|
Gerçek şu ki, Bay Bush ve çetesi ne yaptıklarını iyi biliyorlar ve Blair de, göründüğü kadar gözüboyanmış bir aptal olmasına rağmen, onların ne yaptığını iyi biliyor. Bush ve şirketi, dünyayı ve dünyanın kaynaklarını kontrol etmeye kararlı, bu kadar basit. Ve bu uğurda kaç kişiyi öldürdükleri de umurlarında değil. Blair de onların peşine takılmış gidiyor. Blairin arkasında İşçi Partisinin desteği yok, ülkesinin ya da şu meşhur uluslararası toplumun desteği de yok. Bu ülkeyi kimsenin istemediği bir savaşa sürükleyişine nasıl bir mazaret bulabilir? Bulamaz. Başvurabileceği tek yol, laf kalabalığı, klişeler ve propaganda. Bizler Blairi iktidara taşıyan oyları verirken, günün birinde onu bu kadar aşağı göreceğimizi düşünmemiştik. Bushun üzerinde etkisi olabileceği fikri gülünç. Amerikanın zorbalığını kaygısızca kabullenmesiyse çok acıklı. Zorbalık, tabii ki, Amerika Birleşik Devletlerinin tarihte sıkça ödüllendirilmiş bir geleneği. 1965 yılında Yunanistanın Washington Büyükelçisine hitaben, Lyndon Johnson şöyle demişti: Parlamentonuzun ve anayasanızın canı cehenneme. Amerika Birleşik Devletleri bir fildir. Kıbrıs ise bir pire. Yunanistan da bir pire. Eğer bu yaratıklar fili kaşındırmaya devam ederlerse, filin hortumunu yer otururlar. Dediğinde ciddiydi. Kısa bir süre sonra Yunanistanda albaylar Amerika Birleşik Devletlerinin desteğiyle iktidara geldi ve Yunan halkı 7 yıl cehennem azabı çekti. Amerikan filine gelince, tiksindirici boyutlarda grotesk bir canavara dönüştü. Balideki korkunç katliam bu konudaki gerçekleri değiştirmez. Amerika Birleşik Devletleriyle İngiltere arasındaki özel ilişki, son 12 yılda Irakta, Afganistanda ve Sırbistanda binlerce insana ölüm getirdi; Amerika Birleşik Devletleri ve İngilterenin dünyaya barış ve istikrar getirmek için düzenledikleri ahlaki haçlı seferinin sonucu olarak. Körfez Savaşında zayıflatılmış uranyum kullanımı özellikle etkili oldu. Irakta radyasyon düzeyleri utanç verecek ölçüde yüksek. Bebekler beyinsiz, gözsüz ya da cinsel organsız doğuyor. Eğer kulakları, ağızları ya da başka bir organları varsa, bu organlardan akan tek şey kan. Blair ve Bush elbette tüm bu gerçeklere karşı kayıtsız. İşçi Partisi konferansında ayakta alkışlanan (ne için peki? Iraklı ya da Sırp çocukları öldürdüğü için mi?), cazibeli, güler yüzlü Bill Clintonı da unutmayalım. Bush dedi ki: Dünyanın en kötü silahlarının en kötü liderlerin elinde kalmasına izin vermeyeceğiz. Çok doğru. Dön de aynaya bak, o lider sensin. Amerika Birleşik Devletleri halihazırda gelişmiş kitle imha silahları üretiyor ve uygun gördüğü yerlerde de bunları kullanmaya hazırlanıyor. Fabrikalarında denetim yapılmasını reddederek, biyolojik ve kimyasal silahlarla ilgili uluslararası anlaşmaları ihlal etti. Guantanamo Körfezinde yüzlerce Afganı tutsak almış durumda. Bu insanlara herhangi bir suçlama yöneltilmemiş olmasına rağmen, yasal haklarından muaf tutarak sonsuza dek tutsak etmeyi umuyor. Amerika Birleşik Devletleri akıllara sığmayan bir şekilde Uluslararası Ceza Mahkemesinden muaf tutulmak istiyor ve İngiltere de bunu destekliyor. Nefes kesen bir ikiyüzlülük. Tony Blairin bu cani Amerikan rejimine tümüyle teslim olması bu ülkeyi alçaltıyor, aşağılıyor. Çeviren: Işın Eliçin | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||