Home page
Haber Menüsü


 
Arjantin ve Türkiye
 

 
Ümit Enginsoy/Washington
NTV-MSNBC
 
9 Aralık —  Ekonomik krizdeki iki ülke. Biri, uzun zamandır ölü olan kur politikasını hala şantajla IMF’ye kabul ettirmeye çalışırken uçuruma yuvarlanmak üzere. Diğeri, bocalayarak da olsa doğru yolda ilerlediği için uluslararası destek alıyor. Bu ülkelerden biri, kurtulmaya aday.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 


       Bir Arjantinli gazeteci, geçen ay sonlarında IMF başkanı Horst Köhler’e basın toplantısında sordu: “Türkiye de, Arjantin de, ekonomik krizde. Siz Türkiye’ye yeni kaynak ve destek vaadediyorsunuz. Arjantin’den ise bunu esirgiyorsunuz. Teröre karşı mücadele çerçevesinde Türkiye’nin önemi arttığı için Türkiye’ye iltimas mı yapıyorsunuz?”
       Köhler, kızarıp bozarıp, “Yok canım ne ilgisi var, biz kimseye iltimas falan yapmayız” diye yanıt vermekle yetindi.
       Türkiye’de de benzer iddialar ortaya atıldı, “11 Eylül terörist saldırıları olmasaydı, yeni destek istediğinde Türkiye’ye kapıyı göstereceklerdi. Türkiye, IMF’den alacağı desteği 11 Eylül’e borçlu” diyenler oldu.
       Acaba öyle mi? Acaba Türkiye, son IMF programı çökmüş olsaydı, ekonomisi, devam eden yönetim hataları yüzünden hiçbir umut işareti göstermeseydi, sırf bölgesindeki siyasi önemi arttığı için, ekonomik destek alabilecek miydi? Muhtemelen hayır, Türkiye’ye esas 11 Eylül yardım etmedi. Türkiye, bocalayarak da olsa, doğru yönde ilerlemesinin ödülüne bir ölçüde yaklaşıyor, ekonomisinin düzelme işaretlerini kısmen vermeye başlamasıyla.
       
YANLIŞ KUR REJİMİ, ÖLDÜRÜR
       Gelin şimdi son iki yılda Türkiye ve Arjantin’in nelen yaptığına kısaca bakalım. Türkiye, Aralık 1999’da IMF ile belki de tarihinin en yanlış stand-by anlaşmasını yaptı. Sorumluları da, Türkiye’de dönemin ekonomi yönetimi ve IMF’nin eski başkan yardımcısı Stanley Fischer oldu.
       Önce sorunun adını koyalım. Türkiye’nin bir numaralı ekonomik problemi, toplamı 190 milyar dolara yaklaşan iç ve dış borcu ve şimdiye kadar bu borcu azaltacak mekanizmasının bulunmaması. Bu rakam, kabaca, ülkenin bir yıllık toplam üretimine eşit.
       Türkiye, Aralık 1999’da, kaydadeğer yapısal reformlar içermeden enflasyonu düşürmeyi hedefleyen, 4 milyar dolar gibi mütevazı bir rakamla desteklenen bir stand-by anlaşmasını yürürlüğe koydu. Ve Türkiye ve IMF, inanılmaz bir yanlışlıkla, Türk Lirası’nın yabancı para birimleri karşısında yapay şekilde değerli olduğu bir dönemde, dövizde çıpa sistemiyle programı uygulamaya kalkıştı.
       Zayıf bankacılık sektörünün yalpalaması, söz verilen reform kırıntılarının yapılmaması, bazı dış faktörler ve üzerine gelen spekülasyonlar, bu “olmayacak duayı” çökertti. Geçen Kasım ve Şubat ayları arasında, inanılmaz yanlışa devam edildi, TL dalgalanmaya bırakılmadı, yani devalüasyon yapılmadı ve kaçınılmaz olan oldu.
       Arkasından doğru bir kararla yola Kemal Derviş ile devam edildi. IMF ile bu defa, yapısal önlemler ve çok sıkı mali politikaların öngörüldüğü yeni bir program başladı. Bu arada Temmuz başında gizli diplomasiyle çözümlenmesi gerekirken gereksiz yere dünya kamuoyunun gözünün önünde cereyan eden Telekom krizi, Türkiye’ye güveni altüst etti. Faizler, dolar, olması gerekenin çok üzerinde seyretti. Bel bağlanan turizm gelirleri, 11 Eylül’den darbe gördü. İhracat, dünya ekonomisindeki gerilemeden dolayı umulan düzeye çıkamadı. Buna karşın, “düştü, düşüyor” denilen bu hükümet, en sıkıntılı dönemde bile, ittire kaktıra bile olsa, düzinelerce reform niteliğinde düzenleme yaptı. Onyıllardır geciken düzenlemelerdi bunlar. Kısacası IMF ile öngörülenin belki yüzde 90’ı gerçekleştirildi. Faiz dışında Türkiye’nin geliri giderini aştı.
       Temel sorun olan borçların döndürülmesinde ise gelecek yıl sorun vardı. Açığın IMF desteğiyle kapatılmasına çalışıldı. Mayıs ayında Türkiye’ye “bu size son, bir daha size yeni kredi yok” denilmesine karşın, hükümetin elinden geleni yaptığına karar veren IMF-ABD ikilisi, yeni stand-by yoluyla, Türkiye’ye gelecek yıl 10 milyar dolarlık bir kaynağın daha IMF çerçevesinde sağlanmasına yeşil ışık yaktı. Bunun ardındaki temel faktör de, Türkiye’nin elinden geleni yaptığına ve bundan sonra yapısal reformları sürdüreceğine inanılmasıydı.
       
ARJANTİN’DE YANLIŞ TANGO
       Şimdi Arjantin’e gelelim. Arjantin’in de toplam kamu borcu 155 milyar doları buluyor. Ülke, dört yıldır resesyonda, yeni ekonomisi sürekli küçülüyor. Düzelme umudu yok. Neden? Arjantin para birimi peso, 1993’te alınan karar çerçevesinde dolara eşitlenmiş durumda. Onyıllardır hiperenflasyondan çeken Arjantin, bu yolla çözüm bulmuş kabul ediyor kendisini. Ekonominin idare ettiği ilk birkaç yıl bu sistem yürümüş. Ancak 1997’den beri yürümüyor. Neden? Çünkü, peso yapay şekilde değerli. İhracat çökmüş durumda. Ekonominin hakkı, pesonun belki de yarım dolar olmasını gerektirirken, dolar-peso eşitliğinin korunması ısrarı yüzünden gemi yürümüyor.
       Bu koşullarda IMF, “Arjantin çökerse diğer Latin Amerika ekonomilerini de beraberinde götürür” korkusuyla, önce geçen Aralık’ta sonra da Ağustos’ta Buenos Aires’e ardı ardına ek kredi kararları aldı. Hele Ağustos’ta, fizibil olmayan peso-dolar eşitliği artık can çekişirken, 5 milyar doları hemen, 8 milyar dolarlık bir ek kaynağı açtı, “la havle” diyerek.
       Karşılığında Başkan Fernando de la Rua ve Ekonomi Bakanı Domingo Cavallo, bu desteği haketmek için “sıfır bütçe açığı” adını verdikleri programı uygulamaya çalıştı hesapta. Masraflar, maaşlar kısıldı, sosyal çalkantı başgösterdi, ama “sıfır bütçe açığı” programı yürümedi. Çünkü ekonominin temel unsurları yerinde değildi, vergi gelirleri düştü, devalüasyon korkusuyla Arjantinliler, bankalara üşüşerek paralarını son kuruşuna kadar çekmeye çalıştı. Yaz başından bu yana onmilyarlarca dolar Arjantin’in dışına çıktı. Bu arada 132 milyar doları bulan Arjantin’in dış borçlarının yeniden yapılandırılması için yabancı kuruluşlarla yapılan görüşmelerden sonuç alınamadı. Sonuç, Arjantin, tam bir iflasa, Türkiye’nin yaklaşmadığı kadar yakın.
       En son geçen hafta Arjantin, bankalardaki kanamayı durdurma çabasıyla, kapitalist bir ülke için inanılmayacak bir önlemi açıkladı ve bankalardan para çekilmesine kısıtlama getirdi. Arjantinliler, 90 gün boyunca, banka hesaplarından ayda sadece bin dolar para çekebilecekti.
       Serbest ekonominin en temel ilkelerinden birinin ihlaline artık “pes” diyen IMF de, “üzüntü verici” şeklinde nitelendirdiği bu kararın ardından, Arjantin’in programında hiçbir mali hedefin tutturulamamasına ek olarak bir de “ekonomik korsanlığa soyunulması üzerine,” bu ülkeye zamanı gelen 1.3 milyar dolarlık kredi taksidini dondurdu.
       Yani IMF, aklı başına gelene kadar Arjantin’e “ne halin varsa gör” dedi. Etkisi de hemen görüldü. Buenos Aires sokaklarında yaklaşık on yıldır ilk defa gezgin döviz satıcıları türedi. Resmi peso-dolar eşitliği, eski komünist ülkelerde olduğu gibi, sokakta bozuldu. Geçtiğimiz Cuma günü sokaklarda bir dolar, 1.25 pesodan satılıyordu. Bu da, Arjantin ekonomisinin temelini oluşturan döviz rejiminin artık tarihe karışmakta olduğunun habercisiydi.
       Peki Ekonomi Bakanı Cavallo ne yaptı? Hemen Washington’a koşarak IMF’den ek para istedi. Hem dondurulan 1.3 milyar doları, hem de mümkünse daha fazlasını. Ama bir taraftan da burnundan kıl aldırmadı, dolar-peso eşitliğinin artık yürümediğini itiraf etmedi.
       İktisatçıların ezici çoğunluğuna göre, moratoryumun eşiğindeki Arjantin’in önünde iki seçenek var: ya devalüasyon, ya dolarizasyon. Dolarizasyon, yani resmi para biriminin, bazı küçük Latin Amerika ülkelerinde olduğu gibi, Amerikan doları kabul edilmesi, kötünün iyisi diye görülüyor. Ancak, dolar kaçışının ardından Arjantin’in elinde böyle bir rejimi destekleyecek miktarda dolar bulunduğu çok kuşkulu. Ayrıca dolarizasyon, ekonomik hareketsizliği çözemeyecek ve borçları azaltamayacak.
       Arjantin’in esas korku kaynağı olan devalüasyonun ise, kitlesel iflaslara ve yeniden hiperenflasyona yol açacağından kaygı duyuluyor. Ayrıca borçlar, yerel para cinsinden katlanacak. Ancak, sıkı bir ekonomik programla desteklenecek bir devalüasyonun ardından, çekilecek acılara karşın, hiç değilse ihracatın ve zaman içinde ekonominin hareketlenmesi söz konusu.
       Ama Başkan de la Rua ve Bakan Cavallo hala bunu yapmıyor. Hala Arjantin’in çöküşünün en azından bölgedeki diğer ekonomileri beraberinde götüreceği şantajıyla, mevcut rejime ABD ve IMF’den destek istiyor.
       Ancak artık en başta ABD’nin kararıyla, IMF’nin, mevcut koşullar sürdükçe Arjantin’deki dipsiz kuyuya milyarlarca dolar atmaya niyeti yok. Artık Arjantin’in umutsuzca sürdürmeye çalıştığı dolar-peso eşitliği öldü. Arjantin gerçeği kabul edip, çok sıkı bir reform programına girişmedikçe, kurtuluşu yok. Bu sistemle Arjantin’in varabileceği bir nokta yok. Şantajları da para etmeyecek, çünkü IMF, örneğin komşu Brezilya’nın makul ekonomisinin Arjantin’in etkisinden korunması için bu ülkeye 15 milyar dolarlık bir muhtemel desteği kabul etmiş durumda. ABD Hazine Bakanı Paul O’Neill’ın öngörüsü tutarsa, her gelişmekte olan ekonomi ağırlıklı olarak “kendi bacağından asılacak,” örneğin Arjantin, başka coğrafyalardaki Rusya’yı veya Güney Kore’yi de beraberinde çukura götüremeyecek. Bu öngörü tutar mı, tutmaz mı, bulaşıcılık yeni dönemde azalır mı bilemeyiz ama bileceğimiz, Arjantin’in aklını başına almasından önce varacak hiçbir yeri olmadığı.
       
AĞUSTOS BÖCEĞİ İLE KARINCA
       İşte ekonomik krizdeki iki ülke, iki görünüşte benzer ancak gerçekte farklı durum. Arjantin ve Türkiye. Biri, altına imza koyduğu programlardaki hiçbir hedefi tutturamayan, kendi burnunun doğrultusunda giden ve sonunu geciktirmek için şantaj yoluyla para isteyen, diğeri, bocalayarak da olsa doğru yolda ilerlemeye çalışan iki ülke. Birinin, bu koşullarda kurtulma ihtimali yok, diğerinin bu koşullarda kurtulma ihtimali var.
       Düşünsenize, Türkiye, 21 Şubat’tan veya 11 Eylül’den sonra dövizi bir noktada zorla tutmaya çalışsa, Türkiye’den kaç onmilyarlarca dolar çıkardı. İşte Arjantin’de o oluyor.
       Kötümser olmayalım. Hükümetlerin, IMF’nin geçmişteki büyük hatalarına karşın, Türkiye, tünelin ucundaki ışığın hiç değilse işaretini görüyor. Türkiye, 11 Eylül’den sonra Usame bin Ladin’in sayesinde stratejik öneminin artmasından çok, ekonomisini düze çıkarmaya iyi niyetle gayret ettiği için ABD ve IMF’nin desteğini alıyor ve bu yönde ilerlemeye devam ederse alacak.
 
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları