Home page
Haber Menüsü


Untitled Document

Konuk: DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit

Ali Kırca: Mutlu akşamlar efendim, Seçim Meydanına hoşgeldiniz. Seçim Meydanı'nın bu akşam ki konuğu DSP Genel Başkanı ve Başbakan Bülent Ecevit. Başbakan Bülent Ecevit'e hoşgeldiniz diyoruz ama aslında biz burda misafiriz. Çünkü bu akşam bu programı Başbakanlık Konutu'nda gerçekleştiriyoruz. Sağolunuz efendim bizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ediyoruz. Gerçekten de yoğun bir gündemin arkasından Sayın Başbakan ve DSP Genel Başaknı ile birlikteyiz. Parti genel başkanlığının özellikle altını çiziyorum bugün ve hatta son bir kaç gündür meydana gelen gelişmeler elbette Demokratik Sol parti olarak önem taşıyor çünkü sosyal demokrat veya demokrat sol kanatta gerçekten ilginç gelişmeler aslında yaşanıyor. Şu ana kadar da bu gelişmelerle ilgili olarak Sayın Başbakan'dan bir açıklama duymadık.

Bülent Ecevit: Burda olacağımiz için bir şey söylemedim.

Ali Kırca: Sağolun efendim çok teşekkür ederiz. Gazetecilik anlamında buna değer verdiğinizi biliyoruz eski bir gazeteci olarak o anlamnda görüşlerinizi buraya sakladığınız için çok teşekkür ediyoruz. Gerçekten önemli gelişmeler ve ilginç gelişmeler oldu son bir kaç gündür. İşte ittifak arayışları Sayın Derviş'in devam ediyordu ama ben en son gelişmeden başlayarak yani bugün saat 17:00'de Sayın Kemal Derviş'in Türk-İş Genel Merkezi'nde yapmış olduğu açıklamadan başlamak ve ondan sonra geriye gitmek ve değerlendirmelerinizi almak istiyorum DSP'nin bu konuya bakışını. Sizde saat 17:00'de ekran başına merakla Sayın Derviş'in nasıl bir tavır sergileyeceğini yada nasıl bir açıklama yapacağını veya ekran başınday mıdınız o saatte?

Bülent Ecevit: Bir kaç dakika gecikmeyle haber aldım tamamını dinledim, izledim sayılır. Tabi çok şaşırtıcı gelişmeler.

Ali Kırca: Neyine şaşırdınız, neden şaşırdınız?

Bülent Ecevit: DSP'nin Meclis Grubu'nun yaklaşık yarısını oluşturan arkadaşlarımız daha çok Sayın Derviş'in teşviki ve yönlendirilmesiyle DSP'nin grubunu terk ettiler ve troyka dedikleri işte bir oluşumdayız dediler ve bunun bir ayağıda Sayın Derviş olacaktı ve bu şekilde yeni bir oluşum. O arada sosyal demokrasiye yeni bir katkı ortaya çıkmış olacaktı. Fakat ilk şaşırtıcı olaylardan, gelişmelerden biri şu oldu: bu troyka olayı çıktıktan kısa bir süre sonra yani sosyal demokrasi veya demokratik sola yeni bir ivme kazandırma iddiasıyla başlayan oluşumda ilginç gelişmeler başladı. Örneğin YTP kuruldu, ona da nedense parti adı vermek istenmiyor hareket diyorlar. O hareketin Genel Sekreteri yani benim partim zamanındaki Sayın Talay "biz solcu değiliz" dedi birden bire. Ondan sonra bir kaç gün geçti Sayın Cem "galiba solcuyuz" dedi. Bunlar tabi beni çok şaşırttı çünkü onca yıldır birlikte DSP'nin gelişmesi için, kalkınması için, güçlenmesi için birlikte çalıştığımız arkadaşlar üstelik de bir kısmıyla yakından çalışmış olduğumuz arkadaşların birden bire böyle bir tavır içerine girmelerine şaşırdım. O arada yeni kurulan ve ne kadar varlık göstereceği henüz bilinmeyen merkez sağ partiye de adeta ittifak ediş gibi yakınlaştılar. Şaşırtıcı olaylardan gelişmelerden bir kısmı da bu tabi. Ayrıca Sayın Kemal Derviş nihayet bugün belirtiği gibi Yeni Türkiye Partisi ile birleşmeyeceğini, ona destek olmayacağını ifade eden sözler söyledi. Sayın Deniz Baykal'la CHP ile bir araya gelebileceği izlenimi veren ifadeler kullandı. Neden bu değişiklikler yapıldı, nasıl yapıldı bunları teşhis edebilmek çok zor. Sayın Baykal ile "bütün solcular birleşsin" diyordu Sayın Derviş. Fakat Deniz Baykal geçmişte başında bulunduğu parti veya partileri sık sık bölmüştü. Bir başka sosyal demokrat partinin kurulması aşamasında da onunla ilgilerini büsbütün kopartmıştı. Yani böyle bir çalışma süreci içine şimdiye kadar hiç girmemişti. Ama Sayın Derviş CHP çok strarlı bir partiymiş gibi belki de siyasi tarihimizi yeterince hatırlamadığı için, bilmediği için onu sanki tutarlı bir partimiş gibi gösterdi ve ona adeta angaje oldu. Resmen birleşecek mi o partiyle birleşmeyecek mi henüz belli değil. Fakat bunlar ne kadar şaşırtıcı olaylarla karşı olduğumuzu gösteren bir kaç örnek. Ben yaklaşık yarım asırdır aktif politikanın içindeyim ama böylesine şaşırtıcı olaylar şimdiye kadar dinlememiştim.

Ali Kırca: Gerçekten ilginç. Şimdi ben sizin sözleriniz arasında bir şeyi saptadım DSP'den kopmaların asıl Sayın Derviş'in teşvik ve girişimi ile başladığını söylediniz. Yani Sayın Derviş başı çeken insandı.

Bülent Ecevit: O kesin açıkça görülüyordu tabi. Yani onun varlığından cesaret alarak, onun teşvikinden cesaret alarak böyle bir davranış içine girdiler.

Ali Kırca: Peki o günlere tekrar dönmek istiyorum yani o kopma ve DSP'den ayrılmaların olduğu günlere. Size her hangi bir şekilde çünkü çok yakın olan insanlar vardı. Örneğin Sayın Özkan ile bir görüşme yaptınız ve o görüşmeden sonra ayrıldı ve istifa etti Sayın Özkan. Acaba onun öncesinde böyle bir ayrılığın hazırlıkları varmıydı, bunu sezebildiniz mi?

Bülent Ecevit: Bir kaç aydan beri Türkiye'de DSP'yi hedef alan ve orada beni hedef alan bir takım komplolar ortalığa yayılmaya başlamıştı. Onun çok açık belirtileri, kanıtları basında medyada görülüyordu. Görülmemiş ağırlıkta hücümlar bana, eşime ve başında bulunduğum partiye yöneliyordu ve bu aylarca devam ediliyordu ve bir şeyler yapılmak istendiği, bir şeyler koparılmak istendiği belliydi. Bu arada benim yaklaşık üç ay süren bir rahatsızlığım oldu. Bu ciddi bir rahatsızlık değildi ama zaman alıcı bir rahatsızlıktı. O rahatsızlığın vesilesi ile o aşamada DSP'den bir ayrılma eğliminin çok somut olarak ortaya çıktığı belli. Ama belli ki daha önceden bazı şeyler koparılıyordu. Fakat benim üç aylık rahatsızlığım döneminde muhtemelen bir kısım grubumuzun yarısına yakını artık DSP bitti, Bülent Ecevit tükendi bu partide kalmanın gereyi yok diye düşün olabilirler aklıma gelen bir olasılık bu. Çünkü mantı ki hiç bir sebebi yoktu o arkadaşlarımız bir hizip gibi değildi, ağır bir hizip gibi değil di öyle.

Ali Kırca: O güne kadar her hangi bir parti içi muhalefet sergilememişlerdi.

Bülent Ecevit: Evet, evet. Belli ki dışarıdan bazı çevrelerin etkisi ve teşvikiyle böyle bir hazırlık koparılıyordu ve sonra da patlak verdi.

Ali Kırca: Dışarıdan hangi çevreler olabilir di?

Bülent Ecevit: Onu tarih gösterecek her halde.

Ali Kırca: Ama deniyimli bir politikacı olarak mutlaka tespitleriniz vardır.

Bülent Ecevit: Deneyimli politikacı olmaya gerek yok. Bir kaç aylık basını izlesin her hangi bir kimse nasıl süreçli eleştirileri ağır hükümlara, ithamlara maruz bırakıldığımız belliydi. Bunların arkasında bizim reformcu çalışmalarımızdan tedirgin olan tedirgin olan çevreler belki de vardı. Bildiğini gibi biz bugünkü koalisyon hükümeti döneminde çok yapısal reformlar yaptık ve bunu herkez kabul ediyor. Türkiye'de şimdiye kadar hiç bir kesimin cesaret edemediği tedbirler aldık. Bankacılık düzenleme bakımından olsun, gümrükler bakımından olsun, eğtim bakımından olsun genelde ekonomiyle ilgili olsun bizim durumumuz, tutumumuzdan DSP'nin tutumundan belki ciddi tedirginlik duyan ama haksız bir tedirginlik duyan çünkü biz doğru dürüst iş yapan kimselere hiç zorluk çıkarmadık aksine kolaylıklar sağladık. Fakat belli ki o tür kolaylıklarla yetinmek istemeyen bazı çevreler, bazı çıkar çevreleri vardır kuşkusuz. Her ülkede vardır ve fazlasıyla vardı bu son aylarda. Kesin nedenlerini bilmiyorum ama bazı dış çevrelerde de bize yönelik komploları destekleyen teşvik eden, çevreler bulunmuş olabilir.

Ali Kırca: Dış çevreler derken ABD midir?

Bülent Ecevit: Hayır, hayır. ABD yönetimle kesinlikle olumsuz bir görüşmemiz olmadı.

Ali Kırca: Finans çevreleri mi?

Bülent Ecevit: Tabi bunları siz daha iyi izleyebilirsiniz gazeteci olarak. Genelde de bir süre bunlar tarihi bilgilere, belgelere dayanacaklar ve anlaşılacak. Ama önemli olan şu ki DSP'ye yönelik, bana yönelik partimin Genel Başkan Yardımcısı olan Rahşan Ecevit'e yönelik çok sürekli, kesintisiz hücümlar, komplolar göz önündeydi ve hala da devam ediyor.

Ali Kırca: Belki dediniz ki partimizin yada hükümetimizin gerçekleştirdiği yapısal reformlardan rahatsız olan insanlar bu girişimi başlatmış olabilirler yada arkasında olabilir dediniz. Aynı zamanda da bu kopuşun teşvikçisinin ve girişimin başında da Kemal Derviş'in bulunduğunu söylediniz. Oysa Kemal Derviş'de zaten o yapılan yapısal reformların bir anlamda hükümetteki yürütücüsü değil mi?

Bülent Ecevit: O konuda kesinlikle içenliğini biliyorum Sayın Kemal Derviş'in. O nedenle bunu söylemedim ama belli bir aşamaya vardığında o komplo nedense Sayın Derviş de buna adeta zemin hazırladı, bunun yolunu göstermiş gibi davrandı. Bunu tabi yadırgadım. Ama kesinlikle o komplamaları Sayın Derviş hazırladı veya hazırlayanlar arasında bulundu gibi bir düşünce aklımdan kesinlikle geçmedi.

Ali Kırca: Geçmedi ama sonraki kopuşlar sırasında Sayın Özkan'ı, Sayın Cem'i ve diğer partinizdeki arkadaşlarınızı Sayın Derviş teşvik etti diyorsunuz bir anlamda en baştaki sözlerinizle.

Bülent Ecevit: Böyle bir hareketlerin olduğu içindir ki bir kaç hafta Yeni Türkiyeciler bir troykadan bahsettiler, bir üçlü kuruluş ve bunun başındakilerden birinin de Sayın Derviş olduğunu söylüyorlardı ve Derviş'in kendilerine destek olacağına kesin kesin inanıyormuş gibi davranıyorlardı. O bakımdan da tabi şaşırtıcı şeyler oluyor. Eğer Sayın Derviş bir sosyal demokrat veya demokratik sol hükümet kurulmasını istiyor olsaydı ki istediği görünüyordu. O zaman bunu benimle de görüşmesi de beklenirdi. Çünkü eski hukukumuz, mazimiz var kendisiyle. 1970'li yıllarda bana yardımcı olmuştu uzman olarak Sayın Derviş. Ve Ankara'ya bizim davetlemiz olarak geldiğinde ben evvela kendisine beraber çalışmak istediğimizi söyledim kabul etmedi ve sonraki aşamada da kesinleştirme aşamasına da geldiğimizde de ben yine kendisine ikinci bir defa bir teklifde bulundum onu da kabul etmedi. Ama neden o mesafeyi koydu aramıza onu bilmiyorum. Çünkü bana duyduğu ciddi bir yakınlık var bugün demecinde de onu açıkça ifade etti. Yalnız Sayın Derviş ile ilgili olarak yalnız Derviş ile ilgili olarak değil, yalnız DSP'nin meclis grubundan ayrılanlarla ilgili olarak değil Türkiye'de anlaşılması çok güç bazen imkansız şeyler oluyor son zamanlarda. Bunları zaman içinde öğreniriz.

Ali Kırca: Sayın Derviş'in teşviki ile bir girişimiyle ilgili olduğunu söylediniz. Ama bugün Sayın Derviş partinizden ayrılan arkadaşlarınızı ve daha sonra YTP hareketini oluşturan arkadaşları bir anlamda yanlız bırakmış oldu "ben sizinle birlikte olmayacağım" diye. Şimdi bunu duyduğunuzda ne hissettiniz, bu arkadaşlar adına ne hissettiniz?

Bülent Ecevit: Tabi bizim tasamız değildi bu. Ama o arkadaşlar adına ben de üzeldüm tabi.

Ali Kırca: Siyasette böyle bir davranış tabi çok böyle olaylar yaşamışsınızdır, kişisel anlamda ilişkiler anlamında da. Özellikle bunu birazdan sorucam ama diğer arkadaşlara ne tavsiye ediyorsunuz, ne söylüyorsunuz? Yani YTP'ye gittiler ve Sayın Derviş'in teşviki ile gittiler ama Sayın Derviş şimdi onlarla birlikte değil yanlız bıraktı. Ne yapmaları gerekir?

Bülent Ecevit: Ona ben karışamam. Ben kendilerine her hangide bir telkinde bulunmadım gitmelerine neden olan telkinde bulunmadım. Aksine ayrıldıkları vakit üzüldüğümü bellirtim ve bir çağrıda da bulundum başlangıç aşamasında. Ama oralı olmadılar ve kendilerinden çok emin olarak Sayın Derviş'in desteği ile sürekli YTP'yi geliştirebileceklerini düşündüler. Oysa hiç örgütleri falan da yok, üyeleri yok. Bizim örgütümüzde en küçük bir kıpırtı olmadı, bir katılma olmadı bu harekete. Yani bir bir içeride istisnayi şeyler oldu. Onlar da tabanla ilgili değildi.

Ali Kırca: Peki geri çağırır mısınız, bir davet yapar mısınız?

Bülent Ecevit: Başlangıçta yapabilirdim ama şimdi nasıl çağırayım? Çünkü aramızda her şey iyiyken, yıllarca birlikte çalışmışken birden bire ayrılıyoruz başka bir parti kuracağız dediler. Hiç bir neden ortada yok, onun için çok yadırganacak bir şey. Tabi başlangıçta eğer böyle garip bir yola girdiklerini fark edenler ayrılıp gelselerdi tabi memnuniyetle kabul ederdik. Şimdi zaten kendi demeçlerinde de "artık biz kimseyle ittifak yapmayacağız yolumuza devam edeceğiz" diyorlar. Yolları açık olsun diyeyim ne diyeyim.

Ali Kırca: Bütün bu ayrılanlar arasında ayrılışı sizi en çok üzen kim oldu? Bunu özellikle hatta ben adresi göstererek soracağım. Sayın Hüsamettin Özkan geçen son dört, beş yıl içerisinde belki de daha eskiye giden yıllarda sağ kolunuz gibiydi, oğlunuz gibiydi, evladınız gibiydi öyle gördünüz ve o da size karşı öyle davrandı. Bu ayrılışın içinde olması size nasıl duygulandırdı? Politikada duygulara yer yoktur demiştiniz ama yine insani açıdan olması gerekir.

Bülent Ecevit: Genellikle grup üyelerimiz ile o kadar yakın ilişkilerimiz vardi ki ben bir ayrım yapamam yani şu daha yakındır bana diye. Ama mevkileri dolayısıyla bazıları aynı mesafede olamayabilirler, işlevleri bakımdan. Fakat o kadar yakındık bu arkadaşların büyük çoğunluğu ile tabi çok hayret ettim ayrılmalarına, üzüntü duydum. Ama ben siyasal yaşamımda çok şeyler yaşadığım, gördüğüm için bunu da içime attım.

Ali Kırca: "Siyasal yaşamınızda çok gördüm, geçirdim" dediniz. Gerçekten de sizin yaşamınız diğer hiç bir siyasal parti liderinin veya devlet adamının yaşayamayacağı kadar bu tür yalnızlıklarla dolu. Sık sık etrafınız yanlız bırakıldı ama siz yoluna devam ettiniz ve devam ettiğinizi söylediniz.

Bülent Ecevit: Çizgimiz devam ederek.

Ali Kırca: Bugün sosyal demokrat kanatta isimleri geçen bütün isimler sizin bir zamanlar yakın çalışma arkadaşlarınızdı. Sayın Baykal öyle, Sayın Cem, Sayın Özkan öyleydi işte hükümette olsa partinizde de olmasa da ve çok daha eski bir dostlukla Sayın Derviş öyleydi. Hep yanlız bırakıldınız. Tabi böyle bir yanlız bırakılışla acaba sadece onlarda mıdır sorumluluk, hiç kendinizde bu anlamda eleştirel yaklaşımda bulundunuz mu?

Bülent Ecevit: Olmuş olabilir tabi benim de hatalarım olabilir. Ama ben yanlış davranışta bulunduğum izlenimde değilim. Örneğin en çok yanlız bırakıldığım dönemlerden biri veya dönem 12 Eylül askeri müdhale döneminde arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu tarafından yalnız bırakılmış olması. Yalnız da şu anlamda ben demokrasiye çok bağlı bir insan olarak daha önce de demokrasiye müdhaleler olduğunda karşı çıkmış bir politikacı olarak 12 Eylül askeri yönetim döneminde arkadaşlarım özellikle etkili dönem mevkilerdeki arkadaşlarımın benimle birlikte hareket etmemeyi uygun bulmamaları beni üzmüştü. Ama siyasette böyle şeyler de oluyor. Türkiye zor bir dönemden geçiyor, herkezden aynı öz veriyi, aynı cesareti beklemek doğru olmayabilir dedim ve içime attım onları da. Sizin de belirtiğiniz gibi yeniden başladım siyasete bir anlamda yani demokratik sol çizgiyi değiştirmeksizin yeniden başlattım. Hatta yasaklıyken parti örgütlenmesini ben yapamıyordum Rahşan Ecevit göstermişti o görevi. Tabi beni üzen 12 Mart askeri müdhale dönemi ondan daha öncekinde yani bizden daha solcu kesimler ile askeri yönetim karşısında çok suskun davrandılar o da beni yadırgamıştı. Ama en ilginç olanı bu son olay, yani durup dururken DSP'nin grubunun yarı üyeleri, örgüteki üyeler değil fakat grubun yarı üyeleri birden bire DSP'yi terk ediyorlar ve "biz solcu değiliz" diyorlar. Bunlar çok garip olaylar, izahı çok güç olaylar. Türkiye'de zaten son yıllarda veya son bir yılda siyaset sarsıntı geçirir duruma girdi izahı güç şeyler oluyor. Hiç ummadığınız kimseler kendi partilerini terk ediyorlar başka partiye geçiyorlar. Ama münferit olaylar olarak. Ancak DSP grubu içinde o büyüklükte kopuşun doğrusu beklemiyordum. Belli ki bir takım kışkırtmalar etkili olmuş belli bir aşamada.

Ali Kırca: Peki böyle geleceğe dair bir endişe yada merak, kaygı taşımıyor musunuz? Bugüne kadar yanınızda size yakın kişiler terk ettiyse bugün de işte Sayın Şükrü Sina Gürel size çok yakın duruyor, Sayın Emre Arınç size çok yakın duruyor. Yani dün onlar terk ettiler, yarın bunlar terk edebilirler.

Bülent Ecevit: Düşünmek bile istemiyorum.

Ali Kırca: Bir de içinize bazı şeyleri atmak istemiyorsunuz yeteri kadar içinizde doldu her halde.

Bülent Ecevit: Demokrat Sol Parti açısından ve kendi siyasal sürecim açısından çok sevindiren bu olaylar arasında şu grupta kalan arkadaşlarımız bunların ben olmasam, ben yok olsam, ömrümü doldurmuş olsam bile DSP'yi çok başarılı bir şeklide ve tutarlı bir şekilde yöneteceklerine inanıyorum, bunun kanıtlarını görmeye başladım her gün çalışmalarım, temaslarım sırasında. O benim için yeterince bir tatmin. Yani ben olmasam da veya ben tamamen etkisiz bırakılsam da bunun yolu bulunup veya sağlık nedeniyle bu grupta kalan arkadaşlarımızın partiyi çok başarıyla yürüteceklerine inanıyorum.

Ali Kırca: Efendim hastalığınızla ilgili olarak, geçmişte hastanede yatışınız size ilişkin verilen sağlık raporunu, size konulan teşislerle ilgili komplo teorileri de üretildi. Denildi ki Sayın Başbakan o kadar da ağır hasta değildi, ama belki hastanede uzun süre yatması sağlandı, işinden uzaklaşması sağlandı, yenlış teşisler konuldu, yanlış raporlar verildi. Size çok yakın olduğunuz Başkent Hastansi ve Sayın Haberal ile ilgili de komplo teorileri üretildi. Önce geriye gideylim "üç ay kadar uzaklaştım" dediniz. İlk teşisi kim koydu ve ilk teşhis neydi?

Bülent Ecevit: Bir kemik kırıklığı vardı, bir iki miğdeyle ilgili söyendi, omurga konusunda rahatsızlık vardı. Onu çok mizrin hale gelicek hastalıklar değildi. Başkent Hastanesi'nde de bana iyi baktılar bunu her vesileyle hastanen çıkış aşamalarında gazetecilere de söyledim. Ama bu arada çeşitli toplumda her konuda bir takım komplolar üretilince hastanedeki durumumla ilgili bir takım komplolar üretildi. Bunu destekleyen dış çevreler oldu yani hastane ile ilgilisi olmayan, benimle ilgisi olmayan. Ama hemen hergün gazeteler açıldığında hem de bazı hem de bazı doktorlar o hastane dışındaki bazı doktorlar veya bazı uzman olduğunu söyleyen kimseler işte Ecevit'e şu mauynede veya Ecevit'e tedavide şu yanlış yapıldı, şu yanlış yapıldı, şu yanlış verildi gibi iddialar ileri sürülüyordu. Ben de bunları yadırgıyordum. Fakat bunlardan etkilenmiş olanlar olabilir. O kadar çok iddia yayıldı ki bu yüzden bir çok kimsenin bir takım kuşkulara kapıldığı olabilir.

Ali Kırca: Peki siz kuşkulara kapıldınız mı?

Bülent Ecevit: Hayır benim böyle bir kuşkum olmadı. Bu muaynelerin sonunda ve tedavilerin sonunda belli bir tarihde son bir muayneden geçireceklerdi fakat ben bunu içime sindiremedim çünkü her gün basın medya benim sağlık problemim konusunda yazılar oldu, evimin önünde daha doğrusu komşularımızın evinin önünde onları rahatsız edercesine aylarca sayısız gazeteci, kameraman; onların hiç bir kusuru yok tabi onlar verilen görevi yerine getiriyorlar. Onlarlarla ilgili veya olmaksızın bir takım iddialar ortaya çıkıyordu. Şimdi düşündüm benim artık tedavim bitti ayrılıyorum deseydim yine onlar üzerinde sayısız tartışmalar olucaktı. Ben hem bunlara muğatap olmayı içime sindiremedim hem de hastane görevlilerinin böyle durumlarla karşılaşmalarını istemedim. Onun için son kontrole gitmedim.

Ali Kırca: Bir daha doktora da gitmediniz, doktor da size gelmedi?

Bülent Ecevit: Hayır bir süre geldiler.

Ali Kırca: Ama son kontroller evinize gelmeler de kesildi anladığım kadarıyla. Çünkü siz çünkü birden bire o doktor kontrolünde evde yatarken sonra kendi başınıza çıktınız evden ve birden bire sizi aktif bir siyasal hayatın ve hükümet çalışmalarının içinde gördük. Başbakanlık konutunda çalışmaya başladınız Başbakanlığa gittiniz, geldiniz birden bire sizde fark edilir bir iyleşme oldu. Bunu neye bağlıyorsunuz? Sizin siyasal görüşmelerin hızlanmasıyla çünkü o da söylendi bir motivasyon geldi. Siyasette bu tür gelişmeler insana hırs, bir anlamda motivasyon verir.

Bülent Ecevit: Onun etkisi olmuş olabilir gerçekten. Bir de son aşamada artık ihtiyaç kalmadığını da düşündüm çünkü kendimi iyi hissediyordum. Nispeten rahat yürüyebilir hale gelmiştim. Yüksek Askeri Şura vesilesiyle Anıtkabir'in bütün merdivenlerini desteksiz gidebildim, inebildim.

Ali Kırca: İstanbul'a gidip geldiniz bir süre bayağı bir seyhat yaptınız.

Bülent Ecevit: Bunlar da bana cesaret verdi.

Ali Kırca: Peki doğru mu doktora gitmemenin ve kendi kendinize karar vermeniz?

Bülent Ecevit: Sağlık, tıp açısından elbette doğru değil. Ama dediğim gibi tedavilerle, muaynelerle ilgili olur olmaz bir takım şeyler yayılacaktı. Ben şimdiye kadar hiç bir politikacının peşine sürekli olarak basın orduları takıldığını görmedim ve duymadım. Artık dayanılmaz hale gelmişti. Geçen gün Ahmet Tan arkaşadımız İstanbul Milletvekili, gazeteci arkadaşımız kaza geçirmiş ve bunu öğrenince hastaneye gittim, hiç kimseye haber vermeden gitim, çıktığımda yine basın ordaydı. Artık buna dayanamaz hale gelmiştim. Rizikolarını göze aldım bir de tabi siyasi gelişmeler beni artık yataktan çıkmaya zorluyordu. Ama dediğiniz doğru tıp açısından doğru değildi belki yaptığım.

Ali Kırca: Bir de çelik korse var galiba.

Bülent Ecevit: Galiba bir buçuk ay daha kullanmam gerekecek.

Ali Kırca: Bir rahatsızlık vermiyor ama yürüken yada otururken şu anda olduğu gibi.

Bülent Ecevit: Hayır.

Ali Kırca: Bundan sonra da sağlığınızın çok daha iyi olmasını diliyoruz. Türkiye'nin ihtiyacı var size ve sizin gibi deneyimli bir politikacıya devlet adamına. Aktif politikada olsun olmasın bunu şunun için söylüyorum aktif politik hayatınızı siz ne zaman noktalamayı düşünüyorsunuz? Allah uzun ömürler versin daha uzun yıllar yaşarsınız ama siyasetin noktalanacağı bir yer vardır sonsuza kadar siyaset yapılmaz. Bütün dünyada da siyaset adamları bir noktada bir karar veriyorlar.

Bülent Ecevit: Bununla ilgili olarak bir kaç hafta önce bir açıklama yaptım. Ben erken seçimi kesinlikle istemiyordum. Bir kere Türkiye açısından bunun yanlış olacağını düşünüyordum. Ayrıca benim şu açıdan da ihtiyacım vardı partiyle ilgili olarak, ben artık görevi, aktif siyaset görevini bırakma durumuna geldim, yaklaştım en azından. Fakat bunun hazırlıklarını belli süreç içinde zaman gerekiyordu Nisan 2004'de...

Ali Kırca: Hükümeti bıraktığınız vakit seçimlere girildiği vakit hükümeti bırakırken bir daha aday olmayacaktınız?

Bülent Ecevit: Evet ama önceden onun zeminini hazırlayacaktım. Fakat ansızın bu erken seçim geldi. Fakat uzun olmayan bir dönemde ben yine o kazanma işinin hazırlık işini yapmaya çalışacağım, görevimi yerine getireceğim. O arada da sıhatim el verirse görevimi yapmaya devam edeceğim.

Ali Kırca: Peki partinin geleceği ile ilgili olarak bir hazırlık yapmadan önce... bunu daha önce yapmış olsaydınız yani Demokratik Sol Parti'nin geleceğine ilişkin bir senaryoyu hazırlamış olsaydınız önleyebilir miydiniz bu kopmayı? Bu çok söylendi çünkü.

Bülent Ecevit: Nasıl?

Ali Kırca: Yani yerine kimin geçiceğine dair yada sizden sonraki yönetime ilişkin bir hazırlığın yapılmış olması belki de bu kopmayı önleyecekti deniliyor.

Bülent Ecevit: Ben buna katılmıyorum. Bir kere Sayın Derviş de konuşmasının bir yerinde söylediği gibi koalisyon hükümetiyle ilgili üç buçuk yıldır görev başında bulundum koalisyon hükümetiyle birlikte o hükümetin başkanı olarak uyumlu bir hükümet sağlanması için yani bir birinden çok farklı üç parti arasında uyumlu bir hükümet çalışması sağlanabilmesi için ben çok büyük çaba sarf ettim bunun için. Koalisyon liderlerine de şükran borçluyum, onlar da bana yardımcı oldular. Fakat eğer ben zamanı gelmeden gerekli hazırlığı yapma fırsatını bulamadan görevden ayrılsaydım o zaman şimdi ki kaos çok daha önceden ve daha ağır bir şekilde gerçekleşmiş olabilirdi.

Ali Kırca: Görevden ayrılmanızı kimse beklemiyordu çünkü gerçekten o sizin söylediğiniz ve bugün Sayın Derviş'in de işaret ettiği konuda kamuoyunun hem fikir olduğunu düşünüyoruz koalisyon ortakları ve onları oluşturan parti tabanları dahil. Yani bu hükümet eğer siz olmasaydınız üç ayrı dünya görüşünü temsil eden bir hükümet bu derece uzun ömürlü olamazdı ve daha da önemlisi çok yapısal reformları gerçekleştiremezdi bunu da sanıyorum kamuoyu, medya, kanat önderleri ve bütün partilerin tabanları da hem fikir.

Bülent Ecevit: Hem fikir oldukları halde destek olmuyorlar yanlız.

Ali Kırca: Partinizdeki bölünmeyle ilgili olarak hep şu söylendi Sayın Ecevit kendisinden sonrasına dair partiyi hazırlayabilmiş olsaydı belki de partinin geleceği ile ilşkin olarak kişi anlamında sadece değil sadece yani yerine birisini göstermek anlamını değil ama sizden sonraki yapıyı oluşturacak bir hazırlığın içinde olsaydı belki de...

Bülent Ecevit: Ben onu planlamıştım, zamanını planlamıştım. Ama erken seçim bunun uygulanmasını zorlaştırdı. Fakat dediğim gibi DSP'nin benden sonrasi için iktidara hazırlanmasında katkıda bulunmak üzere ben elimden geleni yapacağım.

Ali Kırca: Erken seçim meselesi ile ilgili olarak erken seçim sadece onu zorlaştırmadı yani partinizin içindeki yeniden yapılanmayı zorlaştırmadı ama aynı zamanda siz bir başka konuyu yada başka bir endişeyi Türkiye siyaseti için işaret ettiniz ve dediniz ki "erken seçim rejim bunalımına yol açabilir Türkiye'de özellikle AKP ile HADEP'in seçimlerde göstereceği başarı yada oylarındaki artış bir rejim bunalımına sebep olabilir" dediniz. Ama bunun önlenmesi için siz seçimlerin ileri bir tarihe atılmasını talep ettiniz. Yani bu olursa böyle bir rejim tehlikesinden de Türkiye kurtulabilir dediniz. Ama öyle görünyor ki bu seçim de 3 Kasım'da yapılacak. Ve siz işaret ettiğinize göre bu tehlike o zaman seçim tehlikesi sizin tespitinizle ortada duruyor demektir. Peki Başbakan Bülent Ecevit yılların değerli politikacısı Bülent Ecevit, devlet adamı Bülent Ecevit böyle bir rejim tehlikesini seyredecek mi? Ortakları olmayabilir ama sizin tespitiniz olduğu için soruyorum.

Bülent Ecevit: Normal zamanına kadar yani Nisan 2004'e kadar biz hükümette kalabilseydik, hükümette kalma iradesini gösterseydik çünkü bize git diyen de yoktu o sırada. Fakat öyle bir hava esti. Türkiye'de herkes veya bir çok çevreler hükümetin gitmesi için kampanyalar açtılar. Bu ortam içinde belirtiğim tehlikelere karşı tedbir almak, kamuoyunu uyarmak çok zorlaşıyordu. Fakat eğer Nisan 2004'e kadar görev başında kalsaydık 2004'e kadar sürecek olan dönemi yumşatması için, yumşatmak için elinden geleni yapacaktım. Bu bir zaman meselesiydi. Ben hiç bir partinin kapatılmasını istemem, politikacıların öyle gelişi güzel nedenlerle hapse atılmalarını da istemem. O iki partiye yönelik kuşkularını belirtirken kesinlikle bunlar kapatılmalıdır düşüncesi aklımdan geçmemişti. Aksine kapatılmak istendikleri vakit öbür partiler karşılarında tepki göstermişimdir. Ama benim katkımdır yani bir tehlike görüyorsam o tehlikeye demokratik kurallar içinde, demokratik hukuk devleti kurallarının kesinlikle dışına çıkmadan o tehlikelere karşı kamuoyunu uyarmam gerektiğini düşünüyorum. O kesimlerle ilgili olarak düşünün üç yıl öncesini, hatta bir yıl öncesine kadar benim bugünlerde beslediğim kaygılar bir çok kimse için de vardı ve bunu açıkça ifade de ediyorlardı. Ama birden bir süre sonra bu konulara değinmeme ruhiyatı içine girildi. Nasıl girildi bilmiyorum ama birden bire bu kadar dert varken bu da başımıza çıkmasın diye düşünüor bazı kimseler ve bu konuyu gündeme getirdiğim için de bana kızanlar da var.

Ali Kırca: Peki nasıl bir rejim tehlikesi doğar sizce yada rejim nasıl tehlikeye girer?

Bülent Ecevit: Tabi bir bölücü akıma destek vermekle ikincisi din suistimaline destek vermekle Türkiye'yi tehlikeye yöneltmiş olur. Çünkü Türkiye'nin içinde bulunduğu veya karşı karşıya bulunduğu aslında iki tehlike var. Birisi biz öyle bir jeopolitik konumdayız ki Türkiye'yi bölmek isteyenler her zaman vardır ve olacaktır. Onun için bölücülüğe karşı çok duyarlı olmamız gerekir. İkincisi laiklik Türkiye için yaşamsal önem taşımaktadır. Laikliği tehdit edebilecek veya tehdit edibileceklere de çok duyarlı olmak gerekir. Aslında bu duyarlılığı paylaşan pek çok kimse var. Fakat onlar bir süre kaygılarını kendi kendilerinden saklama sürecine geldiler. Ben onlara bu tehlikeyi hatırlatma ihtiyacını duyuyorum.

Ali Kırca: Peki Başbakan Bülent Ecevit sadece hatırlatmakla mı yetinir? Şundan soruyorum çünkü buraya gelen e-mailler size soru olarak bunun yöneltilmesini isteyenler diyorlar ki eğer Sayın Ecevit böyle bir tehlike görüyorsa ve sizin de belirtiğiniz gibi seçimlere artık 2004 Nisan'ında değil de 3 Kasım'da yani seksen gün yapılacak ise bu tehlikeyi önlemek için Sayın Ecevit ne yapacak? Sadece işaret mi edecek?

Bülent Ecevit: Daha ne yapılabilir? Demokrasi rejimi bunlara karşı, bu tür tehlikelerin kaynağı olabileceğini düşündüğüm çevreleri bunları kapatalım demiyorum, cezalandıralım demiyorum. Ama benim de hakkımdır rejimle ilgili, devletle ilgili kuşkularımı kamuoyuna yansıtmak benim de hakkımdır. Kamu oyu bana yeteri kadar destek olduğu zaman da tehlike rahatlıkla önlenmiş olur.

Ali Kırca: Yani siz şunu söylemiyorsunuz, çünkü merkez sağda örneğin ANAP Başkanı Genel Başkanı Sayın Yılmaz da sizin bu endişelerinize katılıyor ama diyor ve bizim Seçim Meydanı yayında da söyledi "bu sözler biraz ona da aittir, Sayın Ecevit o zaman görevini de yapsın" dedi. "ben merkez sağda ittifak arıyorum, ittifak arayışlarına girilmesi gerekir" dedi. Yani böyle bir tehlike varsa onun önünün kesilmesi için ittifaklar sağlanmalı ki onun demokratik sistem içerisinde çözümü bulanabilsin, bir başka parti onun önüne geçebilsin, o partinin çoğunluğu alması önlensin, demokratik yollarla başka her hangi bir yolla değil deniliyor. Ama siz diyorsanız ki benim partimi ben işaret ediyorum benim partime oy verse insanlar... bu mudur çözümünüz?

Bülent Ecevit: Bu iki konuda bölücülük konusunda, din istismarı konusunda benim düşüncelerimi kaygılarımı paylaşan kesimler "canım belki de bunlar artık ciddi tehlike olmayacaktır, yeni durum değişmiştir, yeniden değiştiriliyor, yeniden geliştiriliyor aradaki fark neyse o da ilginç olabilir. Aslında bu partiler yani özellikle AKP hiç bir şey de söylemiyor, yani ne yapacağına dair bir şey de söylemiyor. O da insanda kuşku uyandırıyor. Ama dediğim gibi bunlar iddialarını, tezlerini, açıklarlar ben ve benim gibi kaygıları paylaşanlarda buna karşı demokratik süreç içerisinde gereken mücadeleyi yapar. Yani bu mücadelenin...

Ali Kırca: Deniliyor ki bu mücadele belli görüşleri, aynı programları, aynı ideolojileri paylaşan ve büyük ölçüde de aynı tabana sahip olan partilerin bu seçimlere birlikte gitmesiyle mümkün olabilir. Yani güçlerini birleştirmesiyle mümkün olabilir. Böyle bir şeyi önlemenin de başka bir yolu yoktur deniliyor ittifaklar da belki oradan çıkıyor.

Bülent Ecevit: Önde gelen partilerin bazıları kendileri oy kaygısına düşünce olmayacak ittifaklar arıyorlar. Yani şimdi her hangi bir siyaset lideri benim kadar laikliğe bağlı ama kendi partisel durumunu zayıf olduğu için olur olmaz bazı ittifaklara girme yolunu biliyorlar. Bu konuda uyardığım vakit kendilerini bazen sonuç da alabiliyorum. Bir kaç defa uyardıktan sonra "hayır, bizim o partiyle bir ittifak niyetimiz yok" demeye başladılar. Yani olumlu sonuçlarını veya işaretlerini de alıyorum ben.

Ali Kırca: Benim söylemek istediğim şu, daha net ve açık konuşulım isterseniz. DSP'nin bu seçimlerde önümüzdeki 3 Kasım seçimlerinde şu ana kadar yapılan kamuoyu yoklamaları belki ona itiraz edersiniz ama pek çok kamuoyu yoklamasında barajı seçme şansını en azından bugüne göre şu aşamada çok da yüksek olmadığı görünüyor. Burada çok güvenilir kamuoyu yoklamaları da var Sayın Tarhan Erdemir'in yaptırdığı kamuoyu yoklamasının sonucu aşağı yukarı böyle. Bu anlamda DSP'nin tek başına sizin işaret ettiğiniz rejim tehlikesini kendi oylarıyla önleme imkanı görülmüyor mu? Deniliyor ki "o zaman neden bir ittifak içine yada seçim öncesinde başka birlikteliklere girilip de aynı tabana sahip, aynı dünya görüşüne sahip partilerin birleşmesi mümkün olmuyor" Bu hep dile getirilen bir bulgudur ama...

Bülent Ecevit: Dünya görüşleri bir birine benziyorsa elbette ittifak kurarlar. Ama onlar da din istismarcısı ise ben onlara karşı da mücadele veririm.

Ali Kırca: Yani DSP'nin kendisine yakın olan partilerle CHP...

Bülent Ecevit: Onun başka nedeni var. Biz ideolojik bakımdan tutarlılığa büyük özen gösteren bir partiyiz. Son haftalarda anlaşıldı ki bu tutarlılığı göstermeyen bazı arkadaşlarımız var mış meğerse. Yani birden bire "biz solcu değiliz" diye ortaya çıktılar. Ama genelde olabildiğince dikkatli davranırız bu konuda. Yani ideolojik düşünce tutarlarına net özen gösteririz ve bu şekilde demokrasiye katkıda bulunabileceğimize ve halkın demokrasiden beklentilerinin daha kolaylıkla sağlanabileceğini düşünüyoruz. O arada riskleri de göze alırız. Benim bütün siyasal yaşamım bir birini izleyen risklerle doludur. Bir çok kere benim herşeyi kaybettiğim ileri sürüldü. Ben kaybedebilirdim de o riski de göze alıyordum ama kararlı bir mücadele ile o riskleri aştım. Şimdi anketlere gelince bundan önceki seçimlerde de kamuoyu yoklamaları hep DSP'nin aleyhinde sonuçlar verirdi. Fakat her seferinde de biz biraz daha iyi, biraz daha güçlü hale gelmiş olurduk. Nitekim son aşamada bildiğiniz gibi solun birinci partisi olduk arkasından Türkiye'nin birinci partisi olduk. Öyleyse anketler öyle demiyordu. Bu anketlerin hepsi de aldatmaca değil tabi. Bunların içinde sizin de belirtiğiniz gibi dürsüt insanlar da var. Belli ki iyi yapılmıyor bu anketler.

Ali Kırca: Son seçimlerle ilgili olarak belki hep birlikte hatırlamakta fayda var mutlaka siz de kabul edeceksizin haklısınız bir olaydan önce DSP'nin oyları çok düşük görünüyordu anketlerde olay Abdullah Öcalan'ın yakalanıp Türkiye'ye getirilmesinden sonra DSP'nin oylarında patlama oldu. Olumlu yada lehte etkilediği başka parti MHP oldu. Bu olaylar meydana geldikten sonra o dönemde yapılan kamuoyu yoklamaları zaten sizin büyük bir yükselişte olduğunu gösteriyordu. Yani Abdullah Öcalan'ın yakalanıp Türkiye'ye getirilmesinden sonra yapılan kamuoyu yoklamalarına yanılma olmadı sizi gösterdiler yani birinci yada ikinci parti gösterdiler. Bu anlamda ciddi, değerli kamuoyu yoklamaları vardır dediniz. Şunu söylemek istiyorum yani şu an ki kamuoyu yoklamalarında DSP'nin bugün itibariyle Türkiye'de seksen günlük siyasette süprizlerlere gebedir. Yani bugün yaşadığımız şaşırtıcı gelişmeler gibi. Ama şu aşamada barajı aşması zor görünüyor.

Bülent Ecevit: Evet zor görünüyor fakat o zorluğu aşabileceğimize inanıyorum ve o inançta hareket ediyorum, arkadaşlarım da öyle davranıyorlar. Önümüzde iki buçuk ay var ve bu iki buçuk ayı iyi değerlendirebilirsek bazı mesajları daha etkili bir şeklide kamuoyumuza iletebileceğimize inanıyorum daha doğrusu bunun için gereken bütün çabayı gösteriyoruz. Apo'nun yakalanması konusu ben sadece o nedenle oylarımızda artış olduğuna inanmıyorum. Ben o zaman hatırlarsınız hep "devletin başarısıdır" dedim. Ama ilginçtir ben devletin başarısıdır ve bunun için bize pay çıkarmayın didikçe halkın güveni daha da çok arttı.

Ali Kırca: Ama o bile o olayla ilgili olarak lehinize yazılmış bir puan, tavrınız zaten etkilidir. Yani sadece Öcalan'ın yakalanıp getirilmesi değil Öcalan'ın yakalanmasından sonra ki sizin gösterdiğiniz devlet adamı davrı lehinize işledi. Ama o olay neticede bütün bu gelişmelerin tetikleyicisi oldu.

Bülent Ecevit: Benim devlet adamlığım yine hatırlanırsa bu seçimlerde de başarılı sonuç alırım.

Ali Kırca: Siz demiştiniz ki "Türkiye 2004 Nisan'a kadar gidebilseydik yapılan yapılsal reformların ki Türkiye'de çalışan kesimlere büyük ölçüde acılar da çektiren, pek çok insanı işsiz bırakan, ekonomik zorluklara iten, esnafa kepek kapattıran o yapısal reformları 2004'e kadar size izin verilseydi bir ferahlama, eski refah dönemine geçileceğini işaret etmiştiniz ve olumlu puan olarak dönecekti. Bunu da bilenler biliyor, kabul edenler ediyor önemli yapısal reformları gerçekleştirdi Türkiye. Belki son yirmi yıldır yapılamayan yapısal reformları. Bir de Avrupa Birliği ile ilgili uyum yasalarını da ekleyebilirsiniz. Bunlar sizin üç yıllık icratınıza lehde puan olarak yazılacak önemli gelişmelerdir. Bunu da yakın tarih de yazıcaktır, tarih de yazıcaktır, medya da beli belirtecektir. Ancak seçimler dün üzerine yapılmıyor, seçimler gelecek üzerine yapılıyor. Yani insanlar önümüzdeki yıllar için geleceklerinde kaderlerini belirleyecek parti ve liderlere oy veriyorlar. Oysa siz de belirtiniz ki "zaten ben 2004 Nisan'da siyaseti bırakacaktım" O zaman DSP Genel Başkanı olarak bir süre sonra bir süre siyaseti bırakacağınızı kendiniz deklere etmişken geleceğe yakın olarak sadece geçmişte yapmış şeyler adına oy bekleyebilir misiniz yada size bu nedenle oy verilmesini bekleyebilir misiniz?

Bülent Ecevit: Geride bıraktığımız zaman pek uzak zaman değil. Yaptıklarımızı daha etkili bir şekilde anlatabilmemiz gerekir bunun için elimizden geleni yapacağız ve bunu yaparken gelecekle ilgili ne düşündüğümüz, neler düşündüğümüzü kamuoyuna duyurmamız gerekli. Yani sizin de dediğiniz gibi yakın geçmişte yaptıklarımıza dayanarak değil yapmaya karar verdiklerimize...

Ali Kırca: Ama Ecevit ismi DSP'de çok önemli bir isim siz "partim devam eder bende sonra da onun işaretleri var" dediniz ama o partinin başında da size oy verecek insanlar Bülent Ecevit'i görmek isterler. Oysa siz "ben siyaseti bırakmaya hazırlanıyordum" diyorsunuz. Yani bir iki yıl sonra olmayacam siyasette. Her zaman çok severek yaptığınız belki edebiyata şiir yazma işine, başka şeylere de onu çok özlediğinizi biliyoruz. Ama böyle bir siyasi gelecek vaad ederek kendi adınıza seçimlere girmek DSP açısından başarı getirir mi?

Bülent Ecevit: Eğer DSP'ye beslenen güveni siyasette algılanır hale getirdiğimiz takdirde elbette yapılır. Bir çok bazı partilerden gelen işaretler hep vatandaşın politika ve politikacıya güvenini sarsıcı nitelikte. Hepsi değil tabi ama çoğu öyle. Ama bu konuda yani DSP'ye beselenen güven çok yaygın o konuda kimsenin bir kuşkusu yok. Nihayet bahsettiğimiz reformlar için çok zaman geçmedi. Üç buçuk yıl gibi kısa bir dönemde inanılmaz şeyler başardık ve bunları anlattığımız vakit mesela arkadaşlarımla bir kahve sohbetine gidip de DSP şöyle, böyle yaptı diyenlere karşı öylü diyorsunuz ama kısa sürede de şunu şunu yaptık dediğimiz vakit o kahvenin havası değişiyor. Tabi zaman faktörü burada aleyhimize. Neden koalisyon ortaklarımız birden bire seçim taraftarı oldular bunu da anlayabilmiş değilim. Üçümüz de Nisan 2004'en önce seçim yapılmayacaktır birlikte kamuoyuna söyleyelim dedik. Çünkü aksi şeyler düşünceler, iddialar geliyordu ve bunu açıkladık. Fakat bir kaç gün geçti Sayın Bahçeli bunun tam aksini söyledi...

Ali Kırca: Sayın Bahçeli'nin şu gerekçeyle bunu söylediği ve erken seçimi ortaya attığı söyleniyor. Bazı çevrelerde MHP'nin hükümette dışlanarak yerine başka bir kombinasyonun oluşturulması, başka partilerin dahil edilmesi ve MHP'nin özellikle Avrupa Birliği sürecinde karşı çıktığı uyum yasalarının gerçekleştirilmesi için Sayın Bahçeli ve partisinin hükümetten dışlanması yolunda kimi hazırlıkların da hazırlıkların olduğunu sezdiği için Sayın Bahçeli'nin bu oyunu bozduğu ve 3 Kasım seçim tarihini ortaya attığını söyleniyor. Bu kulislerde söyleniyor ve belki Bahçeli yakın çevresine de bunu söylemiştir zaten. Siz böyle bir hava sezdiniz mi? yani MHP'nin hükümetten dışlanacağına dair.

Bülent Ecevit: Böyle bir şey söz konusu olsa bile bu çare değildir, çözüm değildir. Onun için yadırgadığımı söyledim. Sonra Sayın Bahçeli bunu söyleyince derhal erken seçim olmalı deyince nedense Sayın Yılmaz da aynı hava içine girdi ve sonra ben parti meclisimizi topladım oraya danışacağım, danışmam lazım dedim. Oybirliği ile buna karşı düşünce çıktığı halde vaz geçiremedim arkadaşlarımızı. Kendi kendimize kötülük yaptık parti olarak dolayısıyla da memlekete kötülük yapmış olduk. Çünkü yaptıklarımızı iyice anlatmadan önce görevi bıraktığımızda belki de o reformcu denilen kesintiye uğrayacaktı ve Türkiye çok ciddi sıkıntılarla karşılaşabilecekti. Yani neden koalisyon ortaklarımızın o hava içine girdiklerini hala anlayabilmiş değilim.

Ali Kırca: Partinizin içindeki o ayrılmaları da anladığımız gibi Sayın Ecevit belki sizin politikaya başladığınızdan beri Türkiye'de çok şeyler değişti kim bilir. Eski kurallar geçerli mi bilemiyoruz ama sizi şaşırtan gelişmeler ve hayal kırıklıığna uğratan gelişmelerin de olduğu da açık. Sonuçta sizi yalnızlıklara iten, eski dostalırınızın yanınızdan uzaklaşmasına neden olan gelişmeler. Şimdi biraz sonra CHP'nin bir birleşme çağrısı daha doğrusu bizim çatımız altına girin çağrısı vardı Sayın Baykal'ın. Onun bir başarı çağrısı var mıdır, DSP buna nasıl bakar ve bundan sonraki siyasi gelişmeler sizin bir politika diyeni olarak Sayın Derviş'in rotası ne olur, Sayın Derviş'in katılması sizi nasıl etkiler. Şimdi Sayın Derviş'in siyasi geleceği ile ilgili bir soru soracağım ama burda ilginç bir soru var size yöneltilmiş Sayın İpek diyor ki "Sayın Ecevit'in en iyi hizmeti kendilerine zarar, Türkiye'ye fayda sağlayacak insanları bulma meziyeti nedir? Kemal Derviş gibi, Ahmet Nejdet Sezer gibi eğer öyleyse oyum Ecevit'e saygılarımla" diyor. Gerçekten de Türk siyasetine ve Türk devletine de bir devlet adamı olarak Ahmet Nejdet Sezer'i ismini siz önermiştiniz ve Kemal Derviş'i de Amerika'dan Türkiye'ye siz davet ettiniz. Sonrasında Sayın Sezer'le şimdi ki ilişkileriniz iyidir ama işte o ekonomik krize yol açan MGK toplantısındaki tartışmanın yaşandığı olduğu ve Sayın Derviş de sizin de belirtiğiniz gibi partinizin bölünmesine yol açan gelişmelerin teşvikçisi oldu. Her ikisi de bugün politikada işte sosyal demokraside Kemal Derviş ismi anketler öyle gösteriyor ki aranıyor, Sayın Ahmet Necdet Sezer ismi de en güvenilir politikacıların başında geliyor. Bu iki insanı Türk siyasetine kazandırdınız ama siz kaybettiniz. Buna nasıl bakıyorsnuzu?

Bülent Ecevit: Şimdi Cumhurbaşkanı bakımından olumsuz, acı bir olay oldu fakat ondan sonra bir birimize daha iyi anlar hale geldik ve bugün Sayın Cumhurbaşkanı ile ilişkilerimiz her bakımdan son derece de iyi. Yani orada bir teşhis hatam olmadığını zannediyorum.

Ali Kırca: Sayın Derviş'e geçmeden Sayın Sezer'de biraz daha kalmak istiyorum. O çok önemli onunla ilgili başka bir soru daha var ki şu anda sizin işaret ettiğiniz krizle ilgili olarak diyor ki "MGK'da yapmış olduğu tartışmayı bu bir 'devlet krizidir' diye açıklamasından pişman mı, böyle bir açıklamayı şimdi yapar mıydı, kirizin tetikleyicisi olmuşmudur" diye soruyor. Bugünlere dönerek bunun bir hata olduğunu düşünülür.

Bülent Ecevit: Bu konularla ilgili olarak gündemi etkilemek bence çok yanlış olur. Öyle bir olay olmuştur burda kimin daha çok kusuru vardır, kabahatı vardır ileride tarihçiler bunu belirleyecektir. Şimdi o konulara yeniden girmenin son derece yanlış olacağına inanıyorum.

Ali Kırca: Geçenlerde bir spekilasyon da yapıldı aslında Hüsamettin Özkan orada tavır koydu siz aslında tartışmanın, alevlenen kavganın içinde değildiniz ama yani Sayın Özkan bunu bilerek yaptı gibi bir takım değerlendirmeler yapıldı.

Bülent Ecevit: İstediğiniz her soruya yanıt verdim fakat o aşamayla ilgili herhangi bir tartışmaya girmenin çok yanlış olacağına inanıyorum. Sayın Derviş'e gelince Sayın Derviş'i benim girişimimle neden çağırttık? Ekonomimiz ciddi bir krizden geçiyordu ve gerek uluslararası para fonuyla, gerek dünya bankasıyla çok büyük ilişkiler kurmamız gerekiyordu. Bu konuda Sayın Derviş'in uzun seneler süren deneyiminin yararlı olacağına inandık ve gerçekten de yararlı oldu. Yani pişman değilim. Ama siyasete girme aşamasında farklı eğlimler ortaya çıkmış olabilir kendisinde ama dediğim gibi kendisine Türkiye'ye daevet ediş nedeni ile ilgili olarak pişmanlığım yok.

Ali Kırca: Sayın Derviş'le ilişkinizi bahsedip geçiyorsunuz ve Sayın Derviş de bugünkü basın toplantısında size her zaman size son derece saygılı ifadeler de kullandı Türkiye'ye geldiğinden beri bu tavrı değiştirmedi. Yirmi yıl önceden bir birimizi tanırız diyorsunuz da ne kadar tanırsınız, fer olarak da yakınlığınız var mıdır, Sayın Derviş'le ne zaman tanıştınız?

Bülent Ecevit: 70'li yılların ortalarında. Kendisi o sırada demokratik sol düşünceyi bilinçli olarak benimsemiş genç bir bilim adamıydı. Bize katkıda bulunmak istedi ben de bundan mutluluk duydum. Onun dışında özel ilişkilerimiz olmamıştır. Fakat üslendiği görevi gayet iyi yapmıştı ve bizimle ilgili her hangi bir sıkıntı ortaya çıkartmamıştı.

Ali Kırca: Ne zaman geldi Derviş ismi aklınıza ilk defa daha önce çağrışınızda da?

Bülent Ecevit: Bir kriz aşamasında onun bize faydalı olacağına inandık ve bağlamda faydalı da oldu.

Ali Kırca: Önce kendisini telfonla aradınız ne dediniz o nededi hatırlıyor musunuz? Yani konuşma çünkü tarihe kaydedilecek bir konuşmadır.

Bülent Ecevit: Türkiye'nin ekonomik sorunlarıyla karşı karşıya bir aşamada eğer Türkiye'ye gelirse hükümette birlikte çalışırsa bunun faydalı olacağına inandım o da kabul etti geldi.

Ali Kırca: Kemal bey mi diye hitam ederseniz kendisine telefonla da öyle mi demiştiniz?

Bülent Ecevit: Sayın Derviş.

Ali Kırca: Sayını bırakmadınız kimseye karşı. O sizin genel nezaketiniz ve tavrınız. Peki onlar Kemal Derviş'in geçmişi ile ilgili bazı bilgiler. Ama bundan sonrası Sayın Derviş bugün CHP'yi adres gösterir gibi yaptı ama o partiye katılacağına dair her hangi bir angazmanda bulunmadı. Bundan sonraki gelişmeler ne olur, Sayın Derviş hangi yönde hareket eder, devam eder mi?

Bülent Ecevit: Bunu tahmin etmek çok zor.

Ali Kırca: Peki size gelmedi mi Sayın Derviş solda birlik için solda birlik için ittifak için?

Bülent Ecevit: Son olarak kısmet tedavi için ABD'ye izinli olarak gitmişti ve on iki gün dışarıda kaldı ve on iki gün içinde de ben kendisine ulaşamadım.

Ali Kırca: Neden?

Bülent Ecevit: Bilemiyorum. Genellikle yurt dışına gittiği zamanlar beni arardı Sayın Derviş. O sırada belki isiznli olduğu için beni aramaya gerek bulmadı bende kendisini aradım fakat bulamadım.

Ali Kırca: Nasıl olabilir böyle bir şey devlet bakanı Amerika'da kaybolabilir mi?

Bülent Ecevit: Ben büyükelçilik vasıtasyıla da aradım olmadı fakat gelişinden bir gün önce o beni aradı.

Ali Kırca: Neden aramadı, bulamadığınızı da sormadınız mı?

Bülent Ecevit: Hayır aramadım sormadım artık ve kendisi de söylemedi. İlk Ankara'ya biz çağırdığımızda ben DSP'ye gelebileceğini ondan memnun olacağını söylemiştim. O beni son aşamada telefonla aradığında da Amerika dönüşünde ben yine aynı şeyi tekrarladım "size böyle bir öneride bulunmuştum, bu hala geçerlidir" diye ve yanıt vermedi. Ben bunu bir eleştiri olarak söylemiyorum tabi.

Ali Kırca: Ama onun dışında bu ittifak arayışları içerisinde çünkü herkesle görüştü Sayın Derviş sizle özel olarak DSP de bu ittifaka gelsin diye bir teması?

Bülent Ecevit: O olacak bir şey değil, nasıl bir ittifak? Yani kendisinin teşviki ile parti meclisi, parti grubumuzun yarısı gitmiş, ben şimdi onunla nasıl ittifak edeceğim?

Ali Kırca: Çünkü kamuoyuna karşı Sayın Derviş'in bugüne kadar deklare ettiği o tavır içerisinde, fotoğraf içerisinde DSP de var. Hep ondan söz etti DSP, YTP, CHP ve soldaki diğer irili ufaklı partiler. Ama sizin partinizi de dahil etti ama size bu konuda bir çağrısı olmadı o zaman.

Bülent Ecevit: Onun çağrısı açısından çok garip olurdu. Çünkü onun teşviki ile benim grubumun yarısı gitmişti. Şimdi sen gel bunlarla ittifak yap demesi çok garip olurdu, yanlış olurdu. Onun için hatırlatma düşüncesinde bulunmadı.

Ali Kırca: YTP ve sizin gartinizden ayrılan arkadaşlarınız Derviş'in bugünkü tavrından sonra biraz kendilerini hani sırtlarından hançerlenmiş hissediyorlar o yönde ifadeler kullandılar. Sizce Sayın Derviş'in bugünkü manevrası siyasi etik açısından doğru mu?

Bülent Ecevit: O konuda bir şey söyelemek istemem.

Ali Kırca: Her zamanki nezaketinizle orda değildiniz. Peki o zaman nezaketi bırakıp siyasete dönelim. Sayın Baykal'ın bugün CHP'nin, Sayın Derviş'in de işaret etmesinden sonra da her hangi bir şekilde oy potansiyeli olarak CHP'den etkileneceğini olumlu yönde düşünüyor musunuz?

Bülent Ecevit: Onu bilemiyorum tabi bundan önceki seçimlerde CHP ağır, çok acı yenilgi vermişti bildğiniz gibi barajın altında kalmıştı. Bu CHP için çok acı bir deneyimdi. Şimdi tabi özellikle bu üzerinde geçmekde olduğumuz sancılı bir dönemde yeniden canlanmaya başlamış olabilir CHP. Ne kadar onu bilemem. Fakat her halde CHP'nin ağır bir yenilgiye uğramasının nedenleri pek o kadar da ortadan kalkmış değildir.

Ali Kırca: Sizce CHP'nin neydi o dönemde seçimde ilgi görmesinin nedenleri?

Bülent Ecevit: Bir kere kamuoyu ile ilişkilerinde pek inandırıcı olmuyor, bazen sert çıkışlar yapıyor. "Bugün sabah beşde otobüsünüzün önünde bekliyordum" diye açık çağrılar yapması yadırganacak bir şey. Davet yapacaksa onun başka usulu vardır. Adeta Hacı Bektaş'a gelmelerini caydırıcı bir tavır, bu uslup bakımından yadırganacak tarafları zamanla olmuştur, bu kendi takdiridir. Şimdi bunu nasıl değerlendiriyor kamuoyu onu bilemiyorum ama garip bir davet fikriydi "sabah beşte partimizin önünde bekliyorum" tarzinda. Bu arada tabi başka ilginç şeyler de var. Mesela CHP'nin SHP'den kopardı bunda haklı olabilir de haksız da olabilirdi ama bunun nedenleri de pek iyi anlaşılamadı. Yani bu gibi ilişkilerinde zannediyorum bir takım sıkıntılarla karşılaşmış olabilir ama bunu tenkit olarak söylemiyorum. Siz sordunuz ve ben de yanıt vermeye çalışıyorum. Yani dediğim gibi bırakın çok soldaki bazı partileri ki Sayın Derviş onlar da ittifak kurulabileceğini söylüyor. Fakat kendisi çok yakın arkadaşlarıyla da CHP'yi koparmıştı Sayın Baykal. Şimdi ne yapar, şimdi arkadaşları nasıl düşünüyor bilmiyorum. Mesela eski SHP'nin seçimlere girme olanağının sağlanabilmesi için ben girişmlerde bulundum ama Sayın Baykal'ın bölyle bir girişimini duymadık.

Ali Kırca: Yani bu durumda seçimlere girmesini sağlamadı yada bu konuda çaba göstermedi. Nasıl birlik çağrısı yapar diye soruyorsunuz. Ama tabi iktidar dışında bir parti CHP ama bünyesine alabilirdi bir ittifak yapabilirdi diyorsunuz. Bu birlik çağrısını Sayın Baykal'ın samimi buluryor musunuz? Kamuoyunda bu bir kaç gündür bu konuşuluyor ve dün Sayın Baykal'ın da bir çağrısı oldu önce bir ittifak yada yada birleşme çağrısı gibi görüldü ama herkes CHP'nin çatısı altına gelsin. Sayın Baykal'ın görüşü de anlayışı yada bu olaya yaklaşımı bu. Şimdi daha farklı bir acaba tavır mı sergelenmesi gerekiyor, bütün bu sorular onu gösteriyor. Deniliyor ki Türkiye'de CHP, DSP ve Sayın Derviş belki "merkez sağ libaral diye" YTP'ye ama de sizin en azandın bağrınızdan çıkmış bir üçüncü parti. Yani üç tane sosyol demokrat olarak kendini niteleyen kamuoyunun da öyle algıladığı partiler var. Şimdi bu partilerin de tabanı ortak. Yirmi yıl öncesine gidersek sizin genel başkanlığınız bir CHP'nin köklerinden uzamış, boy vermiş üç tane parti görüyoruz ortada. Tabanları ordak aşağı yukarı Türkiye'ye dahil projeleri ortak, programları ortak ve zaten son yıllarda bir çok merkeze her keze yaklaştığı politikalar da görüyorsunuz özellikle Avrupa Birliği, ekonomik politikalarda da; farklı düşünenler de pek kalmadı ama. Merkezin solunda kendisini tarif eden üç tane parti var. Bu üç parti neden bir araya gelemez. Diyor ki bütün bu sorularda "sorun liderlikten kaynaklanıyor, bu partilerin başındaki insanların bulundukları koltukları liderlik konumlarını terk etmemeleri nedeniyle, bu konuda her hangi bir tavize, bir ödüne yanaşmamalarıyla nedeniyle bu üç parti bir araya gelemiyor" deniliyor. Yani bugün bu konuda bir yaklaşım sergilense belki merkez soldaki kamu oyunda çok daha farklı heycan doğacak, böyle bir beklenti var. Bu anlamda böyle bir adımı atarken önce acaba herkesin liderlik konumunu sorgulaması yada ondan taviz verebileceği konusunda önce bir özveri adımı atması gerekir mi?

Bülent Ecevit: Benim koltuğa bağlı olmadığımın sayısız kanıtları vardır. Genel Sekreterlikten ayrılışım sırasında çok saydığım liderime rağmen ayrıldım. 1974'de MSP ile koalisyon kurduk ve bir sıkıntı çıktığında derhal o görevi bıraktım. 1973 yılında yine bir koalisyon hükümetinin başındaydım ve bazı konularda anlaşamayınca görevi bıraktım, askeri döneminde benim açıklamarda bulunmam yasaklanınca "o halde genel başkanlığı bırakıyorum, daha rahat hareket eedeyim" dedim ve bir kaç defa hapse girmeyi göze aldım ve ondan sonra bir kez daha görevi bıraktım. Her halde kimse iddia edemez ki ben koltuğa bağlı bir politikacı değilim, hiç bir zaman olmadım ve tam aksine her istifayı yaparken kendi siyasal kariyerimin ciddi bir takım riskleri de göze aldım. Yani bu konuda beni değerlendirirken başkalarının da aynı kefeye koyulması biraz haksızlık olur diye düşünüyorum. İkincisi şimdi dediniz ki aynı kökten geliyor iki parti. Ancak sınırlı sürede olur çünkü bizim DSP kurulduktan sonra eski CHP tabanından çok farklıydı ki CHP de demokratik sol harekete kısmen uyum sağlamıştı onlardan bir kısmı ancak uyum sağlamıştı onun dışında çok yeni bir zemin oluştu. Eğer şimdi bugün ben DSP ile falan partiyi bir araya getiriyoruz, geliyor, getirmemiz lazım desek benim partiminin üyelerinin bir çoğu bana isyan eder, bunu kabul etmez. Çünkü daha önce de belirtiğim için size biz ideolojik tutarlılığa büyük önem veren bir partiyiz. Bu konuda eğer ödün verecek olursak dediğim gibi biz kazanmasyıdınız.

Ali Kırca: Taban dediniz ama parti teşkilatını elbette kast ediyorsunuz ama ben aynı köklerden geliyor derlerken sizde o yolun seçmen kitlelerinin Türkiye'de aşağı yukarı aynı dünya görüşüne sahip insanlardan oluştuğunu söylemek istedim ve Türkiye'de size oy veren o seçmen kitleleri daha önceki seçimlerde başka biçimde bölündüler şimdi bu seçimlerde yine üç ayrı kanada bölünecekler. Teşkilatlar farklı kişilerden oluşmuş olabilir ama Türkiye'de belli dünya görüşüne sahip insanlar...

Bülent Ecevit: İşte öyle değil. Demokratik sol hareketi eski CHP'de başlatığımız vakit ki bunda başı çeken unsur da bendim. Yani bir kaç defa bölünde CHP. Ondan sonra yeni unsurlar katıldı bize ve o yeni unsurlarla biz yeniden girdik. O bakımdan DSP'nin çok değişik bir süreci var onu da göz önünde tutmak gerekli. İçtenlikle inanıyorum bugün başka herhangi bir partiyle ittifak kurmaya vakit bizim üyelerimizin, yandaşlarımızın büyük çoğunluğu bunu red eder.

Ali Kırca: Çok çeşitli gelişmeler, siyasal bir takım ittifak arayışları, manevralar, yapılıyor, taktit savaşları sürüyor ama siz burda seyrediyorsunuz. Az önce sormuştum o kamuoyu yoklamalarını seçimlerden gerçekten şu anki durum itibiyle barajı aşması zor görünüyor DSP için ama siz inancınızı hiç bir zaman kaybetmiyorsunuz. Ama daha başka bir adım, sizi hep nitelendirenler burda da mesela Sayın Deviş de "tarihi lider" olarak nitelendiriyor, tarihsel kişiliğinize vurgu yapıyor. Sayın Ecevit birgün mutlaka bırakacak siyaseti ama öyle kendiliğinden vakti geldiği için mi bırakacak yoksa bırakmadan önce Türkiye'de sosyal demokratik hareketin açısından veya Türkiye'nin geleceği açısından bir tarihi adım daha atacak mı, Kafasında böyle bir düşünce var mı, yani Türkiye'deki siyaset misyonunu parlak bir finalle bitirmek için kimsenin aklında olmayan bir düşüncesi var mı?

Bülent Ecevit: Gizli kapaklı kendime sakladığım bir planım yok kesinlikle.

Ali Kırca: Siyaseti gerektiğinde böyle sesiz seda...

Bülent Ecevit: Her şey insanın iradesine göre olmaz tabi. Beklenmedik olaylar, beklenmedik gelişmeler olabilir ve ben o konuda bir kahanette bulunmak istemiyorum. Ben gider ayak bir takım şeyler elde edeğim gibi bir takım hesabım, kitabım yok. Olayların gelişmesi içinde tutarlı bir çizgiyi sürdürmeyi ve DSP'yi geliştirmeye bir katkıda bulunmak istiyorum. Bunun için özel bir takım planlarım yok.

Ali Kırca: Yani burda açıkça ifade edilen şudur: kesilmek ve bir başka oluşumun meydana gelmesini sağlamak seçim öncesinde gibi.

Bülent Ecevit: Seçim öncesinde yeni bir şey sağlayacak vakit yok bir kere.

Ali Kırca: Örneğin sorun liderlikse ve siz zaten siyaseti bırakacaksanız bir süre sonra bunu şimdiden yapıp DSP'nin çatısı altında bütün sosyal demokratları davet edip birleştirmek...

Bülent Ecevit: Farklılığımızı vurgulamak için biz sosyal demokrat tabirini de kendimiz için kullanmadık. Aslında Batı Avrupa'nın özellikle İskandinav ülkelerinin sosyal demokrasi anlayışına büyük saygım vardır, onlardan çok şey öğrendim fakat Türkiye'deki demokratik sol hareket Avrupa'daki sosyal demokrat hareketlerden farklı yönleri vardır. Ona bir örnek vereyim o ülkelerde sosyal demokrasiye geçden önce çiftçi sorunları çözülmüştür, bizde ise daha yüzde kırk beşi çiftçimizin hala çiftçilikte kalmaya devam etmek zorunda kalıyor. Yani çok farklı tarihsel süreçler içinde gelmişiz ve bu farklılıklar göz ardı edilmesin diye sosyal demokrat deyimi yerine demokratik solu tercih ettik; bu tesadüf değildi. Ama dediğm gibi Batı Avrupa'nın sosyal demokratlarına büyük saygım vardır, onlardan çok şey öğrendim ama Türkiye'nin de farklı bir konumu vardır. Nitekim Avrupa Birliği'ne üyeliğimiz aşamasında bazı Avrupalı politikacılar biliyorsunuz Türkiye'yi içine sindiremezler çünkü ciddi bir takım ayrılıklarımız var; devlet olarak, millet olarak da ve bizim ayrı bir sol anlayımız var ayrı tarihsel süreçlerden geliyor. Bunu vurgulamak için dir ki ben kendi partimiz, kendi hareketimiz için sosyal demokrat tabirini kullanmadım, arkadaşlarım da kullanmadı.

Ali Kırca: Yani seçimlerden önce seçilmek gibi bir düşünceniz yok?

Bülent Ecevit: Efendim ne kadar zaman geldi zaten.

Ali Kırca: Seksen gün kaldı. Az önce siz de söylediniz "Türkiye'de siyaset anlandıa iki buçuk ayda çok şey değişir" dediniz. Ama bu yapı ile DSP seçimlere katılacaktır. Peki seçimlerden sonra kimse öyle bir ön görüde bulunmak istemez ama başarısız olmanız halinde yani barajı geçememeniz durumunda sizin siyasi geleceğiniz konusunda...

Bülent Ecevit: Biraz önce konuştuk bu başarılı bir sonuç da olabilir, başarısız da olabilir seçimlerde. O durumu değiştirmez ilelebet görevde kalacak değilim her halde.

Ali Kırca: Yani parlementoya DSP'nin girmesi durumunda bir süre devam edeceksiniz siyasete her halde?

Bülent Ecevit: O kadar yakın gelecekle ilgili olarak şu aşamada bir şey söylemem doğru olmaz.

Ali Kırca: Seçimlerde başarısız olmanız durmunda seçimlerin hemen arkasında siyasi hayattan çekilmeyi...

Bülent Ecevit: Şu aşamada böyle şeyler düşünmek uygun olmaz.

Ali Kırca: Şimdi bir başka komplo iddiasından söz etmek istiyorum Irak ile ilgili gelişmeler. Irak konusunda daha önce sizin Körfez Savaşı sırasında Saddam Hüseyin olan yakınlağınız ve ABD'nin Irak'a müdhalesine karşı çok da onaylı bir tutum içinde olmamanız muhtemel bir Irak müdhalesi sırasında sizi Başbakanlıkta bazı çevrelerin görmek istemediği o nedenle bu seçim erkene alınıyor yada partinizden kopmanız sağlandı. Bu gelişmelerin o nedenle yapıldığı yolunda spekilasyonlar da var.

Bülent Ecevit: Şimdi ABD içinde belli çevrelerde böyle düşünenler olabilir, belki de vardır. Başkan Bush ile iyi ilişkilerimiz var, yılbaşında biliyorsunuz ABD Başkanı Sayın Bush'un davetlisi olarak gittiğimde çok yakın ilgi gösterdiler. Ekonomik konularda iş birliğimizin gelişmesi için bizzat Sayın Bush devreye girdi, bazı yollar aşıldı. Bu Afganistan ile ilgili olarak bizim üstlendiğimiz görevleri çok teşvikçisi olmaya devam ediyor ABD. Özellikle bu 11 Eylül olayından sonra edindiğimiz ödünsüz tavır Amerikan yönetiminde mutlulukla karşılandı, takdirle, saygıyla hatta karşılandı. O bakımdan ben ABD yönetiminde bize karşı öyle bir olumsuz istemez efendim. Ama dediğim gibi yönetim dışında böyle düşünenler olabilir. Amerikan yönetimi çoğulcu bir toplum ve Irak konusunda da yönetemin belli kesimlerinde askeri hareketi isteyenler de var, kesinlikle istemeyenler de var. Çok açık bir toplumdur. Benim içtenliğime inandıkları için anlayışla karşılıyorlar bazı uyarılarımızı da. Nihayetinde dost bir ülke olarak yanlış bir adım atılacağını gördüğümüz vakit, Türkiye'ye zarar verebileceğini gördüğümüz bir takım adımlar söz konusu olduğunda bütün açıklığı ile bütün içtenliğimizle uyarılarımızı yapıyoruz ve bunu da Amerikan yönetiminde normal karşılıyorlar, anlayışla karşılıyorlar. O bakımdan böyle bir kaygım yok.

Ali Kırca: Şu ana kadar hep seçimlerle ilgili tahminleri sordum kamuoyu yoklamalarına da dayanarak olumsuz da baktık ama bir de olumlu tarafından bakarak, DSP'nin yeniden seçimlerden başarıyla çıkması, sizin hükümette yer almanız; başında veya ortak durumunda DSP'nin bu önümüzdeki içerisinde Türkiye'ye vaat ettikleri nelerdir, nasıl bir Türkiye vizyonunuz var?

Bülent Ecevit: Bir kere gençliğe büyük önem vermemiz gerekiyor. Zaten biliyorsunuz 1997'de çok ciddi bir eğtim reformu başlattık ve bu Türkiye'de şimdiden önemli değişiklikler meydana getirmeye başladı. Örneğin artık daha çok kızlar okullara gidiyor, eğtimin kalitesi ve niteliği yükseldi. Öte yandan dünyada çok ilginç gelişmeler oluyor teknoloji alanında, araştırmacılık alanında. Bir bilgi toplumu haline geldi değişimin bakımından, dünyada çok büyük değişiklikler oluyor ve bu değişikliklere uyum sağlamazsak ne kadar çalışırsak çalışalım dünyanın gelişmelerini izleyemeyiz. Bu konuda da özellikle gençelerin eğtimine büyük önem veriyoruz. Tabi bu maddi bakımdan bir takım zorluklar getiriyor fakat o zorlukları üzerimize alıyoruz. Örneğin hükümetimiz döneminde okullara sağlanan bilgisayar miktarında çok büyük artışlar oldu. Az önce söylediğim gibi hala nüfusumuzun yarıya yakını köylü ve köylünün de çok sıkıntıları var. Bu tarımsal alanda bir ciddi atılım atmaya başladık zaten ve onu daha ileri götürmemiz gerekiyor. Bu köykentler çok önemli bir gelişme ve Amerika kendiliğinden bunu desteklemeye talip oldu. Arkadaşlarımız köy hizmetleriyle ilgili bakan arkadaşımız ona büyük önem veriyor. Araya benim hastalığım girdiği için biraz aksadı fakat bu konuda çok kararlıyız ve ben inanıyorum ki köykent projesi yaygınlaştığı oranda Türkiye'nin tavrı değişecektir. Düşünün ki bu denemenin yapıldığı köy grubuna gittiğimd geçen yıl çok kısa süre içinde akıl almaz şeylerle karşılaştım o bir kaç köyün öğrencileri bir arada toplanabiliyor ve devlet onların taşıma ihtiyacını karşılıyordu ve bilgisayar kullanan, internet kullanan, basketbol oynayan çocuklar gördüm.

Ali Kırca: Çetin Altan'ın bir zaman söylediği "tenis oynayan köylüler" gerçek oluyor diyorsunuz.

Bülent Ecevit: Ben gözlerime inanamadım ve çok kısa bir sürede bu oldu. DSP yeniden hükümete gelicek olursa biz bir kaç yıl içinde Türkiye'nin çehresini değiştireceğiz, gençliğe sağladığımız olanaklarla ve köylünün kalkınmasını sağlamakla; sadece bu ikisi bile gerçekleştirildiği vakit çok şey değişir Türkiye'de. Gelir dağılımında çok adaletsizlikler var ve ona karşı da emniyet getirmeye başladık. Bu birden bire çözülecek bir hareket değildir. Fakat örneğin geçici işçiler sorunu vardı onu hemen tümüyle çözdük kısa bir sürede. Kamu kesiminde aylıklar arasında büyük dengesizlikler vardı hala da var fakat bunlara adım adım gidermeye başladık.

Ali Kırca: Bütün bunları anlatmak için; sizin çünkü seçim kampanyalarınız çok ünlüdür mavi gömlek ve kasketinizle otobüsün üstünden herkesin de çok iyi bildiği o kitleleri etkilersiniz. Seçimlerde de bu performansınız son derece etkili olmuştur seçmen üzerinde.

Bülent Ecevit: Hem sağlık durumunuz hem de bugün kü koşullar itibariyle yeniden seçim meydanlarına çıkacak mısınız, sizi yeniden seçim otobüsleri üzerinde görecek miyiz?

Bülent Ecevit: Allah sağlık verirse. Çünkü bu zevk aldığım bir şey benim. Gerçi bu çağdaş iletişim teknolojisi ortamında fazla meydanlara çıkmadan da bir takım mesajlar iletilebiliyor. Fakat meydanlarda halkla diyalog kurmak, iletişim kurmak onun tadı başka bir kere. Onun için Allah izin verirse bu seçim kampanyası süresinde de bir ölçüde olsun meydanlara çıkacağım. Şimdi yarın gidiyorum...

Ali Kırca: Hacı Bektaş...

Bülent Ecevit: Onun seçimle ilgisi yok, o ayrı bir şey. Ondan iki gün sonra Düzce ve Kaynaşlı'ya gideceğim ondan sonra başka bazı yerleri planlıyoruz ama daha kesin değil.

Ali Kırca: Sayın Baykal'ın "o bu sabah otobüsle Hacı Bektaş'a doğru yola çıkacak" orda kendisiyle bir görüşme olabilir mi?

Bülent Ecevit: Zannetmiyorum, saatlerim ayrı olacak.

Ali Kırca: Burda bir soru var bitirmeden önce onu sormak istiyorum. "Sayın Ecevit pek çok tarihsel karara ve icrata imza attı bütün bunlar arasınd hiç bir pişmanlık duyduğu karar oldu mu" diyorlar.

Bülent Ecevit: Hayır olmadı.

Ali Kırca: Mesela af yasası...

Bülent Ecevit: Bir kere af konusunda DSP olarak hatta CHP'nin son döneminde ortada Apo olayı falan yokken, o tür olaylar yokken önce idam cezasına karşı olduğumuzu açıkça belirtmiştik. Öte yandan bu son dönemde de yani 1980'li, 1990'lı yıllarda da yasalar gereği bir çok ölüm cezası verildiği halde mecliste hiç bir parte; şimdi kesinlikle karşı alan MHP dahil hiç bir grup o ölüm cezalarını komisyondaki raflarından indirmek şeyinde bile bulunmadı. Aslında bizim halkımız artık idam cezası istemiyor ama bunu açıkça ifade edenler var, ifade edemeyenler var. Bir de tabi şehit anneleri, babaları var. Onlar ciddi bir sorun ve hepimiz onların acısını paylaşıyoruz. Fakat bazı idamların yalnız insani açıdan değil siyasi açıdan da bir takım ciddi sakıncalarının ortaya çıkabileceği var. Tabi bunu anlatmak çok zor o acıyı yüreklerinde duyanlara, evlat acısını yüreklerinde duyanlara bunu anlatmak kolay olmayabilir. Ama anlayanlar da var. Fakat özellikle bizim DSP bakımından bu idam cezasının ayrı bir özelliği var. Diğer mesela Rahşan Ecevit'in girişimiyle gündeme gelen af; orada Rahşan Ecevit'e çok ağır bir haksızlık yapıldı çünkü Rahşan Hamın'ın söylediği adaletsizliklerden, dengesizliklerden kaynaklanan insanlarla ilgiliydi yoksa bu idamla ilgili, gayri ahlaki şeyler değil. Ne devleti soymakla ilgili vs. bunların hiç biriyle ilgisi yoktu Meclise gelince değişti.

Ali Kırca: Bir konu daha var o da tartışıldı bir takım bağlantılar da kuruldu. Siz Sayın Tantan ile bir görüşme yaptınız ve bu görüşmenin amacı bir ittifak yada birlikte partinize davet görüşmesi ve bir kaç hafta sonra da Sayın Tantan hakkında bir soruşturma yapılıyor...

Bülent Ecevit: O soruşturma konusunu da siz de bilirsiniz her halde. O konuda hükümetin işlevi bir çeşit postacılık. Bize savcılıktan gelir ve adalete intikal edilmesi için bizim onu Meclis Başkanlığına yollamamız görevimiz gereği. Yani ben de hiç istemem tabi Sayın Tantan gibi Türkiye'nin güvenliğine büyük katkılarda bulunmuş bir insan için böyle bir şey ortaya çıkmasını kesinlikle istemem. Fakat dediğim gibi bu benimle ilgili olmayan bir şey.

Ali Kırca: Daha önce görüşmenin nedeni neydi Sayın Tantan ile ilgili olarak?

Bülent Ecevit: Ben "bize katkıda bulunmak isterse bundan mutluluk duyacağımızı" söyledim.

Ali Kırca: Kabul ettiler mi?

Bülent Ecevit: Hayır. Bize desteğini vaad etti fakat şu aşamada böyle bir şey yok.

Ali Kırca: Şimdi Sayın Rahşan Hanım teşkilat ve parti çalışmaları ve seçim çalışmalarıyla daha çok ilgilendi. Görüşebiliyor musunuz, artık eskiden olduğu gibi evde de değilsiniz. Hep başbakanlığa gelip gidiyorsunuz...

Bülent Ecevit: Bir birimizi hiç bir zaman ihmal etmeyiz.

Ali Kırca: Çayınızı beraber içiyorsunuz. Evde mutlu hayatınız devam ediyor ve sağlık sorununuz düzeldikçe daha da iyi olacak bu açıdan.

Bülent Ecevit: Evet.

Ali Kırca: Peki şiir yazmaya fırsat bulabiliyor musunuz?

Bülent Ecevit: Üç, dört yıldır fırsat bulamadım.

Ali Kırca: En son ne zaman yazmıştınız?

Bülent Ecevit: Şimdi kesin tarihini hatırlamıyorum ama Van'da bir efsane ortaya çıkmıştı onunla ilgili psikolojik açıdan irdeleyen bir şiir yazmıştım.

Ali Kırca: Hatırınızda mı şiir?

Bülent Ecevit: Hayır, kitabımda var. Bosna Hersek ile ilgil şiirlerim oldu.

Ali Kırca: Kaç yıldır tatil yapmıyorsunuz Sayın Ecevit?

Bülent Ecevit: Şimdi kesin tarih veremem ama 80'li yıllardan sonra iki üç kere eşimle bir haftalığına Danimarka'ya gittik, İsveç'e gittik; çok sevdiğim yapılar ve sosyal yapılar bakımından çok hayranlık duyduğum Norveç gibi...

Ali Kırca: Peki çok yoğun tempo içindesiniz her insanın bırakın sizin gibi Başbakanlıkta Türkiye'nin sorumluluklarını insan ama normal devlet dairesinde çalışan insanların bile yılda belli bir süre tatile ihtiyacı var.

Bülent Ecevit: Tatil bile yasak. Üç dört yıl önce Rahşan ile birlikte Kıbrıs'a gidecek olduk üç dört günlüğüne gazeteciler kalabalığı oraya geldi. O andan itibaren tatil bitmiş oluyor tabi. Eşimle masa tenisi oynadık o da öyle geçti.

Ali Kırca: Sizi hiç denize girerken görmedik, kaç yıldır denize girmediniz?

Bülent Ecevit: Çok uzun yıldır ve hasretini çekiyorum. İlk defa hapisten çıktığımda İzmir'de dostlarımız vardır ve onlarla birlikte Ekim ayında onların onlara gittik ve denize girmek istedik mevsim sonbahardı, deniz hasreti vardı içimde denize girdik fakat bir kaç yüz metre ötede biri gözlüyor...

Ali Kırca: Koruma mı, başka nedenle mi diyorsunuz kaçabilir mi. Yirmi yıl oldu ama denize girmeyeli bu çok uzun süre. Bütün bunları biz başbakan olarak daha sizi gerçekten daha dinlenmiş görmek istiyoruz tatil en çok sizin hakkınız. Yani biz tatil yapıyoruz ama inanın içimiz rahat etmiyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının da her halde başbakanlarının bu yoğun tempoyla çalışmasına da; biz size tatil hakkını Türkiye veriyor bunu kullanın ne olur. Onun dışında sinama, tiyatro bu etkinlikler de yani bilemiyorum...

Bülent Ecevit: Bereket versin televizyon var oradan seyrediyoruz. Şimdi Rahşan bu saatlerde yorgun argın geliyor genellikle ondan sonra sinemaya, tiyatroya gidecek halimiz de genellikle kalmamış oluyor.

Ali Kırca: Sanıyorum her halde son değerlendirmeyi bu konuda şöyle yapmak gerekiyor sizin bir birinize olan sevginiz her şeyi karşılıyor. Ben çok teşekkür ediyorum katıldığnız için ve bir e-maille bitirmek istiyorum. Bunalrın çoğu eleştirenler, talepte bulunlar var, solda birlik için yani tarihi bir misyonu yüklenip çekilsin yada bu birliğin öncülüğünü yapsın diyenler, ekonomik durumla ilgili şikayetler var binlerce faks ve mail var ama ben bir tanesini Ozan Turgutullu'nun mesajını okuyarak bitirmek isityorum "Sayın Ecevit sizi çok özleyeceğiz her şey için teşekkürler, Allah şifa versin"

Bülent Ecevit: Teşekkür ederim o gence...

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları