|
|
Live Vote is temporarily unavailable.
|
|
Ama beklenen olmadı. F1 dünyası, ilk 3 yarışta tüm otoriteleri şaşkına çeviren doğa şartlarının da yardımıyla tekrar eski güzel günlerine döndü. 2002’de adeta bir “uzaylı” gibi yarışan ve hemen hemen hiç hata yapmayan bir Michael Schumacher izlemişti yarış severler. 2003’te ise birbirinden heyecanlı yarışlar izleme fırsatı buldular, zaman zaman ekran başından ayrılamadılar; bir değil birkaç gün konuşuldu bazı yarışlar. İlk 4 yarışta 4 de farklı birinci çıkarınca F1, 2002’de yarış dışı kalan bazı özelliklerini tekrar kazandı: Heyecan, rekabet, sürpriz, şov, taktik zeka, zevkli yarışlar, vs... F1, büyüklerin kazanmasını sağlayan ama küçüklere da kazanma şansı veren kimliğine bürünmüştü tekrar.
FERRARİ’NİN UNUTULMAZ(!) PERFORMANSI
Burada bir parantez açmakta fayda var... 2003’ün unutulmaz sezonlar arasında yer alacak olmasının nedenlerinden biri de Ferrari’nin performansıydı... Herkesin dudağını uçuklatması beklenen Ferrari’nin yeni otomobili F2003’ün beklendiği kadar “benzersiz” olmaması, yakaladığı podyum serisini geçen yıl da sürdüren ve Ferrari taraftarlarını bile ekran başından kaçırtan Michael Schumacher’in dünyalı kimliğine geri dönmesi, Michael Schumacher’in de hata yapabileceğini düşünmeye başlayan diğerlerinin kendine güveninin artmasına neden oldu.
Daha sonra ise Formula 1 tarihinde pek çok kez yaşadığımız ve herkes için geçerli olan doğal süreç işlemeye başladı: 1) F1’de yapılan her yenilik, riski de beraberinde getirir. 2) Kazanan bir otomobilin bir sonraki modelinin daha iyi olacağının garantisi yoktur. 3) Siz ilerleme kaydetmek için aylarınızı harcarken, rakipleriniz sizin açtığınız kapıdan içeri girerek, aylar sürecek bir geliştirme çalışmasını daha kısa sürede gerçekleştirebilir, size kısa sürede yetişebilir. 4) Kimse sonsuza kadar zirvede kalamaz (ne Niki Lauda, ne Alain Prost, ne Ayrton Senna, ne de Michael Schumacher...)
F1 severlerin pek çoğunda Michael Schumacher fobisi olduğu düşünülürse, bir iki paranteze daha ihtiyaç duyulduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz... Bir iki noktayı açıklamakta yarar var. 1) Michael Schumacher çok iyi bir pilot (bunu ben değil, rakipleri söylüyor), çok az hata yapıyor (bu da rakiplerinin düşüncesi) ve şu anda pistte yarışan Dünya Şampiyonluğu yaşamış iki pilottan biri... 2) Otomobili de çok iyi, geçen yıl pistte bir uzaylı edasıyla yarışmasında en önemli paylardan biri “o” otomobile aitti. Ama o otomobili o hale getiren ekibin başında da kendisi geliyordu... 3) Schumacher’in başarılarını sadece şansa ve yarıştığı dönemlerde rakipsizliğine bağlamak, hem ona, hem ondan önce yarışıp başarılı olanlara haksızlık olacaktır.
Bu nedenle F1 yorumu yaparken hayatta da uygulamak zorunda olduğumuz bazı kuralları gözardı etmememiz gerekiyor: 1) Matematik her zaman matematiktir. 2) Hayatta en önemli şey nezakettir. Herkesi sevemezsiniz, ama herkese karşı nazik olabilirsiniz.
F1 RACİNG’DEN MOUSE-PAD ARMAĞANI
2003 sezonu, F1’in geleceğinin parlak olduğunu da kanıtladı. Eksikleri tabii ki var ve gelişim hayatın her alanında olduğu gibi Formula 1 Dünya Şampiyonası’nın da hedefi. Ama 2003’te yaşananlar, bir süredir yıldız arayışı içinde bulunan F1’in, Michael Schumacher sonrası çok da sıkıntı çekmeyeceğini gösterdi.
F1’in geleceği hakkındaki kehametlerimizi bir sonraki sayıya bırakarak, yazımızı, Türkiye’nin tek Formula 1 dergisi olan F1 Racing Dergisi ekibinin bir dileğini yerine getirerek bitirelim: Derginin Eylül sayısı, her zamanki gibi çok güçlü içeriğinin yanı sıra, tüm okurlarına vereceği bir mouse-pad’le dağıtılacak. Eski mouse-pad’inden sıkılan, yeni mouse-pad almayı düşünen ya da mouse’unun altında F1 Racing logosu ve bir F1 otomobili görmek isteyenlere duyurulur... | |
e. murat yığcı'nın tüm yazıları
