Home page
Haber Menüsü


 
AP: 2002, Türkiye’nin kader yılı
 
AP Türkiye raportörü Fransız Parlamenter Alain Lamassoure, Türkiye’nin demokrasi ihtiyaçlarını yerine getirmek için uğraştığını, başarıya ulaşıp ulaşılamayacağının gelecek sene içinde belli olacağını söyledi.
 
NTV-MSNBC
 
 Bugün Strasbourg’da görüşülecek olan Avrupa Parlamentosu Türkiye raporunu kaleme alan Fransız Parlamenter Alain Lamassoure, NTV Strasbourg muhabiri Kayhan Karaca’nın sorularını yanıtladı. Lamassoure, “Anayasa değişiklik paketini”n olumlu yönde atılmış adım olarak gördüklerini belirtti, ekonomik programın olumlu olarak görüldüğünü söyledi. Lamassoure, F tipi cezaevlerini, koğuş sistemine göre “devasa iyileşme” olarak niteledi.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Soru : Bu yılki Avrupa Parlamentosu raporunun geçen yıla oranla artıları ve eksilere neler ?
       
Lamassoure: 2001 yılı Türk siyasetinde olumlu ve olumsuz yönleriyle zengin bir yıl oldu. Olumlu unsurlardan başlamak gerekirse; Türk hükümeti AB müktesabatına, yani Türk kurumlarını, politikasını, özellikle de ekonomi politikalarını AB modeline uyarlamak için bir Ulusal Program onayladı. Bu, pozitif bir program. Öte yandan, Türkiye bu yılın başlarından bu yana ciddi bir ekonomik kriz yaşıyor. Kriz 11 Eylül trajik olaylarıyla daha da ciddileşti. Ancak Türkiye, ekonomiyi düzeltmek ve iyileştirmek için cesaretli bir program uygulamaya başladı. Bu programın kısa vadede olumsuz etkileri olabilir, fakat orta vadede Türk ekonomisini iyileştirmek için atılmış bir adım. Ekonomik yaşamı siyasi yaşamdan ayırmak için atılmış bir adım. Bu da bize çok olumlu görünüyor. Bu konuda Sayın Derviş tarafından yürütülen politikaya saygı duymak gerekiyor. Bir de, TBMM’de görüşülen Anayasa değişikliği paketi var. Bu da iyi yönde bir gelişme. Avrupa Parlamentosu tüm bunların olumlu adımlar olduğunu raporunda belirtecektir.
       Bunlar bir yana, daha yapılması gereken şeyler de var. Bu yıl içinde Türkiye’de gerilemeler de oldu. Ama daha katedecek yol var. Bu yolun uzun olma riski taşıdığını Türkiye’ye anlatmamız gerektiği kanısındayım.
       
       Soru : Gerilemelerden söz ettiniz. Nedir bunlar ?
       Lamassoure: Örneğin TBMM’nin yeni RTÜK yasası. Yasanın, kamuya ait medyalar ve siyasi-askeri yönetimle ilişkiyi ayırt etmemesi, ki bu durum Cumhurbaşkanının da vetosuna neden oldu, bir ilerleme değil, gerilemedir. Modern demokrasi modelinde, ne askeri ne de siyasi yönetim enformasyon, gazetecilik ve görsel-işitsel yayınla uğraşmaz. Bir diğer örnek; Anayasa Mahkemesi’nin, Anayasa’ya aykırı bulduğu ve anamuhalefeti temsil eden bir siyasi partiyi kapatması, ki bu İslami olarak tanımlanan üçüncü partinin kapatılışı, politik sistemin iyi işlemediğinin göstergesi. Her demokrasinin muhalefete ihtiyacı var. Çoğunluğa muhalif tek parti dağıtılıyorsa, o halde birşeyler işlemiyor demektir. Son olarak; cezaevi sorununa bir çözüm bulunamamış olmasına üzülüyoruz. AP, benim de içinde olduğum bir heyeti geçtiğimiz aylarda Türkiye’ye gönderdi. Ziyaretimiz sırasında cezaevlerinde çok tehlikeli teröristler bulunduğunu yerinde gözlemledik. Bu teröristlerin işledikleri suçların cezalarını çekmeleri normal. Yeni inşa edilen F tipi cezaevlerinin, tutukluların kötü koşullarda barındığı eski sisteme oranla devasal bir ilerleme olduğunu da gördük. Buna rağmen, açlık grevleri devam ediyor ve yaklaşık 40 kişi hayatını yitirdi. Resmi makamların bu can sıkıcı durumu sona erdirmek için girişimlerde bulunmalarını arzu ederdik.
       
       Soru : Raporunuzda Kıbrıs sorunundan ayrıntıyla söz ediliyor. Endişe ve panik içindeymişsiniz gibi bir hava var.
       Lamassoure: Endişem, her iki tarafın da artık bir çözüm bulmaya mahkum olduğumuzu anlamaları. Kıbrıs’ın statüsü sorunu uzun zamandır, 1974’ten bu yana gündemde. Ben sorunun kökenine dönme arzusunda değilim. Sadece gelecek yıl içinde bu soruna bir çözüm bulunması gerektiği gerçeğini gözler önüne sermek istiyorum. AB Kıbrıs ile üyelik müzakerelerine birkaç yıl önce başladı. Orta Avrupa ülkeleriyle olduğu gibi, Kıbrıs’la da müzakereler çok olumlu seyrediyor. Kıbrıs tam üyelik koşullarını yerine getiriyor. Müzakerelerin 2002 sonunda sona ermesi planlanmış durumda. Yani 2002 sonunda “Kıbrıs AB’ye üye olacak mı, olmayacak mı ?” sorusu gündeme gelecek. Elbette AB, “BM kararları uyarınca, Kıbrıs’ı bugünkü statüsü ve şekliyle birliğe üye yapıyoruz” deme şansına sahip. Kanımca, siyasi olarak, gelecek yıl içinde hem Kıbrıs’ın üyelik müzakerelerini hem de adanın siyasi statüsünü çözümlemeye mecburuz. Çünkü bu iki konuyu aynı zamanda çözümlemezsek, ciddi bir krizle karşı karşıya kalacağız. Böyle bir durumda iki hipotez ortaya çıkacak. Birincisi, üyelik koşullarını yerine getirmesine rağmen Kıbrıs’ı üyeliğe kabul etmeyeceğiz. Bu durumda Yunanistan’ın ” ben de Polonya’nın üyeliğini bloke ederim” deme riskini hesaplamak gerekiyor. Bu da AB’nin tüm genişleme prosedürünün bloke olması anlamına gelir. İkinci hipotez ise, Kıbrıs’ı, adadaki sorun çözümlenmeden bugünkü haliyle üye yapmak. Bu da doğal olarak AB ile Kıbrıs Türk topluluğu ve Türkiye arasında sorun yaratacak. Böyle bir sorunun arzu edildiğini de sanmıyorum. Bu iki durumda da bir krizle yüzleşeceğiz. Bu krizlerin hiçbiri arzu edilir değil. O halde soruna mutlaka çözüm bulmak zorundayız.
       
       Soru : 25 yıldır çözümlenemeyen bir sorunun 1 yılda çözümlenebileceğini düşünmek ne derece gerçekçi ?
       Lamassoure: Şimdiye kadar çözüme ulaşılamadı, çünkü bugüne kadar, tarafların kah birinin kah diğerinin, ya da ikisinin birden gerçek bir müzakere isteği olmadı. Özellikle, Sayın Denktaş’ın BM genel sekreteri Kofi Annan ve Avrupa Komisyonu temsilcisi Verheugen’e verdiği sözü unutarak birkaç hafta önce New York’a gitmekten vazgeçmesini esefle karşılıyoruz. Kıbrıs sorunu içindeki tüm taraflara çözüm için 1 yılımızın kaldığını belirtmek istiyorum. Herkes müzakere ve masaya oturma zamanı geldiğini kabullenirse, güç olmayacak bir uzlaşmaya kolayca varılacağına inanıyorum.
       
       Soru : Bu uzlaşma nasıl gerçekleşebilir ? AP’nin herhangi bir önerisi var mı ?
       Lamassoure: Bu uzlaşmayı tasarlamak tarafların işi. AB, BM ve uluslararası planda Kıbrıs’ı temsil eden tek bir oluşum, bu oluşumun da 2 toplumlu, 2 bölgeli olduğunun kabullenilmesi BM’nin neredeyse 30 yıl önce önerdiği bir düşünce pisti. Dünyada bu duruma benzer çok sayıda ülke örneği var. Kıbrıs’a uyarlanabilecek modeller mevcut. Bugüne kadar gerçekleştirilemedi zira gerçek bir müzakere istemi yoktu. Şimdi duvarın dibine geldik ve müzakere etmeye mecburuz. Gelecek yıl içinde herkes tarafindan kabul edilebilir bir çözüm bulunacağına inanıyorum.
       
       Soru : AB Kıbrıs sorununda son zamanlarda ön plana çıkmaya başladı. Soruna çözüm bulmak için yavaş yavaş BM’nin yerini aldığı izlenimi var
       Lamassoure: AB’nin Kıbrıs sorununu başından bu yana izleyen BM’nin yerini alması söz konusu değil. Müzakereler BM çatısı altında yürütülüyor. Doğal olarak nihai çözümün de BM çatısı altında bulunması gerekir. Ancak şu da bir gerçek ki, başta ABD olmak üzere, BM güvenlik konseyinin diğer üyeleri, Balkanlar ve Doğu Akdeniz’deki gibi değişik kaygılarla meşguller. AB de bu durum karşısında sorumlu davranıp Kıbrıs’a çözüm arayışlarını kolaylaştırmayı denemeli.
       
       Soru : Bir de AIHM’nin Kıbrıs’la ilgili, Türkiye tarafından ” kabul edilemez ” nitelenen kararları var.
       Lamassoure: Uluslararası bir mahkemeye üyeyseniz, kararları lehinizde de olsa, aleyhinizde de olsa tanımakla yükümlüsünüz demektir. Türkiye bu alanda kötü bir görüntü sergiliyor. Üyesi olduğu Avrupa Konseyi kararlarına saygı duymuyor. O halde AB üyesi olduğunda, AB’nin kararlarına saygı duyacağının güvencesini bize kim verecek ? AIHM kararlarına diyecek bir şey yok. Türkiye’nin Kıbrıs’la ilgili AIHM kararlarına adadaki soruna global bir çözüm bulunana kadar uyamayacağı görülüyor. Bu kararların uygulanması için de Kıbrıs sorununa siyasi çözüm gerekiyor.
       
       Soru : Gelecek yıl AB-Türkiye ilişkileri açısından çok önemli o halde ?
       Lamassoure: AP raporunun sonuç bölümünde de belirtildiği üzere, Sonbahar 2001-Sonbahar 2002 dönemi, Türk makamlarının, hatta Türk halkının AB’ye girme veya girmeme konusundaki isteğini göstermesi bakımından en önemli dönem. Zira Anayasal reformlar, ceza kanunu reformu, ifade özgürlüğünün tam anlamıyla güvence altına alınması, insan haklarına saygı, işkencenin tamamen ortadan kaldırılması, vs… hepsinin günlük yaşama yansıyısını bu dönemde görecegiz. Anayasa degişikligi konusundaki çalışmaların iyi seyrettigini görüyorüz. Yine aynı dönemde ekonominin iyileştirilmesi için hazırlanan programın ne derece uygulandığını da göreceğiz. Bu program, Türk ekonomisinin Avrupa ekonomisiyle rekabet edebilmesi için mutlak gerekli. Elbette Kıbrıs konusunda Türkiye’nin izleyeceği politika da önemli. Ben şahsen Türkiye’nin AB yolunda istekle devam edeceğine inanıyorum.
       
       Soru : AP, Silahlı Kuvvetler’in siyasi yaşamdaki rolünü de gündeme getiriyor. Bu konuda Türkiye içinde başlayan tartışmaları nasıl görüyorsunuz ?
       Lamassoure: Türk toplumunun bu soruyu kendisine yöneltmesi gerekiyor. Bu durumun tarihi nedenlerini anlıyoruz. Atatürk zamanından terörizmin Türkiye’ye askeri açıdan getirdigi sorunlara kadar Türkiye’nin bu alanda özel bir tarih ve geleneğe sahip olması anlaşılabilir. Bugün söylediğimiz; Türkiye bu sorunları çözmüş bir ülke olarak, -elbette Türkiye’de hala terör sorunu var, ama Ispanya ve Irlanda’da da var- terörizmle artık askeri içerikli düzeyde değil, askeri yanıt ve sıkıyönetim veya olağanüstü hal uygulamaları olmadan da savaşabilir. Türkiye madem bugünkü düzeye geldi, o halde, iktidarın sadece halkın temlsilcileri, ordunun da tamaman sivillerin kontrolü altında olduğu bir demokrasi olmaması için neden de kalmadı demektir. Avrupa, ABD ve Batılı olsun olmasın tüm büyük demokrasilerde durum böyledir. Türkiye’nin bu modelden esinlenmemesi için hiçbir neden yok. Bazı Türk yöneticilerin geçen yaz bu konuyu açıkça toplumun gündemine taşımaya cüret etmiş olması memnuniyet verici bir gelişme. Türkiye, ordunun askeri işlevini aştığı tek Avrupa ulkesi. Bundan vazgeçmek gerekiyor. Ancak bundan vazgeçmek Türkiye’nin yarın AB’ye üye olduğunda kendi modelinden vazgeçmesi anlamına gelmez. Ingiliz, Fransız ve Alman modelleri de birbirine benzemiyor. Türkiye de temel Avrupa prensiplerine sadık kalarak AB’ye kendine has modeliyle üye olabilir.
       
       Soru : 11 Eylül saldırılarının ardından Türkiye’nin stratejik öneminin arttığı soyleniyor. Bu size gore doğru bir tespit mi ?
       Lamassoure: Türkiye’nin stratejik önemi herkes tarafindan uzun süredir bilinen bir gerçek. Soğuk Savas sırasında Sovyetler’e karşı, bugün de dünyanın en istikrarsız bölgesi olan Ortadoğu’ya yakınlığıyla biliniyor. 11 Eylül olayları Türkiye’nin önemini hatırlattığı gibi, tüm demokratik ülkelerin fanatizme ve aşırı dinciliğe karşı birleşmeleri gerektiğini de gösteriyor. Türkiye NATO içinde her zaman sadık bir müttefik oldu. Terörizme karşı kurulan yeni ittifakta Türklerin ve Avrupalıların yan yana olacağından eminim.
       
       Soru : Türkiye’nin ılımlı Islam’ı diger Müslüman ülkelere örnek olabilir deniliyor.
       
Lamassoure: Gayet tabii. Türkiye’de ılımlı bir Islam ve laik bir gelenek var. Bu açıdan bakıldığından Türkiye ve Fransa örneğin, birbirine çok benziyor. Islam Fransa’nın da ikinci dini. Katoliklerden sonra Fransa’daki en kalabalık dini topluluk Müslümanlar. Laiklik insanlık tarihi açısından büyük bir gelişmedir. Islam’ın büyük bir bölümünün bu adımı atmakta güçlük çektiği görülüyor. Cok sayıda Müslüman ülkede, Islam hem devlet dini hem de bütün hukuk sistemi ve dünya görüşü dinden kaynaklanıyor, dini otoriteye bağli çalışıyor. Bunu kabullenmek zor. Laikliği benimsemek, Hıristiyanlar, Museviler ve bazı Müslümanlar için yüzyıllar aldı. Bu nedenle Türkiye ve daha küçük ölçüde Fransa, Islam dininin önemli rol oynadığı diğer ülkelerin laiklik adımını atmalarına yardımcı olabilir.
       
       Soru : Tek bir cümleyle raporunuzu özetlemek gerekirse…
       Lamasoure: Türkiye AB yolunda ilerlemeye devam ediyor. Güç sorunlarla cesaretle yüzleşiyor. Türkler’in, 21. yüzyıl demokrasisi ihtiyaçlarını yerine getirerek, Türkiye tarihinin özellikleriyle uyumlu özgün bir Türk modeline sahip olunabileceğini anlamaları gerekiyor. Bu mümkün. Türkiye’nin bunu başarıp başaramayacağını gelecek sene hep birlikte göreceğiz.
       
       
 
       
    TOP5 Ergenekon’da 16 kişi daha gözaltında  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları