|
|
13 Aralık Yönetmenliğini Çetin İnançın yaptığı 1982 tarihli Dünyayı Kurtaran Adam isimli filmde Cüneyt Arkın ve Aytekin Akkaya oynuyor. Türklerin alışkın olduğu, sürrealist örneklerden biri olan yapım şu an piyasalarda video olarak bulunabiliyor. Eleştirmen Phil Hall, aşırma yöntemlerinden dehşete düşümüş ama bir hayli de eğlenmiş. Yazının önemli bölümleri aşağıda... |
Türk film endüstrisinin Hollywood yapımlarını kendilerine mal ederek yeniden yapmak gibi bir takıntısı var. Üstelik bunu yapmak için kullandıkları bütçe de kebap salonunda yedikleri bir akşam yemeğinin maliyeti kadar. Örneğin MGM klasiği olan Oz Büyücüsünün İstanbul semalarında uçarak sürreal krallığına indiği versiyonu Türk Oz Büyücüsü. Ayrıca Türk versiyonu yapılmış olan filmler arasında Star Trek, Tarzan, Superman ve hatta yapılması planlanan E.T. gibi klasikler de var. Yine de bu söylenenlerin hiç biri sizi Türk usulü Star Wars filmi hakkında bir fikir sahibi etmeye yeterli değil. Çünkü film Lucasın Star Warsu ile bire bir sahnelerin olduğu bir film değil. Böyle olmasına rağmen 1977 yılında kullanılan orjinal efektler utanmadan çalınmış ve film şeridine basılmış bir kabus gibi filmde kullanılmış. Böyle bir film yapımcısının içine düştüğü aptallığını görmek için filmi seyretmek yeter. Hatta filmi görmek size bir yapımcının aklının ve çılgınlığının ne kadar uzaklara gidebileceğinin de ispatı olacak. FİLMİN BAZI SAHNELERİNDEN SEÇMELER Çok uzun zaman önce Türkçe konuşan bir galakside tüm evreni tehlikeye sokan kötü kalpli dörtlü: Çalı süpürgesi gibi saçları olan Mardi Gras kostümü giymiş iki adam, Kleopatra gibi giyinmiş fettan bir kadın ve kafasında ambulans ışığı olan mavi bir robot. Uzay gemilerine atlayan bu kötü kalpli filo, bir gurup asi kahramanın uçan çay tabakları gibi görünen uzay araçlarıyla savaşmaya gidiyorlar. Tabii uzay ve patlama görüntüleri Star Wars filminden alınmış. Hazır yapılmışı varken tekrar yapmak anlamsız diye düşünmüş olmalılar. Filmde Luke Skywalker yok ama onun yerine isyancıların başı olan ve saldırıyı yöneten orta yaşlarda iki uzay-kovboyu var (Cüneyt Arkın ve Aytekin Akkaya). Ancak bütçe bir uzay gemisi seti yapmaya yeterli olmadığı için yüzler yakın plan çekilmiş ve yakın bir yere yerleştirilmiş bir projeksiyonda da Star Wars filmi oynatılmış. Ancak alçakça çarpan bir lazer ışığı(!) yüzünden uzay gemileri kurak ve verimsiz bir gezegene düşer ya da en azından böyle olduğunu tahmin etmemiz beklenmiş. Filmde bunu verebilmek için yeterince para olmadığından olsa gerek yönetmen Çetin İnanç, onları kum gezegenine düşen gemiden sağ salim hatta hiç yara almadan kurtarmış ve kurtulduktan sonra da kaza hakkında yorum yapmalarını ve izleyiciye kazayı anlatmalarını söylemiş. Uzay gemilerinin düştüğü uçsuz bucaksız engebeli bir arazi ve sanki ufukta da Sfenks piramitleri görünecekmiş gibi bir havası var. Belki ufukta Ömer Şerifi görselerdi uzun yolculuklarının yanlış tarafta son bulduğunu anlayabilirlerdi. Aniden ortaya çıkan yarım düzine şövalye atlarının üzerinde uçuşan kırmızı pelerinleriyle saldırıya geçerler. Tabii ki kahramanlarımız Jackie Chan ustalığında sergiledikleri dövüş sanatları sayesinde şövalyeleri altüst ederler. Bu sırada fonda çalan müzik ise Raiders of the Lost Arktan araklanmış. Sonunda cesur gladyatörlerimiz muazzam karate numaraları sayesinde kurtulmayı başarıyorlar. Ama sürprizler bitmez ve bu kez de kafasına deri bir bant takmış sarışın bir fıstıkla karşılaşırlar (ne yazık ki fıstığın nereden ve nasıl çıktığını tam olarak kavrayamıyoruz). Hafif kurnaz ve güvenilmez bir ifadesi olan bu sarışının dudaklarındaysa kıpkırmızı bir ruj var. Hatta o kadar çok ruj sürmüş ki bir evi sadece öperek bile boyayabilir. Çok yorgun oldukları anlaşılan kahramanlarımız mağarada yaşayan insanların yanında dinlenmeye çekilir. Mağara halkı arasında uzun süredir yıkanmadıkları belli olan ve pis geceliklerle dolaşan küçük çocuklar da vardır. Ancak olayların buraya kadar nasıl geldiğini tekrar tekrar düşünmenize gerek yok. Çünkü onların da kafaları biraz karışık. Kız onları yaşadığı yere getirmiş olsa gerek. Kısa bir süre sonra mağarada yaşayan halk garip bir mumya ordusu tarafından saldırıya uğrar. Neyseki şanslılar çünkü o sırada kahramanlarımız yanlarında. Taş duvarları sarsarak gelen bu pençeli ve kıllı devasa yaratıklar küçük çocuklara saldırarak etrafa ölüm kokusu salmaktadır. İlginçtir ki ortalığı talan eden bu yaratık ordusunun kostümleri de tıpkı Beatlesın Magical Mystery Tour-(I Am the Walrus)da giydiklerine benziyor. Uzay kovboylarımız yapay sarışını ve küçük bir çocuğu alarak dağlara kaçarlar. Kahramanımız bu kez yeni bir çarpışma için egzersiz yapmaya başlar. Bitmez tükenmez bir enerjiyle aerobic yapan kahramanımız günlerini köpükten kayaları tekmelemeyerek, karate hareketleri çalışarak ve bacaklarına bağladığı yapay kayalarla uzun mesafe koşarak geçirir. Olimpiyatlar için gayet yeterli ve başarılı kültür-fizik hareketleri yapabilen yarıçıplak kahramanlarımız ne yazık ki süper film kahramanı olabilmek için biraz çelimsiz. O kadar zahmete göğüs geren gençlerden biri kayalarla çarpışırken elini yaralıyor ve sarışın fıstık genç adamın elini denizyosunuyla ovalıyor. Ama o kurak dağlarda deniz yosununun nereden bulduğunu sır olarak saklıyor. Belki de prodüksiyonun bir kıyağıdır. (...) Buna benzer kalitede devam eden filmin sonunda altın eldivenli kahramanımızla yaratıcılık dışı kadro arasındaki anlaşmazlık çözülür ve dünya kahramanımızın cesareti sayesinde kurtarılır... Kim ne diyebilir ki? Türklerin Star Warsu tüm film eleştirilerinin odak noktası. Lumiere kardeşlerin yaptığı titrek görüntülü ilk filmlerden günümüzde kullanılan dijital teknolojiye kadar geçen sürede böyle bir filmin eşine benzerine rastlanmadı. Yardım et bize Obi Wan Kenobi!.. Yardım et! | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||