıcı ekibin işaret ettiği özün geri planda kalmaması için ne yapmak lazım sizce?
       Duyarlı basın mensuplarının sanata sahip çıkması lazım. Sibel Kekili’yi eleştirenler kendilerine hayatlarında hiç pornografik içerikli filme ya da fotografa bakmak isteyip istemediklerini sorsun ve o kadın hakkında konuşmaya son versin. Bizim tiyatro oyunumuza gelince, ‘Yarım Bardak Su’ asla ucuz olmayan seviyeli bir çalışma. Bir sanat eserine duyarlı bir biçimde sahip çıkılması ve bunun tartışılması ile seviyesiz tepkilerin aşılabileceğini düşünüyorum.
       
       1991’de bir Şiir Atölyesi açtınız. 1996’da Şiir Uzayı Laboratuvarı’nın kurucuları arasında yer aldınız. 1997’de ise Uluslararası Yazarlar Derneği P.E.N Kongresinde UNESCO’ya ‘Dünya Şiir Günü’ önerisinde bulundunuz ve 21 Mart tarihi ‘Dünya Şiir Günü’ kabul edildi. Bütün bu çalışmalar şiiri arzu ettiğiniz hedefe taşıdı mı?
       Katkıda bulunduğunu umarım. Şu var; ‘Dünya Şiir Günü’nün şövenizme alet edilmemesi için birden fazla dilin söylendiği bir ortamda kutlanırsa çok dilli dünyamız açısından daha iyi olur. Şiir çok yoğun ve tehlikeli bir sanat. Çeşitli dillerde şiirlerin paylaşılması önemli bir şey. Bu nedenle hapis ve idam gibi makul cezalarla ödüllendirilmiş.
       
       2004, 21 Mart ‘Dünya Şiir Günü’ için bir projeniz var mı?
       İdam edilmek konusunda mı?
       
       Hayır şiir konusunda?
       P.E.N Yazarlar derneği Türkiye başkanı Üstün Akmen, bu yıl kutlamalara şair değil de tiyatrocu olarak katılmamı önerdi. Ben de Turgut Uyar’ın çok sevdiğim bir şirini okuyacağımı söyledim.
       
       70’li yılların sonundan bu yana ‘Düş Gezginleri’, ‘İkici Bahar’ ve ‘Abdülhamit Düşerken’ gibi sekiz sinema filminde oyuncu olarak yer aldınız. Sinemada da yer alışınız hobi olmanın ötesinde mi?
       Ben kendimi bildim bileli edebiyatla tiyatro hayatımda yer aldı. Çocukluğumdan bu yana yazar, aktör ve rejisör olmak istemişimdir. Aynen bu sıralama ile bu uğurda azimle çalışıyorum...
       
       Sinemada yeni bir projeniz var mı?
       Atıf Yılmaz ile ‘Eğreti Gelin’ isimli bir film projemiz var.
       
       Türler arasında ürün vermek için en verimli olduğunuz sanat dalı hangisi?
       Benim ana dilim şiir. Beni tanımayan bir gazeteci örneğin, ‘Yarım bardak Su’ için şiir gibi oyun diye bir nitelemede bulunmuş. Herhalde şair olduğumu bilmiyor. Ben yoğun algılayıp yoğun ifade etmeyi ve oynamayı seviyorum. Bütün bunlar bana edebiyat ve tiyatroyu getiriyor.
       
       Deneysel edebiyatın bir temsilcisi olarak görüyor musunuz kendinizi?
       Öyle deniliyor sanırım. Ben kendime ‘post avant-garde’ diyorum. Böyle bir tanım yoksa da ben öneriyorum. ‘Avant-garde’ dı da içeren ama onunla sınırlı olmayan demek istiyorum. Ben sadece sınır tanımadan düşünüp yazmakla ilgiliyim.
       
       Türk edebiyat ortamı, bir süredir yazarın yazdığının önünde durduğu market kuralları ile işliyor. Yeni dönem yazarlar, dergilerde yazıları yayımlanmadan imza günlerinde görülüyor ve antolojilerde yer almadan ‘best-seller’ oluyor? Bu tablo nasıl edebi gelecek yaratır?
       Eserlerin önde olmasından yanayım. Sanatta ve bilimde kalitenin mutlaka kendini kabul ettireceği kanısındayım. Kısa vadeli dalganlanmalar olabilir. Tesadüfen Kürt değil de Türküm, tesadüfen eşcinsel değil heteroseksüelim ve yine tesadüfan hapse girmedim. Bunlardan herhangi biri, tercihan üçü de olmuş olsaydı bütün kitaplarım best-seller olurdu.
       Türkiye şizofrenik bir toplum olmaktan kurtulmaya çalışıyor. Resmi tezler yeni yeni gerçeklerle buluşmaya başladı. Bugün Türkiye’de konuşulamayan hemen hemen hiç bir şey yok. Zihin gücü olan kişiler bugün geçmişe göre daha çok imkana sahip. İnsanların olumlu potansiyelinin üstün geleceği umudundayım.


       
       TİYATRO KEDİ
       YER: PROFİLO ALIŞVERİŞMERKEZİ
       Gişe: (212) 216 93 14
       (212) 216 93 15

       
       Bilet Fiyatları:
       Tam: 20.000.000TL
       İndirimli: 16.000.000 TL
       
* MART AYI OYUN TARİHLERİ
       16 Mart 2004 Salı 21.00
       17 Mart 2004 Çarşamba 21.00
       24 Mart 2004 Çarşamba 21.00
       25 Mart 2004 Perşembe 21.00
       
* NİSAN AYI OYUN TARİHLERİ
       06 Nisan 2004 Salı 21.00
       07 Nisan 2004 Çarşamba 21.00
       08 Nisan 2004 Perşembe 21.00
       11 Nisan 2004 Pazar 15.00
       11 Nisan 2004 Pazar 18.30
       13 Nisan 2004 Salı 21.00
       20 Nisan 2004 Salı 21.00
       21 Nisan 2004 Çarşamba 21.00
       22 Nisan 2004 Perşembe 21.00
       25 Nisan 2004 Pazar 15.00
       25 Nisan 2004 Pazar 18.30
       
 
       
    TOP5 38. Rotterdam Film Festivali başladı  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları