Home page
Haber Menüsü


Untitled Document

Konu: Enflasyon Rakamları
Konuk: Radikal Gazetesi Ekonomi Yazarı Uğur Civelek

Celal Pir: NTV'ye Sorun programından mutlu günler. Sayın seyirciler bugünkü programımızda dün açıklanan enflasyon rakamları ve bunun hayatımıza etkileri konusunu ele alacağız. Biliyorsunuz, devlet istatistik enstitüsü'nün verilerine göre, enflasyon şubat ayında tefe'de yüzde 1.64, tüfe'de binde 5.5 arttı. Yıllık enflasyon tefe'de yüzde 9.14 olurken, türkiye 1976 yılından bu yana ilk kez tek haneli enflasyonla tanışmış oldu. Enflasyonla mücadelede çok olumlu bir adım olarak nitelendirilen bu gelişmenin ne anlama geldiğini konuşacağız birazdan. Enflasyon, yani fiyatlar düşüyor, peki neye göre düşüyor, bu sağlıklı ve kalıcı bir düşüş mü, alım gücümüzü nasıl etkiliyor, ya da etkiliyor mu, ekonomiyi ve bizleri ne tür gelişmeler bekliyor, sizlerden gelen tüm bu sorulara Ekonomist Uğur Civelek, canlı yayında yanıt verecek. Sayın Civelek, hoşgeldiniz. Enflasyon düşüyor mu, düşmüyor mu, ben de merak ediyorum. Enflasyon dütü deniyor. Enflasyonun düşmesine rağmen fiyatlar arttı deniyor. Büyük bir karmaşa var. İsterseniz hemen soruları aktarayım.

Ali Gölükçü (Esnaf): Enflasyon düşüyor düşmesine fakat; piyasa durgunlaşıyor, yani halk bir nevi tasarruf yapıyor. Düşüş sağlıklı değil gibi, ne dersiniz?

Celal Pir: Enflasyon düşüyor dediğimiz zaman, fiyat artışlarının durduğunu ifade etmiyoruz, değil mi?

Uğur Civelek: Hayır. Burada şu var. Piyasa, normalde bir üründe arz talep dengesi düşünelim. Eğer talep fazlası varsa veya arz yetersizce fiyatlar yükselir. Fiyatlardaki bu yükseliş eğiliminin genel adı enflasyondur. Eğer tersi bir durum varsa, net geliyorsa, arz fazlası nedeniyle, o zaman bunun adı deflasyondur. Bu ikisini karıştırmamak lazım. Enflasyon düşüyor denildiği zaman fiyatlardaki artış hızının azaldığını anlamak lazım.

Celal Pir: Yani, yine fiyatlar artıyor ama artış hızı yavaşlıyor.

Uğur Civelek: Bunu tespit etmek lazım. Buradaki soruya gelince. Evet, enflasyon düşüyor ama bu düşüş nasıl, sağlıklı mı? Enflasyon yükselirken nasıl gelir dağılımında sorunlar yarattı? Bunun da başka yan tesirleri olduysa, biz de aceleden, biraz da çaresizlikten, gerek kamudaki dengesizlikler gerekse mali sektörde kırılganlık nedeniyle, enflasyonu ve faizleri sürekli düşürmek zorunda kaldık. Bunun iÇin de döviz kuru önem kazandı. Dövizde arz fazlası önem kazandı. Enflasyonu düşürdük, evet, yüzde 9.14'ü, toptanda, tüketici fiyatlarında yüzde 14 civarına. Ama düşerken de gelir dağılımı ciddi şekilde bozuldu. Gelirlerde ortalama bir daralma görülür. Satın alma gücünde daralma oldu. Bu zaten aynı programın temelinde var. Satın alma gücü tüm kesimlerde aşağı gelecek. Nedir? Ortalama enflasyon kadarsa sepetimiz küçülüyor. Hedef enflasyon kadar zam veriyor, sistemli bir azalma. Ama TL'deki değerlenmenin hızlanmasıyla bu biraz daha tempolu oldu. İnsanların satın alma gücü azaldı. Zorlandıkça da tabi ki enflasyon düşüyor denildikçe belki biraz rahatsız oldular. Yani, evet, enflasyon fiyat artışı da düşüyor ama gelirler reel olarak azaldığı iÇin bir sıkıntı var. Yoksa tasarruf filan yapabildiğimiz pek söz konusu değil.

Serdar Işık (Serbest meslek): Rakamsal değil de gerçek yaşamda bu enflasyonun düştüğüne inanıyor musunuz?

Celal Pir: Çıkarken inanıyoruz da, düşerken aynı rakamları kullandığımız zaman inanç olmuyor, neden?

Uğur Civelek: Yani tek bir fiyat ya da çok fiyatın ortalaması olan enflasyon. Nasıl çıkıyorsa, o şekilde düşebilir. Ama buradaki esas sorun şu. Bu düşüş kalıcı olacak mı? Belki bunu ima etmek istiyor, bunu bilmiyoruz. Bu düşüşün kalıcı olması iÇin gerekli koşullar nedir? Eğer enflasyondaki bu düşüş, mali sektördeki kırılganlığın azalması, yapısal reformların uygulamalarının gereği gibi yapıldığı ve de makro dengelerin tesis edilmesinin bir sonucu olarak ortaya çıksaydı bu durum kalıcı olabilirdi. Kökeninde bunları göremiyorsak, o zaman şunu iddia edemeyiz. Fiyat istikrarı olduğuna göre, demek ki gerisinde düzelmiş olmalıdır. Hayır, bu her zaman doğru olmayabilir.

Yasin Yelten (Öğrenci): Gerçekten enflasyon mu düştü, yoksa çok mu fakirleştik? Size göre bu enflasyon rakamları gerçekleri yansıtıyor mu, yoksa kandırılıyor muyuz?

Celal Pir: Bu konuda çok soru var. Fakirleşmeyi biraz açıkladınız ama enflasyonun düştüğüne insanlar ne zaman inanabilir? Nasıl inanabilirler?

Uğur Civelek: Enflasyonun düştüğüne insanların inanabilmesi iÇin düşük enflasyon düzeyinde sürdürebilir büyümeyi görmeleri lazım. Bunu görmeden kolay kolay inanamayacaklar. Ama bu sürdürülebilir büyümenin olabilmesi iÇin de hep büyüme yapısının değişmesi hem yapısal reformlar yoluyla belirtisinin azalması lazım. Şu anda önlerini çok rahat göremiyorlar. Burada gerçekten enflasyon düştü mü, yoksa çok mu fakirleştik? Fakirleşme, bu programın bir unsuru. Zaten anlatılmıyor. Neden? Biz, enflasyonu düşürürken, verimliliğimizi arttırdığımız iÇin büyüyerek enflasyonu düşürmedik. Biz, daha çok döviz kurunun arzını fazla kılmaya çalışarak, dışarıdan ucuzu ithal ederek, yerli üreticiyi terbiye etmeye çalıştık. Bu kamu borcunun çevrilebilmesi iÇin de gerekliydi. Faizlerin düşebilmesi iÇin de gerekliydi. Şimdi bu yapıda yaptığımız zaman kurumların çoğunun rekabet gücü önemli ölçüde geriledi. İşsizlere iş bulamadık, eskiden işi olanların da bir kısmı işini kaybetti. İşsizlik oranı da artıyor. Bu anlamda fakirleşme doğru, satın alma gücündeki azalma doğru. Ama enflasyonla mücadelenin doğal sonucu bu mu olmalı? Yani, bu ödenebilecek en ağır maliyetlerden biri. Daha akılcı olunursa, bir toplumsal uzlaşma gerçekleşmiş olsa, daha düşük bir maliyetle enflasyon düşebilir, sağlıklı bir büyüme süreci başlayabilirdi.

Akif Karabıyık (Bilgisayar mühendisi): Tefe tüfe'yi oluşturan kalemlar ne kadar temel ihtiyaçlarımızdan oluşuyor bunu merak ediyorum. Örneğin bir soba borusu mudur, kalem midir, ya da akaryakıt, cep telefonu var mıdır, bunları merak ediyorum...

Uğur Civelek: Burada soba borusu da var, kalem de var, akaryakıt da var, fakat cep telefonu yok. Yani, teknolojinin kullanıma yeni sunduğu ürünler varsa, bunların girmesi ancak orta uzun vadede mümkün olabiliyor. Ama henüz şimdilik kullanımdan çıkmış ürünleri de çıkartmakta yine bir gecikme oluyor. Örneğin, soba borusunun vatandaşın yaşamında etkisi ne kadardır? Eskiye göre kesinlikle azalmıştır. Ama hala endekslere eski tartısıyla girmeye devam ediyor.

Celal Pir: Bunları ne kadar bir süre iÇinde yenilemek lazım? Zannediyorum 80'li yılların ortasında bir yenileme yapıldı.

Uğur Civelek: 80'li yılların ortasında bir yenileme yapıldı, zaman zaman bazıları değiştirildi ama ilk temel çalışma 63, 80'li yıllar. Hala o tartılarda çok büyük bir değişiklik olmadı. 96'da bir tek şey yaptık. Enflasyon gerçekçi mi sorusuna belki en büyük kanıt olabilir. Enflasyondaki mevsimlik dalgalanmayı azaltmak üzere tartılarla biraz oynandı. Yani, hane halkının yapısından biraz daha farklılaştırıldı. Bu yapı hala devam ediyor.

Celal Pir: O zaman vatandaşlarımız haklı olabilirler. Yani benim hayatımı ilgliendiren rakamları ben burada göremiyorum, demekte haklılar mı?

Uğur Civelek: O açıdan haklılar. Bir yıl bazında düşündüğümüzde haksızlar ama aylık bazda haklı olabilirler.

Ahmet Durak (Esnaf): Enflasyonun tek haneye düşmesinde etkili olan unsurlar nelerdir? Yatırım yapılmadı, işsizliği azaltmada hiçbir ilerleme yok, alım gücü geriledi, üstelik iç ve dış borçlar da duruyor. Şimdi böyle baktığımızda bütün bu olumsuzluklara rağmen enflasyonun hangi etkilere göre tek haneye düştüğünü merak ediyorum. Ayrıca enflasyonun düşmesi bunca hayati konuya etki etmiyorsa neye ediyor da seviniyoruz?

Uğur Civelek: Son derece haklı. Burada enflasyon düştü, evet... Biz burada döviz kurunu yoğun kullandık. Türkiye'de tüketici fiyatları, toptan eşya fiyatlarından etkilenir. Tüketici fiyatlarında hizmet sektörü de vardır ama hizmet sektörü de reel sektörün performansına göre bir seyir izler. Gelirler artıyorsa, istihdam artıyorsa, sınai üretimde, bu hizmet sektörüne de yansır. Tersi yine aynı şekilde yansır. Toptan eşyada yalnız mallar vardır. Hizmet sektörü yoktur. Toptan eşya, ekonominin kabaca yüzde 50'sini temsil eder. Tüketici tamamını... Bu toptan eşyanın yüzde 70'i sınai ürünlerdir. Sınai ürünler döviz kuruna çok hassastır. Onun iÇin Türkiye'de kur yükselirse, enflasyonumuz da yükselir. Yerinde sayarsa veya gerilerse, enflasyondaki artış eğilimi düşer. Şu anda Türkiye'de hatırlayalım 2001 Eylül ayında 1600 kur vardı. Belki Temmuz ayında da 1.600 üzeri görmüştük. O günden bugüne yatay bir eğilim var. 1.300 seviyesindeyiz. Aradaki enflasyon belki yüzde 65-70 oranında arttı. Bu tabi ki TL'deki değerlenmenin Türkiye'nin yabancı ürünlere karşı gerek içeride gerek dışarıda rekabet gücünü azaltıyor. Bu rekabet gücü azalması, faktör gelirini geriletiyor. Ücretler geriliyor, karlar geriliyor. Kira gelirleri geriliyor, faiz gelirleri azalıyor. Tabi ki gelirler azaldıkça da tüketimimiz.. çünkü fiyatlar düşmüyor hala, az da olsa arttığı iÇin, tüketim sepetimiz sıkılıyor. Biz bunu yaşam sıkıntısı olarak alıyoruz. Sepetin küçülmesi değil enflasyon. Çünkü onun bir ayağı da gelir. Bir ayağı fiyat. Yalnız fiyatlara bakıyoruz enflasyon hesabında. Vatandaş, gelirle birlikte ele aldığı iÇin farklı düşünüyor.

Tarkan Sekülü (Mali müşavir): Enflasyonun tekli rakamlara inmesi halkın morali açısından çok önemli. Bunun devamı iÇin neler yapılmalı ve daha önce uygulanan ekonomik politikaların önceki iktidar zamanında kemal derviş zamanında ve şimdikinin paralelinde mi devam etti, bunlarla ilgili yorumunu rica ediyorum.

Uğur Civelek: Enflasyonun tek haneli seviyelere düşmesi tabi ki önemli ama vatandaşın bilmediği bir nokta var. Nasıl düştü? Burada kalıcı olacak mı? Bunun sağlıklı yolu nedir? Mali sektör güçlenecek. Kamu belki yeniden yapılanacak. Sorunlar giderilecek. Makro denge kurulacak. Bunun sonucu olarak fiyat istikrarı oluşacak. Enflsayon tek haneli seviyelere inecek ve orada kalacak, bir daha oynamayacak. Burada enflasyon sonuçtur. Süreci tersine değiştirebilir miyiz? Yani, sonucu sağlarsak, sebepler ortadan kalkar mı? Hayır, kalkmaz... Vatandaşa şu anda eğer onun sebepleri ortada hala duruyorsa, sonuç başka bir şekil gerçekleştiyse, bu sevinç biraz erken bir sevinç olabilir. Kalıcı olması iÇin belki yapılmayan, ihmal edilen şeylerin yapılması iÇin çaba harcamak lazım. Ondan sonra vatandaşa müjdeyi vermek lazım.

İsa Cengiz (Öğrenci / Batman): Bu ülkenin hali ne olacak diye merak ediyorum. Türkiye cumhuriyeti var olduğundan beri her zaman bir ekonomik bunalımda ne zaman kurtulacak bu bunalımdan?

Uğur Civelek: Valla, bu kurtulma tabi ki insan ömrü açısından farklı olabilir ama biraz daha genel bir şey söyleyeyim. Şu an gözümüzde büyüttüğümüz güçlü ekonomiler, onlar da 21. yüzyılda Türkiye'nin yaşadığı süreci bir şekilde yaşayacak mı? Ben yaşayacaklarını düşünüyorum. Belki bizim onlardan önce tanışmamız tek avantajımız olabilir ama biz, hatalarımızdan ders çıkarmayı becerebilsek, belki sorunları çok daha kolay çözeceğiz. Biraz da çok bencil davranmasak, biraz da orta vadeli düşünsek, herşey çok daha rahat olacak. Bizim sorunlarımız daha erken başladı, dünyaya göre. O düzenin bir parçası olabilir. Bizim aklımızı yeterli kullanmamızın sebebi olabilir ama bu durumun hep böyle gideceğini düşünmesin

Bahadır Subaşı (Mühendis): Çin ekonomisi malum T.C ekonomisini de fazlasıyla etkiledi. Son haberlere göre bizim de bazı büyük holdinglerimiz Çin'de fabrika kurmak için kolları sıvamış durumda. Peki bu gelişmeler şu anda içinde bulunduğumuz Avrupa birliği arifesinde acaba Avrupa açısından nasıl değerlendirilir? Çünkü bu Çin potansiyeli bizim iÇin olduğu kadar zannedersem Avrupa içinde biraz tehlike ihtiva ediyor. Enflasyonla bu kadar mücadele eden ülkemiz için gerçekten bu kadar büyük tehlike oluşturur mu? Yoksa Çin hükümetinin bu başarılı politikası bizim için bir model olabilir mi?

Uğur Civelek: Şu anda Çin'in oynadığı oyun, biraz abartarak ifade etmeye çalışayım, çok agresif bir oyun. Dünyada Asya Rusya krizinden sonra pek çok sektörde arz fazlası var. Arz fazlası varsa, önce bu fazlalık azalmalı, talep biraz yükselmeli. Arzda da elenenler olacaktır. Dengesinki bulmalı. Ondan sonra sağlıklı büyüme başlayabilir. Ama Çin, bu ortamda, 10 yılda 1 trilyon dolarlık yatırım hamlesini başlattı. Arz fazlası olduğunu bildiği sektörlere yatırım yapmaya girişti. Bu arz talep dengesizliğini iyice arttırdı. Ve mevcut üreticiler Çin'in maliyetlerine inebilecek durumda da değil. Artı, doların değer kaybı, Çin'in avantajını iyice körükledi. Şu anda Çin, sermaye hareketleri üzerinde en önemli ülke. Fiyatları domine ediyor. Pek çok şirket, ya üretimin içine kaydırmak ya da kapatmak ikileminden birini tercih etmek durumunda. Türkiye'deki sanayiciler de bu kapsama giriyor. Avrupa'dakiler de, Amerika'dakiler de... Onun için Batı'nın belki siyasi iradesi dışında sermayeye, direkt yatırım çekmek işine yöneliyor. Bu durum bizi nasıl etkiler? Bizdeki mevcut programın, enflasyonun kalıcı olabilmesi için bizim tasarruf açığımızın gelen direkt yatırım şeklindeki sermayeyle takviye edilmesi lazım. Borçla değil. Direkt yatırım girecek. Ama bu şekilde yatırım şu anda bizi tercih etmiyor. Çin'e yöneliyor. Bu bizim açımızdan bir olumsuzluk. Ama bu olumsuzluğu yalnız biz yaşamıyoruz. Çin dışındaki tüm ülkeler yaşıyorlar.

Kadir Yener (Tekstilci): Enflasyon rakamlarındaki iyileşmede abd'de faizlerin düşük olması ve gelişmekte olan piyasalara olan fon akışının payı olduğuna inanıyor musunuz ? Ben 2005 yılı sonuna kadar gelişmekte olan ülkelerden bu sıcak fonların çıkacağını ve türkiye'nin borç çevirememe sorunu yaşayacağını ve konsolidasyon ilen edileceğini düşünüyorum. Bu konudaki görüşünüzü bilmek isterim...

Uğur Civelek: Son derece haklı. Dünyada faizler çok düşük seviyede. Amerika'da yüzde 1 seviyesinde. Avrupa'da yüzde 2 seviyesinde. Bu faizler baktığınızda son 40-50 yılın en düşük seviyelerine yakın geliyor. Peki, niye böyle oldu. 1990'lı yıllarda gelişmiş ülkelerden Avrupa Birliği ve Japonya durgundu. Amerika, dünyanın lokomotifi olmuştu. Ancak 2000 yılı sonunda Amerika da tekledi. Kısa süreli olmayan bir durgunluğa girdi. Mevcut sistemin temellerini koruma, kırılganlığı azaltmak için Amerikan Merkez Bankası, 2001 yılı içinde tam 11 kez faiz düşürdü. 6.5'tan faizler, 1.5 yıl içinde yüzde 1 seviyesine indi. Bu sermaye piyasasındaki satış baskısını önlemek, mali sektöründeki kırılganlığı azaltmak, bilançolardaki tahribatı azaltmak içindi. Şimdi bu durumda ne oldu? Faaliyet gelirleri azalırken, ama cari harcamalar azalmıyorsa, firmalar faaliyet için gelir yaratma telaşına düştüler. O zaman en uygunu neydi? Yüzde 1'le para satacaklarına, yüzde 1'le borçlansınlar, yüzde 6'yla tahvillere yatırsınlar. Hatta kredili olarak yatırsınlar. Başlangıçta bu durumu sürdürülebilir kıldı. Sabit getirili menkul kıymetlere nur yağdı. Kağıtlar da bundan büyük ölçüde yararlandı. Ama bu hep böyle gidecek bir durum değildi. Bir yerde faizler yükselmeye başladığı an, bu oyunun sonu gelirdi. Şu anda ocak ayında bu sinyal verilmiş durumda. Artık faizlerin bu sonraki rotası orta vadede yukarı. Dolayısıyla bu oyunun piramit şeklinde büyüme dönemi sona erdi. Bundan sonra yaşanacaklar da tabi ki birileri tarafından biliniyor. Bu süreçte dünya ekonomisi tekrar sağlıklı bir rekabet ortamına kavuşmaz, tekrar büyümeye başlamazsa kırılganlık oldukça yüksek. Onun için 2005 sonrası kanaatine katılıyorum.

Onur Cantürk (Öğrenci): Önümüzdeki yıllarda IMF'ye geri ödemelerin yapılacağını düşünürsek enflasyonu yine tek hanelerde tutmak mümkün olacak mı?

Uğur Civelek: Bu yıl 9'du, azaltılmıştı. 2006'ya kaydırılmıştı. 2006'da görünüyor. Şimdi burada ne olabilir? Şu anda tek açık, bu şekilde tartışılmayan konulardan biri bu. 2004 sonunda program bitiyor. Daha anlayışlı olunabilmesi için 2004 sonrasında bir üç yıllık program yapalım. Belki gerektikçe net borç almayız ama borç yapılandırması bu çerçevede olabilir şeklinde imalar da var, bu süreçte. Neden bu konuşuluyor? Türkiye'ye bakıyoruz. 2003'te büyüdük diyoruz, ama, biz gelirimiz arttığı için büyümedik. Borçlanarak belki biraz büyüdük. Dış borç aldık, vatandaşlarımız içeride gelirinden çok harcadı. Sistem bunu teşvik etti. Ama bu sürdürülebilir bir durum değil. Çünkü ben aldığım borcu bir yerde harcamamı kısarak ödemek zorundayım. Türkiye'nin büyüme yapısı değişmedi. Biz, bu şekilde büyüdüğümüz zaman cari açığımız büyüyor, borçlanmayı bağımlılığımız iyice artıyor. Şu anki koşullarda Türkiye, net dış borç ödeyecek duruma henüz gelmedi. Bir orta vadeye daha ihtiyacı var. Bunun için belki o borcu yapılandırmak gerekebilir. Aksi takdirde net borç ödeyecek durumda değilsek, içerideki mevcut dengeyi ve olumlu gelişmeleri koruma şansımız olmayabilir.

Bilal Yalçın Şahin (Serbest meslek): Döviz fiyatları düşerken dahi düstüğü söylenen enflansyon artışı devam ediyor. (bize önceden en büyük enflasyon artış sebebi olarak döviz fiyatlarındaki artış gösterilirdi). Maazallah, döviz fiyatlari yukarı doğru hareket edecek olsa durum ne olacak?

Uğur Civelek: Enflasyonda önce özel imalat sanayi ve kamu fiyatları başlayacak. TEFE yukarı gidecek. Tüketici fiyatları da bunu takip edecek.

Celal Pir: Yani tekrar bir hareketlenme olur.

Uğur Civelek: Bir hareketlenme olur. Onun için Türkiye'deki dalgalı kur, normal bildiğimiz dalgalı kurlardan değil. Kurun hep aşağı doğru, TL'nin değerlenmesi yönünde dalgalanması lazım. Bunun bir yan tesiri var, büyüme üzerinde. Ve mali disiplini konusunda. Ama enflasyonu aşağı çekmenize yardım ediyor. Marifet, mali disiplini koruyarak, geliştirerek, ekonomiyi büyüterek bu enflasyonu böyle aşağı çekmek. Bizim yaptığımız şu anda tek taraf, onun için büyük bir başarı olarak saymamamız lazım.

Osman Akdağ (Kamu çalışanı): Kardeşimin küçük bir dükkanı var. Enflasyonun %30'lu olduğu dönemlerde yüzde 30 civarı kar bir anlam ifade ediyordu. Şimdi enflasyonun %10 altında olduğu bir dönemde bu oranına yakın kar marjı kira, elektrik vb. Giderleri karşılamaktan aciz. Yani kar zor ise eğer, esnaftan kim ister enflasyonun düşmesini?

Uğur Civelek: Şimdi esnaf cirosuna bakıyor, karlılık oranına bakıyor. Ona göre. Bir de kendi masrafları var. Buradaki sorun şurada. Yüzde 30 enflasyon varken, yüzde 30'luk kazanmak, ona yetiyordu. Cari masraflarını karşılıyordu ama sermayesinin eridiğini farketmiyordu. Şu anda süreç değişmiş durumda. Yüzde 10'luk kazanç, ama kendi masraflarını karşılamaya yetmiyor. Öz kaynağından yediğini görüyor. Daha önce farketmediği şeyi şu anda farkediyor, değişen bir şey yok.

Celal Pir: Aslında geçen sefer de farkediyordu ama cirosu büyüyordu, değil mi? Cari olarak yine kaybediyordu.

Uğur Civelek: Nominal rakam anlamında, parasal bir aldatmaca var. Onun için daha önce farketmediği şeyi şu an farkediyor.

Sami Ulubay (Kamu çalışanı): Hükümet elektrik, su ve doğalgaza zam yapmamakla övünüyor. Vatandaş olarak bunu takdir etmiyor değiliz. Ama yaklaşık 500 milyon lira kazanan bir aile babası olarak sormadan edemiyorum. Bir de bize bunu yapsalardı zaten olur muydu? Bir yandan da çok da gurur duyulacak bir şey değil diye düşünüyorum ve seçim sonrasını da merakla bekliyorum...

Celal Pir: Burada ertelemeler olabilir mi? Yani, enflasyonu, seçim öncesi düşük göstermek. Ondan sonra bu sizin dediğiniz çerçevede yapısal reformları oturtmak için gereken en sert önlemleri almak gibi.

Uğur Civelek: Seçim sonrasında hiçbir şey olmayacağını söylemek mümkün değil. Ama bazı şeyler olabilir. Şu anda IMF'nin zorlamasıyla bir yedi katrilyonluk ek önlem paketi alınmış gibi görünüyor. İşte bunun yarısı kabaca harcamaya konulan blokaj, ödeneklerden kesinti yapılıyor. Bir kısmı da yeni gelir yaratma. Burada da akaryakıta zammı gördük, sigara tartışılıyor. Belki doğalgaz gündeme gelecek. 7 katrilyonluk bir gelir yaratılmaya çalışılıyor. Şimdi bunlar yeterli olur mu? Bundan emin değilim. Çünkü zaten bu yıla başlarken daha önce açıklanmış bütçe çok iddialı bütçeydi. Yüzde 5 büyüme, yüzed 12 enflasyon hedefleyen 420 katrilyonluk.. Ekonomiye göre tanımlanmıştı. Harcamaları azami ölçüde kısmıştı. Kısacak yer kalmamıştı. Zaten 68 katrilyonu faizde. 90 katrilyon diğer harcamalar vardı. Bunun da 42'si personeldi, 22'si sosyal güvenlik transferiydi, askeri harcamalar vardı. Yani, bütçe harcamalarının yaklaşık yüzde 80, 85'inde kısıntı, bu olası değil. Gelir tarafı da iddialıydı. Yani gelir dağılımındaki bozukluğu filan dikkate almadan daha fazla reel gelir toplayabilmeliydik. Şimdi bunun üzerine yedi katrilyon daha ek gelir yaratmak o kadar kolay değil. Evdeki hesap çarşıya uymuyor gibi görünüyorsa, daha erken önlem şart. Seçim sonrasında bazı yeni ayarlamalar yapılabilir.

Murat Soyer (Mühendis): Sayın Bülent Ecevit 'i bile, IMF'den birisini getirtecek kadar kötü olan şey nedir? Türkiye'nin gerçekten iÇinden çıkılamaz durumu mu, yoksa siyasi partilerin yetersiz veya beceriksiz kadroları mı?

Celal Pir: Bu kadroları seçenlerin de biz olduğumuzu unutmayalım.

Uğur Civelek: Kesinlikle öyle. Yani sorunların bugüne kadar gelmesinde siyasi kadroların sorunu var. Ancak şu anki siyasi kadrolar çözüm için içeride gerekli uzlaşıyı sağlayamıyor, kolay çözüm peşinde koşuyor. Bunun için her sıkıştığımızda topluma değil IMF'nin kapısına gidiyoruz. Verdiğimiz sözleri de tutmakta sıkıntılarımız oluyor. Tabi ki sonuçlarda istediğimiz çizgiye gelemiyor. Giderek daha bir sıkışıyoruz. Burada bence esas çözüm, durum neyse, bunu toplumla paylaşmak, işbirliği aramak, uzlaşıyı aramak. Bu uzlaşı olmadıkça hiçbir programın zaten Türkiye'de çalışma şansı yok. Sorunu evet siyasi iradenin bir takım tasarrufları yarattı. Ama bugün o sorun o kadar büyük ki, siyasi iradenin tek başına ve IMF'le meseleyi çözme şansı yok. Toplumun sorunu anlayıp, elvermesi lazım. Uzlaşma için...

Nazif Erdoğan (Veteriner): Tüketimin artması ya da piyasaların rahatlaması, hangi enflasyon rakamlarında olacaktır? Enflasyonu aslında satın alma gücünün düşüklüğü frenliyor. Böyle giderse memurlar ya da maaşlı çalışanlar dışında kimsenin geliri olamayacak...

Uğur Civelek: Burada tabi ki... Eğer söylediği haklıysa, memurların da maaşı olmaz. Çünkü devlet de topladığı vergiyle o maaşları ödüyor. Gelir yoksa, tüketim olmayacaktır. Gelir olmadığı için vergi alınamayacaktır. Kimseye ödenemeyecektir. Yani, birileri ekonomide nereye gidiyorsa, örneğin reel kesim, kimse başka bir yere gideceğini hayal etmesin. Ya hep varız ya hep yokuz.

Ali Ergene (Müteahhit): Enflasyon rakamları açıklanıyor ben ise hayretle izliyorum! ben inşaatcıyım. bizim sektörde enflasyon değişmedi, nedeni de demir fiyatları. neden çimento ve hazır beton fiyatları hızla yükseliyor Örneğin demir tonu 650 000 000 Tl'den 920 000 0000Tl ye yükseldi bunun gibi enflasyon nasıl düştüğünü anlayamadım açıklaybilir misiniz? Bu lokomotif sektörde böyle!!!!

Uğur Civelek: Son derece haklı. Burada bir sektör açısından bakıyorsak, o sektörün kullandığı temel hammaddelerin fiyatı, biraz da dış konjonktür tarafından belirleniyor. Şu anda dünya genelindeki eğilimi söyleyeyim. Emtia piyasalarında 11 Eylül'den bu yana yaklaşık dolar bazında yüzde 42, 43 düzeyinde bir artış var. Mesela demir tempolu artanlardan biri. O tarihten bu yanaki fiyat artışı yüzde 100'e yakın. Bu tabi ki dışarıdan içeriye de geliyor. Biz, TL'yi değerlendirerek, hem o etkiyi azaltıyoruz, ekstra maliyet baskısını ortadan kaldırıyoruz. Hem içeride de zaten gelir azaldığı için talep yetersiz olduğu için, enflasyonun hiç yükselmemesi lazım.

Celal Pir: Çok teşekkür ediyorum.

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları