|
Musa, tabii ki mitolojik bir figür. Dünyadaki hiç bir ciddi akedemisyen Mısırdan göçün gerçekten olduğuna inanmıyor. Uzmanlar böyle bir şeyin hiç olmadığını açıklıyorlar. Ama esasen bu önemli değil: mitolojik Musa, Yahudi halkının bilincini, çölde yaşayan hiç bir kabilenin kanlı canlı gerçek liderinin yapamayacağı ölçüde şekillendirdi. Hamursuz Bayramında dünyanın dört bir köşesindeki Yahudiler tarafından okunan Haggada isimli kitap, bize sanki kendimiz Mısırdan kopup gelmişiz gibi hissetmemizi emreder. Temel Yahudi etosları bu dayanak noktası üzerine kurulmuştur. Deuteronomium 5te yer alan On Emir, kutsal Sabbathda, neden hizmetlilerin ve kölelilerin de dinlendirilmesi gerektiğini açıklar: Hatırlayın ki, Mısır topraklarında siz de köleydiniz. Gözlerimizin önünde doğmakta olan yeni mitte ise Şaron Firavun, biz ise eski Mısırlılarız. Exodus ile ilgili hikayede, Tanrı İncilde şöyle der: Firavunun kalbini ve hizmetlilerinin kalplerini sertleştirdim. Başına gelen her felaketin ardından Firavun İsrailoğullarını özgür kılma sözünü tutmadı. Neden? Tanrının amacı neydi? Büyük yolculuklarına çıkmadan önce, İsrailoğullarının sertlikle sertleşmelerini istiyordu. Şimdi Filistinde de aynısı oluyor. Peki, eğer bir İsrail kurşunu Arafatı öldürürse ne olur? Musadan sonra, ikinci bir Musa gelmedi, ama soykırım yapan acımasız savaşçı Jehosuah geldi. (Bu arada bu da bir mit. Bütün ciddi akedemisyenler kutsal soykırımın hiç bir zaman gerçekleşmediğine inanıyor.) Arafatın ardından, takipçisi Abu filanca ya da Abu falanca olmayacak. Yerine Birader Kalaşnikof gelecek, aynen gençliğimizde İngiliz işgali sırasında söylediğimiz şarkıda olduğu gibi: Meydanı yoldaş Parabelluma bırakın, meydanı yoldaş Tommy-guna bırakın Parabellum bir tüfek, tommy-gun da makineli tüfekti. Filistin Quisling*i olmayacak, ve eğer bir aday bulunursa, ertesi gün öldürülecek, Şaronun Lübnanlı Quislingi Beşir Cemayel gibi. Düzinelerce yerel gerilla lideri ortaya çıkacak, ve yıllarca sürebilecek bir intikam kampanyasını başlatacaklar, ve sadece ülkede değil, dünyanın dört köşesinde. Her İsraillinin hayatı bir cehenneme dönüşecek, bütün dünya Kudüs tarzı Ben Yehuda caddesine dönüşecek. Hiç bir İsrail elçiliği, hiç bir uçak, hiç bir turist güvende olmayacak. Ölü Arafat, yaaşayan Arafattan çok daha tehlikeli olacak. Yaşayan Arafat barış yapma yetisine sahip ve bunu istiyor. Ölü Arafat barış yapamaz. Gerginliği sonsuzluğa taşır. Bizim zamanımızda, tarihçiler Yahudi halkının 1930 yıl önce Roma İmparatorluğuna ümitsiz bir isyan başlatmalarına neyin sebep olduğunu merak ediyorlar. Bu isyan Romalıların Filistindeki Yahudi refahının yerle bir edilmesine neden olmuştu. Bugünden yüz yıl sonra tarihçiler ne oldu da Yahudiler, kan dökmekten ve yahudi yerleşim birimleri kurmaktan başka birşey yapmamış Şaronu kendilerine lider seçti diye soracaklar. Ne oldu da Yahudiler bir kaç yerleşim ve teröristi, barış ve işbirliğine tercih ettiler? Ve ne oldu da Arap dünyası belki de son kez olarak gerçek barışı ve normal bir ilişki şansını sunarken buna ilgisiz kaldılar? Tarih bir felakete giderken, halkını uyaranların çok azını hatırlar. Şaronu izlemeye devam edersek, tarih bizi hatırlayacak, ve şu an üzerimize gelmekte olan felaketi uyaran bir kaç kişiyi. Umalım ki, sesimiz vaktinde duyulsun ve yeni bir yolda ilerleyebilelim. Eğer Arafat öldürülürse, dönüşü olmayan noktaya geleceğiz. (*) Vidkun Quisling (1887-1945), İkinci Dünya Savaşı yıllarında Nazilerle işbirliği yapan Norveçli politikacı. Çeviren: Can Tüzüner | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||