Home page
Haber Menüsü


Ussal Grip ve Jack Nicholson
 
Flu, bildiğim kadarıyla fotoğrafçılıkta ‘bulanık’ demek - yanlış biliyorsam bağışlayın. İngilizce’de de ‘grip’ demek bu kelime. Eh, havalar soğudu, ortam gribe müsait.  

 
Algan Sezgintüredi
NTV-MSNBC
9 Aralık—  Grip olunca insan, hayatı sanki gizli kameradan izlermiş gibi olur: Odaksız, titrek, bulanık. Tabii buradaki bahis konusu olan grip, fiziksel olanı değil - nasıl denir, mental olanı efendim.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Ukalalıktan mental dediğim bu ussal illet, ülkemizde pek çok uzun hikaye ile detaylanıp, temelde yirmi iki sene öncesinin Eylül ayından ivme almakla beraber kökü çok daha gerilerde, iletişim olanaklarının hızla artmasıyla başlayıp gelişen, ana uygulama alanı ‘tukaka’ Amerika olan bir şeydir. Ussal gribe yakalanan kişi, genelde bu illet açıkça ve tıbben ve de resmen tanımlanıp tanınmadığı için, ne olduğunu bilemez -sadece bir şeylerin ters gittiğini hisseder, “Allah Allah” der, bir süre sonra da normal gribe nasıl alışıyorsa buna da alışır, bununla yaşar.
       Öldürücü değildir bu illet: Temel işlevi, tıpkı ‘reel’ grip gibi, algıyı, hisleri köreltmek, musallat olduğu zihnin fonksiyonlarını yavaşlatmak, tepkilerini azaltmak (mümkünse hepten silmek) ve zihni hemen herkesin yakındığı ama nesinden yakındığını da tam bilemediği düzenin istediği kıvama getirmektir.
       Bu illetin başlaması ve gelişiminin, iletişim şeylerinin tekamülüyle doğrudan ilişkisini kabul ederseniz, palazlanmasının da doğrudan medya dediğimiz bol dişli canavarın işi olduğunu söyleyebilirim. Zaten her bulan medyaya çıkarıyor faturayı, di mi canım?
       Neyse, ussal gribin iyice yerleşmesinden sonra artık bünye her verileni almaya alışır. Çoklukla verilene bakmaz bile. Fludur artık hayat, gizli kamera görüntüsüdür zihinlere yansıyan; ne söylendiği, kime söylendiği falan önemini yitirir, sadece bir şeyler olmaktadır ve bu artık yeterlidir ‘yaşam kanıtı’ olarak.
       
JACK NICHOLSON’IN İSTANBUL’A ‘IŞINLANMASI’ !?
       8 Aralık 2002 tarihli Hürriyet gazatesinde, altıncı sayfadaydı galiba, bir haber vardı. Yaşayan sinema oyuncularının en babalarından Jack Nicholson, Ukrayna’da çekmekte olduğu filme ara verip, bayramın ilk günü İstanbul’a gelmiş. Mehmet Barlas’ın kardeşi ile buluşmuş -üniversiteden arkadaşlarmış-, ziyaretinin gizli kalmasını rica etmiş. 20 saat İstanbul’da kalan Jack beye önce bir şehir turu yaptırıp sonra da Levent’te bir lokantada ağırlamışlar; Hürriyet gazetesinin genel eğilimi olan detaylı ‘mönü’ yazılmış, misafirimiz yemeklere hayran kalmış vesaire. Sonra da gitmiş geri. Buraya kadar “E, n’apalım, aferin” denebilir ancak.
       Fakat gazete, bu ziyaretin kanıtı olarak, Nicholson’un gittiği lokantanın peçetesine yazıp imzaladığı notun fotoğrafını koymuş. Notta, yemeklerini pek beğendiği lokanta sahibine ithafen kendi lokantasında buluşma dileği, tarih ve imza var.
       Peçetede yazan tarih 7 Aralık 2002…
       Şimdi, bir kere bayramın ilk günü 5 Aralık 2002 idi. Nasıl? Dizgi hatası mı? Olur tabii. Zaten o dert değil. Esas mesele şu:
       Ukrayna’daki filmine ara verip geldiği söylenen Jack abi, 6 Aralık akşamı (Amerikan saatine göre; bizde 7 Aralık sabaha karşı 05.30) fena halde taraftarı olduğu LA Lakers’ın Dallas Mavericks ile yaptığı maçta idi. Maç boyu bir kaç kere de görüntüye geldi.
       Bu durumda, Nicholson oranın saatiyle akşam 22 civarı başlayıp geceyarısı gibi biten maçtan hızla çıkıp ilk uçağa atlamış - say ki o saatte Türkiye bağlantılı bir uçak olsun - beklemeler dahil 14 - 15 saatlik bir yolculukla soluğu İstanbul’da almış oluyor. Oluyor da, bu hesaba göre İstanbul’a en erken 7 Aralık 2002 Cumartesi gecesi (bayramın üçüncü ve son günü) taş çatlasa 23.00 sularında ulaşabiliyor. Olsun, adam maçtan apar topar çıktı geldi, aç tabii... Uçaktan “açım ben, aç! Türk yemeği yemeliyim hem de!” diyerek inince, hızla o saatte Levent’e götürülüyor, lokanta açılıyor falan filan. 60+ yaşındaki Jack abinin bünyesi gayet sağlam, ‘jet lag’ falan hikaye! Hürriyet diyor ki, Jack abi zaten gemiyle gelmiş! Bir de üstüne 20 saat İstanbul turu? Oldu sana 08 Aralık Pazar… E, abi, nasıl yetişti bu haber 07 Aralık baskısına?
       Kafam karıştı benim: Ya Jack abinin sahiden bayramın ilk günü, 5 Aralık’ta geldiği haberi doğru -o zaman ispat için konan peçete sahte; ya da peçete gerçek, Jack abi yaş icabı günü karıştırmış (saat farkı da var ya) 7 Aralık yazmış.
       Sahte peçetenin kime faydası var? Ha, Jack abi bizim lokantayı beğendi ya… o mudur ?
       Eh be kardeşim, onca şey varken takıldığına bak; nedir ki yani? Ivır zıvırdan haber işte. Yer dolsun, şey olsun falan filan. Bünye razı işte, uzatma.
       Flu geçiyor günler işte. Böyle.
       
 
       
    TOP5 38. Rotterdam Film Festivali başladı  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları