Home page
Haber Menüsü


Güncelleme: 14:48 TS 4 Ara., 2002
NTV
Wolfowitz’le röportajın tam metni

Mithat Bereket: Son defa Türkiye’ye geldiğinizde yine sizinle özel bir röportaj yapmıştık. Orada birkaç noktaya değinmiştiniz. O zamandan bu yana neler değişti? Yeni bir şeyler oldu mu acaba?
       
       Paul Wolfowitz: Şu anda yeni bir hükümetiniz var. Ve ben, dışişleri bakanlığından yetkililerle görüştüm. Başbakan Gül ile görüştüm. Kendisiyle daha önce de tanışmıştım. Ancak, Sayın Gül’le ilk defa başbakan olarak görüştüm. Kendisini tebrik ettim. Sayın Erdoğan’la da görüşmeye gittim. Şunu söylemem gerekiyor. Gerçekten sadece açıklamaları değil, yeni hükümetin yaptıkları da son derece memnuniyet verici. Ve bir kaç gün içerisinde göreve başladıktan sonra son derece olumlu gelişmeler sağlandı. Özellikle de kendilerinin yeni hükümetin Avrupa Birliği ülkelerini, Avrupa’ya ait olduğu konusunda ikna etme çabalarını takdirde karşılıyoruz. Türkiye’de Avrupa’ya ait olması, Türkiye için olduğu kadar Avrupa için de olumlu olacağını düşünüyoruz. Yine hükümetin sahip olduklarından bir tanesi Türkiye’nin demokratik, laik bir ülke olduğu ve demokratik, laik değerlere verdiği değer. Bütün bunlar Türkiye’nin dünya için önemini bir kez daha vurguluyor.
       
       Mithat Bereket: Sayın Erdoğan ve Başbakan ile görüşmeleriniz nasıldı? Nasıl bir izlenim edindiniz? Özellikle de geçmiş hükümete kıyasla farklı bir izlenim edindiniz mi? Acaba onların ifadelerinde herhangi bir farklılık söz konusu mu? Ya da genel yaklaşımında bir farklılık var mı?
       
       Paul Wolfowitz: Tabi ki bir enerji ve güven olduğunu görüyoruz. Gerçekten bizim de çok iyi hissetmemizi sağladı. Sayın Erdoğan, galiba 14 Avrupa başkentini yaklaşık 7 gün içerisinde ziyaret etti. Gerçekten çok hızlı hareket ediyor kendisi. Ve aynı zamanda başbakan Gül de şu anda son derece karmaşık konularla, dolu bir gündemle karşı karşıya. Şunu söyleyebilirim ki, gerçekten batıya doğru çok önemli bir bakış söz konusu. Bazen bu şaşırtabilir. Ama bunun bence şaşırtıcı olmadığını düşünüyorum. Türkiye’yi tanıyanlar da şaşırtıcı olmadığını söylüyor.
       
       Mithat Bereket: İsterseniz asıl konuya gelelim. Basında yazılanlar, söylenenler, siz, buraya gelmeden önce, geldikten sonra bugünkü gazetelerde çok farklı haberler var. ABD, tam olarak Türkiye’den Irak konusunda ne istiyor. Ve bir mesaj gönderildiği söyleniyor Dışişleri bakanlığına önceden. Ve ABD’nin Türk tarafının 8 Aralık’a kadar yanıt vermesinin beklendiği söyleniyor. Bütün bunlar okuduğumuz haberler. Gerçekten Amerika, Türkiye’den bu konuda ne istiyor?
       
       Paul Wolfowitz: Şunu söylemem gerekiyor, askeri planlamanın ayrıntılarını tabi ki kamuoyunun önünde tartışmak istemiyoruz. En azından parlamentodan belirli kararlar çıkmadan yapmak istemiyoruz. Tabi bu da çok fazla spekülasyonların ortaya çıkmasına ve bazen gerçek olmayan haberlerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Şu anda yaptığımız dünkü görüşmelerin ardında bir anlaşma sağlandı. Belirli bir askeri planlamanın yapılması gerektiği ortaya çıktı. Şu anda Türkiye’nin potansiyel katılımı diğer koalisyon üyelerinden çok daha farklı olacak gibi görünüyor. Mesela şu anda Türk tesislerinin kullanılması gündemde. Mesela bu tesislerin modernleştirilmesi gündeme geliyor. Tabi ki hangi tesislerin kullanılabileceğini, hangi askerlerin getirileceği konusunda bir fikrimiz var. Ve hükümetinizin de böyle konularda belirli düşünceleri bulunuyor. Ve yapmamız gereken şeyler konusunda anlaşmaya vardığımızın zaman sadece bu konuların bir bölümü parlamentonun onayı gerekecek. Ve bunları hükümetinizin yapması gerekiyor.
       
       Mithat Bereket: Çeşitli tesislerin bulunması, üslerin kullanılması, Amerikan askerlerinin Türkiye’ye gelmesi, hatta Türk askerlerinin Kuzey Irak’a girmesi gibi haberler geliyor. Bunlar doğru mu acaba?
       
       Paul Wolfowitz: Çok ateşli tartışmalar olduğu kesin ancak askeri planlayıcıların bildiğiniz şeyler yapması gerekiyor. Ve ayrıntılı olarak planlamalar yapmaları gerekiyor. Bir anlaşma söz konusu. Bu planlamalar devam edecek. Önümüzdeki günlerde adımlar atılacak. Belirli adımlar atılacak. Tabi ki genel bir, özellikle yeni hükümetin de yapacağı bazı şeyler var. Ancak şunu söylemem gerekiyor ki, çok etkilendim. Planlamalarınızın son aşamasında yaklaşık Türk tarafından çok detaylı sorular geldiğini biliyoruz. Gerçekten çok karmaşık bir sorun. Bu nedenle bunu herkesin anlaması gerektiğini düşünüyorum. Ancak, sıradan insanlar da şunu anlayacaklardır ki, şu anda tesislerin modernleştirilmesinden ve belirli yatırımların yapılmasından bahsediyoruz. Bu çok büyük bir adım. Bu bizim tarafımızdan atılmış ve aynı zamanda Türkiye için de atılmış çok önemli bir adım. Ve en kısa zamanda önümüzdeki günlerde ve haftalarda bu noktayı açıklığa kavuşturacağız. Hangi tesislerle ilgilendiğimizi, hangi üsleri Türk hükümetininin kullanmamıza izin vereceği konusunun açıklığa kavuşması gerekiyor.
       
       Mithat Bereket: Son aşamaya gelelim. Nihai kararlar verildi mi Türkiye ile aranızda?
       
       Paul Wolfowitz: Bu planlamayı bunun için de yapmamız gerekiyor. Bu hazırlık çalışmasını yapmamız gerekiyor. Çünkü nihai kararlar henüz verilmedi. Ancak önemli olan bir şey var. Bunu söylemem gerekiyor. Açıkça dile getirmem gerekiyor. Bu yeni hükümetten ve aday ülkelerin hükümetlerinden açıkça şunu duydum.Türkiye, bizimle birlikte olacak. Türkiye, her zaman bizimle birlikte olmuştur. Türkiye ile ABD arasındaki ittifak temeldir ve Türkiye’nin stratejik çıkarları açısından da çok önemlidir. Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Sayın Erdoğan, Başbakan, açıkça dile getirmiştir. Bu Türk politikasının ifadesidir, hiçbir şüphem yok. Ancak bu kadar açıkça dile getirmesi de hoşumuza gidiyor tabi. Mesela sayın dışişleri bakanı da aynı şeyleri söyledi. Bütün üslerin açık olacağını söyledi.
       
       Mithat Bereket: Yani, bu konuda herhangi bir sorun söz konusu değil, sizi mutlu etti değil mi?
       
       Paul Wolfowitz: Evet, daha önce de söylediğim gibi hiç şaşırmadım, bu beni çok mutlu etti. Türkiye, her zaman son yıllarda, son 50-60 yılda çok önemli bir müttefikimiz olmuştur. Türkiye’nin özellikle Irak sorunuyla ilgisi diğer müttefiklerimizden çok daha önemlidir. Tabi ki olumlu ve olumsuz etkileri olabilir. Ancak tabi ki diğer ülkelerden çok daha fazla geleceği şekillendirmek açısından rol oynayabilir. Türkiye’nin katılımı bu nedenle çok önemli. Çok büyük bir fark yaratabilir, Türkiye’nin katılımı. Özellikle barışçı bir çözümün sağlanması da tabi ki mümkün. Eğer barışçı bir çözüm mümkün olmazsa, gücün kullanımının hızlı olması ve bütün bunların ardından da sorunların hızla çözümlenmesi açısından Türkiye’nin rolünün oldukça zor olduğunu söylememiz gerekiyor. Türkiye’nin tabi ki bazı endişeleri Kuzey Irak konusunda. Türk askerlerinin konumu konusunda bazı endişeleri var.
       
       Mithat Bereket: Türkiye’ye bazı ekonomik yardımların olacağı söyleniyor. 3.4 milyar dolar verileceği söyleniyor. Bütün bunlar doğru mu acaba?
       
       Paul Wolfowitz: Birçok sebepten dolayı bu rakamları tartışmak istemiyorum. Bu sebeplerden bir tanesi görüşmelerin ardından bence çok daha iyi bir anlayış geliştirdiğimizi düşünüyorum. Gerçek ekonomik sorunların ne olduğunu çok daha iyi anladık, bence. Özellikle de eğer bir şekilde güven verebilirsek, mesela özel sektöre, piyasalara bir güven verebilirsek bence sonuçların özellikle de çok daha etkili olacağını, piyasaların bunları çok daha psikolojik açıdan temkinli yaklaşacağını düşünüyoruz. Bu nedenle de gerekli önlemleri almaya çalışıyoruz. Ve kayıpların oluşmamasını sağlamak istiyoruz. Ancak aynı zamanda tabi ki askeri tarafından değerlendireceğimiz zaman ne kadar işbirliği olursa, güç kullanımı da söz konusu olursa, bence çok daha etkin sonuçlar sağlayabiliriz. Ve Türkiye’nin daha olumlu sonuçlar elde etmesi de mümkün olacaktır. Dün akşam Sayın Erdoğan’la yemekte, kendisiyle yaptığımız görüşmelerde son 10 yıl içinde Irak krizinin ülkesini güneydoğusunu ne kadar etkilediğinden bahsetti. Mesela kendisi, tankerlerden ve kullanılmayan tankerlerden bahsetti. Herbir tankerden bir tanesi yaklaşık üç ailenin geçimini sağlayan tankerler. Milyonlarca insanın geçiminden bahsediliyor. Böylesi bir operasyon durumunda Erbaa’da bir hükümet kurulacak olursa ve insanların ihtiyaçları da gözönünde bulundurulacak olursa, Türkiye’yle ticaret ilişkilerini de gözönünde bulunduracaktır. Ve buradaki insanlar için çok önemli bir gelecek oluşturacaktır.
       
       Mithat Bereket: Yani, şunu mu söylüyorsunuz? Türkiye’nin ekonomik endişelerinin farkındasınız? Bir şekilde bütün bunları karşılamak için elinizden geleni yapmaya hazır olduğunuzu mu söylüyorsunuz?
       
       Paul Wolfowitz: Bence de çok daha iyi bir anlayış geliştirdiğimizi düşünüyoruz. Ayrıntılarıyla, belirli endişeleri anlamış bulunuyoruz, dünkü görüşmelerimizin ardından. Ve tabi ki Türkiye’yle çalışmak istiyoruz. Ve herşeyin ötesinde eğer yapabilirsek, kayıpların oluşmasını engellemek istiyoruz. En başta bu kayıpların engellemek çok daha anlamlı olacaktır.
       
       Mithat Bereket: Biz oyun oynamıyoruz dediniz, bununla tam olarak neyi söylüyorsunuz?Artık operasyon Amerikan yönetiminin gündemi gündemde mi?
       
       Paul Wolfowitz: Son ziyaretimden bu yana en önemli değişiklik Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin oybirliğiyle aldığı bir karardı. Saddam Hüseyin’in oyun oynamasına son vermesi gerekiyor. Oyun oynamasından bahsederken, son 11 yıl içerisinde Birleşmiş Milletler’e oynadığı oyunlardan bahsediyordum. Çölde birşeyleri saklamasından, sürekli olarak ellerinde olmaması gereken bir şeylerle yakalandıkları zaman bütün bunları reddetmelerinden bahsediyoruz. Bu son derece ciddi bir mesele ABD için... Şuna kesinlikle inanıyoruz ki, kitle imha silahları tarafından tehdit altındayız. Bu rejim, terörizmi politikasının bir parçası olarak kullanıyor. 11 Eylül bizim için bir uyanış çağrısıydı. Ülkemiz için bir uyanış çağrısıydı. 3000 Amerikalının tek bir günde ölmesi, şunu gösterdi. Eğer kitle imha silahları kullanılırsa çok daha fazla insan ölebilir. Ve bunu biz oturup bekleyemeyiz.
       
       Mithat Bereket: Irak’ta ne görmek istiyorsunuz? Neyin gerçekleşmesini istiyorsunuz? Hedefiniz nedir?
       
       Paul Wolfowitz: Irak’ta görmek istediğimiz... Mesela Türkiye’yi örnek olarak görmesini istiyoruz. Irak’ın müslüman bir ülkeyiz ama demokratik olabiliriz demesini istiyoruz. Ortadoğu’daki diğer ülkeler gibi zorunda değiliz. Türkiye gibi olabiliriz demesini bekliyoruz. Tabi ki insanlarımızın gelişmesi üzerine yoğunlaşabiliriz. Bir hükümet kurarız. Ve bu Irak’taki herkesi temsil edecek bir hükümet olabilir, demesini bekliyoruz. Aynı zamanda Irak’ın tek, bütün bir ülke olarak kalmasını istiyoruz. Irak’ın ortadan kaldırılmasını istemiyoruz. Mesela Kuzey Irak’ta Türkiye’nin endişelirini bu noktada çok iyi anlıyoruz. Irak’ın bölünmesini istemiyoruz. Kürt liderlerle yaptığımız görüşmelerde onlar da şunları söylüyor. Biz, Iraklılarız. Hiçbir şekilde bizlerden bir tanesi de Irak’ın cumhurbaşkanı olabilir,diyor. Yani, bu şekilde de değerlendirmesini istiyoruz. Bağdat’ı bütün Iraklıları, bütün insanları temsil eden bir hükümetin kurulacağı yer olarak görmesini istiyoruz. Eğer bu gerçekleşirse, tabi ki bu Türkiye için çok olumlu bir gelişme olacaktır. Özellikle de ekonomik açıdan başarılı bir gelişme olacaktır. Çünkü böylesi bir noktada Irak, ülkesinin gelişimine, ticaretine de önem verecektir. Ve Türkiye de tabi ki bundan olumlu olarak etkilenecektir.
       
       Mithat Bereket: Peki bu nasıl sağlanacak acaba? Geçici bir askeri yönetim kurulması söz konusu olabilir mi? operasyonun ardından Bağdat’ta bir süre için en azından...
       
       Paul Wolfowitz: Bizim temel hedefimiz şudur. En azından Irak’ın kitle imha silahları olmamasını istiyoruz. Bunun bir şekilde gerçekleşmesi gerekiyor. Öyle veya böyle eğer bu barışçıl yollardan gerçekleşirse tabi ki siyasi rejimin olması için de uzun bir zaman gerekecek. Ancak siyasi bir rejimin de olması gerekecek Irak’ta. Bu şekilde hoşgörü gösterilemez. En azından Irak’ta Arap dünyasındaki en önemli, en yetenekli ulusun böylesine bir yönetim tarafından yönetilmesi kabul edilemez.
       
       Mithat Bereket: Siz kendinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Çünkü Amerikan yönetimindeki şahinlerden biri olarak değerlendiriliyorsunuz. Kendinizi nasıl görüyorsunuz? Bir şahin mi, yoksa bir güvercin olarak mı?
       
       Paul Wolfowitz: Ben kendimi şu şekilde değerlendiriyorum. Her zaman demokratik ideallere çok inanmış bir insandım. Avrupa’da, bu ülkede ve ABD’ndeki demokratik değerleri izliyorum. Ve dünya insanların kendi kararlarını, kendi kaderlerini, kendi hükümetlerini belirlemesi konusunda ölçülü olmasını istiyorum. Kitle imha silahlarının kullanılması söz konusu olur mu? Tabi ki bazen güce başvurmak zorunda kalabiliriz. Ancak o en son başvurulacak yoldur. Ben tabi ki barışın olmasını istiyorum. Dünyanın bu bölümünde de Türkiye’nin çok önemli bir model olduğunu düşünüyorum. Demokratik yönetim açısından Türkiye’yi çok önemli görüyorum ve kendimi evimde gibi hissediyorum.
       
       Mithat Bereket: Çok teşekkür ediyoruz.

 

 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları