Home page
Haber Menüsü


‘Patron’ geri döndü!
Bruce Springsteen’in “The Rising” olarak adlandırdığı yepyeni stüdyo albümü, 30 Temmuz 2002 tarihinde piyasaya çıktı.
NTV-MSNBC VE AJANSLAR
    1 Ağustos —  Eski grubu “E Street Band” ile 1984’den beri kaydettiği ilk albümü hayranlarıyla buluşturan sanatçı, “The Today Show” adlı TV programının sunucusu Matt Lauer ile yaptığı söyleşide hayattan, aşktan, müzikten ve ona ilham veren her şeyden sözetti.  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 

       Bruce Springsteen’in “The Rising” olarak adlandırdığı yepyeni stüdyo albümü, 30 Temmuz 2002 tarihinde piyasaya çıktı. Brendan O’Brian’ın prodüktörlüğünde kaydedilen albüm, Springsteen’in eski grubu “E Street Band” ile 1984’den beri kaydettiği ilk albüm. “My City of Ruins”in “E Street Band” versiyonunun da yeraldığı albümdeki 14 yeni şarkı şöyle sıralanıyor: Lonesome Day, Into the Fire, Waitin on a Sunny Day, Nothing Man, Countin’ on a Miracle, Empty Sky, Worlds Apart, Let’s Be Friends, Further on (Up the Road), The Fuse, Mary’s Place, You’re Missing, The Rising Paradise, My City of Ruins.
       Bruce Springsteen, yaklaşık 30 yıldan beri Amerikan işçi sınıfı üzerine duygulu şarkılar yazıyor. Son albümü “The Rising”, 11 Eylül sonrasında ortaya çıktı. Geçtiğimiz günlerde Matt Lauer ile New Jersey Asbury Park’taki ünlü The Stone Pony barında buluşan patron, Lauer’in sorularını yanıtladı. Herşey konuşuldu bu buluşmada. Aşk, müzik, politika... Ama Lauer işe, Patron’a sahneye çıktığında neler hissettiğini sormakla başladı.
       Springsteen: Tanıklık ediyorsunuz. Kendi döneminize tanıklık ediyorsunuz. Olaylara tanıklık ediyorsunuz. Çevrenize, yaptıklarınıza tanıklık ediyorsunuz. Grubumuz, olup bitenlere gerçekten tanıklık etmiş bir grup olarak sahneye çıkıyor. Amacımız dans etmenizi ve sizin tanıklığınızı sağlamak. Yaptığımız işin en önemli noktası bu. Gecenin sonunda, işler rast giderse, insanlar sizi alıp havalara çıkarıyorlar.
       Kariyerinize başaldığınızda hiç, 50, 52 yaşıma geldiğimde de yapacağım iş bu olacak diye düşündünüz mü?
       
Ben her zaman ömür boyu müzik yapacağımı düşledim. Her nedense, rock starlarının ve popçuların hayatlarının çok sınırlı olduğunu düşünmeye başladığım ilk andan sonra bile, bu konuda hep geniş bir bakış açısına sahip oldum. Neden böyle düşündüğümü tam olarak bilmiyorum aslında. Belki bu işi Madison Square Garden’da yapacağım, belki de farklı bir yerde. Bazen iyi satan albümler yapıyorsunuz, bazen de çok iyi satmayan albümler. Ve olay bu şekilde devam edip gidiyor. Şu dönemde, bir süreden beri duymadığınız bir şarkınızı radyoda duymak çok heyecan verici.
       52 yaşında yakaladığınız başarı ile ilgili neler hissediyorsunuz?
       
Ekonomik sorunlarımın az olması, ailem için belirli bir istikrar tutturabilmiş ve onların güvenliğini sağlayabilmiş olmamdan dolayı başarının daha önceden hiç çıkaramadığım kadar tadını çıkarıyorum. Tabii bunun yanında bir de yıllardan beri grubumla beraber yaptığım işin tanınıyor olması da var. Bu iş devam ettikçe güzelleşiyor.
       Senin müziğini dinleyerek büyümüş insanların bir gün sana bakıp, “Evet. Hâlâ şarkı söylüyor olabilir, ama o artık bir tepenin üzerinde, büyük bir evde yaşıyor. Hâlâ nasıl benimle kendini özdeşleştirebilir ki?” demesi seni endişelendirir mi?
       Doğruyu söylemek gerekirse benim aslında oldukça şirin küçük bir evim var. Şarkılar yazdığınız kişi veya olaylara karşı ortak duygular beslemeniz gerektiği doğru; aksi taktirde şarkınız güzel olmaktan çıkar. Şarkının bütünlüğü buradan gelir; inandırıcılığı, güvenilirliği, gerçekliği buradan kaynaklanır.
       Seninle konuşabilmek için hazırlanmak üzere pek çok şey okudum. Kendine ilişkin olarak yazdığın notlarda kıstırılmış olmaktan sözediyorsun. Birtakım şeylerin baskısı altında olduğun anlamında mı kullanıyorsun bu kelimeyi?
Springsteen, 11 Eylül olaylarından sonra yapabildiği en iyi şeye döndü: Şarkı yapmak. Çabası ise terörün yarattığı duygu karmaşasını dile getirmekti.

       25 yaşında başarıyı yakaladığımda, çevremde albüm çıkarmış başka hiç kimse yoktu. Kendime ne yapmak istediğim, kim olmak istediğim, ne tür müzik yapmak istediğim konusunda pek çok soru sordum. Ne hakkında yazacaktım ve kendime hedef olarak neyi seçecektim. İçinde bulunduğum ruh hali buydu.
       Anlatılan o ki bir gün araba kullandığın bir sırada bir adam seni tanımış ve “Hey Bruce! Sana ihtiyacımız var” demiş. Sence bu ihtiyaç ne anlama geliyor?
       Onun neden bahsettiğini biliyorum. Sanırım şu günlerde insanlar, kendilerine yakın olan yüzleri görmek istiyorlar.
       Bu tür bir çağrıya ihtiyacın var mıydı?
       Hayır. Aslında direkt olarak sadece dış olaylardan etkilenmiyorum ben. Özellikle olaylar hakkında bir şeyler yazdığınızda, bu önemli bir şey. Şarkı benim inancımdan bağımsız olarak gelişmeli, önemli olan olayın gerçekleşip gerçekleşmediği değil. Bu ilkeye aykırı olarak yazdığım tek şarkı telefonun başında otururken yazdığım “In the Fire”dı. Bu gerçekten tekti ve otururken “bu sözlere uyacak bir şeyler yazmalıyım” dedim.
       11 Eylül pek çok insanı bazı değerler etrafında biraraya getirdi. Cesaret, yoğun çalışma, özveri... Aslında bu ve bunun gibi değerler senin yıllardır yazdığın ve söylediğin şeylerdi. Demek ki bu sadece tarihin bu dönemini yansıtmak ya da öne çıkarmak için yaptığın bir albüm değil. Belki de sadece yaptığın türde bir müzik için iyi bir zamanlamaydı?
       Ben her zaman kendi dönemim hakkında yazmaya çalıştım. Her zaman bunun yaptığım işin bir parçası olduğunu hissettim. Neler hissetiğimi kaydetmeye çalıştım. Bilirsin, bu zaman diliminde, böyle bir yerde yaşayan ve benim yaşımdaki birinin hissettikleri... Çok geniş bir ailede büyüdüm. Yaşadığım sokakta beş altı ev benim akrabalarıma aitti. Bir kilise, papaz evi ve rahibe manastırı ile kuşatılmıştık. Bu yüzden pek çok düğün ve cenaze gördüm. Etrafımda daima amcalarım ve halalarım vardı ve yaşlandıkça bu tür duygular benim için daha değerli oldu. Evlendikten ve hayatım çok değiştikten sonra da kendimi bu döneme, eskilere bağlanmış hissettiğim zamanlar oldu.
       Bazen kalabalıkları büyük kavramlar ve kayıplarla yakalamıyorsun. Küçük detaylar sözkonusu oluyor bazen. Bu beni hep şaşırtmıştır. Şarkılarına koymak için seçtiğin bazı ayrıntılar benim yıllardır üzerinde hiç düşünmediğim şeyleri yeniden düşünmemi sağlıyor. ‘Screen door slams’, ‘Mary’s dress waves’ gibi...
       Ayrıntılar önemli. Çünkü onlar sayesinde insanların derinliklerinden içeriye süzülebilirsiniz. Ruhlarına ve yüreklerine ancak günlük hayatın küçük ayrıntılarıyla girebilirsiniz.
       “The Rising” albümündeki ‘başkaldırı’yla sen insanlara sadece 11 Eylül’e, yaşanan acılar ve kayıplara karşı değil fakat buna benzer her türlü şeye karşı bir başkaldırıyı mı anlatıyorsun?
       Bildiğin gibi insanlara birşeyi gerçekten anlatman kolay değil. Çok uzun bir süre önce bunu öğrendim ben. Sanırım bu bir başkaldırı duygusu. Evet aslında bu duygu, albümü dinlerken çıkacağınız yolculuğun sadece bir parçası.
       Bu eyalette, New Jersey’de, “Bruce Springsteen Senato’ya girmeli” diyorlar. Neden ABD Senatosu’na girmek için çaba sarfetmiyorsun?
       Öncellikle bu, gerçek bir iş ve bir müzisyen hayatı boyunca, olabildiğince, gerçek işten kaçınmalı. Bunu yapmakta da başarılı oldum. Politika hakkında kafa yormuyorum, ancak profesyonel güreşi düşünüyorum (gülüyor). Güreşten sonra politikaya atılabilirim.
       Yani güreşten sonra siyasettesin, öyle mi?
       Doğru. Bu yüzden ikisinin ortasında bir yerde bulunmalıyım.
       
       
       
 
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları