Home page
Haber Menüsü


 
Yorumsuz
 
TL’nin değer kaybının yarattığı politik ve ekonomik güven bunalımı aşılmadan başka hiç bir cephede ilerleme kaydedilmez. Ekonomi yönetiminin artık bu konuda aktif tedbirler alması, IMF’nin de bunları açıkça desteklemesi lazım.
 
Atilla Yeşilada
CNBC-E
 
7 Ekim—  Cuma günü bir kaç aydır unuttuğumuz bir spekülatif saldırı yaşadık TL’ye karşı. Niye geldi, nerden geldi, hiç belli değil. Bir sürü sebep öne sürülüyor: John Taylor “krediden haberim yok” dedi... Derviş, ABD’den para getirmeyecek, ANAP’ta istifalar...

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Bir de olayın spekülatif boyutu var ki, onun nasıl çalışıtğını da bugünlerde e-mail gruplarında hızla dolaşan bir e-mail açıklıyor. Hiç yorumsuz ilginize sunuyorum:
       “Piyasada herkesin bildiği bir 5’li banka grubu var. Bir de bunlara Londra’dan katılan 3-5 yabancı kuruluş daha. Bu kuruluşlardaki traderların her türlü işlem limitleri kesik, yani hisse ya da bono alamıyorlar, TL plase edemiyorlar vs. Tek yapabildikleri USD/TL alıp-satmak etmek.
       Hatta şunu da söyleyeyim, değişik alanlarda uzmanlaşmış traderlar dahil hepsi şu anda döviz piyasasında ve maalesef çoğu da Türk. Hem traderlar hem de bunlara gerekli lojistiği sağlayan ekonomistler genellikle Türk’ler. Buradaki bankalardakilerin Türk olduğunu söylememe gerek yok sanırım.
       Bu Türk çocukları alacakları primi hak etmek için canla başla TL shortluyorlar (ellerinde olmayan TL’yi satıp, döviz alıyorlar). İşin komiği buradaki Türk bankalarında çalışanlar da bu işi daha iyi yapabilsinler diye bol ve ucuz TL’yi bunlara plase ediyorlar.
       Merkez Bankası yerine aynı fiyata yabancıya satmak daha önemli, neme lazım sonra bizimle çalışmazlar maazallah! Taktik çok kolay. TL short - dolar long git. Değişik kademelerde tekrarla bunu, sebep olarak herhangi bir şeyi kullanabilirsin.
       Nasılsa inanan bu ortamda bol bulunur: Bu hükümet gitmeli, güven yok, konsolidasyon geliyor, borçlar döndürülemez, erken seçim şart, askeri müdahele olacakmış gibi bahaneleri kullan. Sonra bu pozisyonu korumaya başla. İşlem yapmasan dahi bankalar arası piyasada ya da Londra’daki brokerlarda doların TL fiyatını yüksek tut. Bu arada piyasa seni alıcı zannetmiş ve fiyatları yukarı almıştır.
       Sabahın köründe ekrana bir önceki fiyatların 5.000 lira üzerine alış gir ki piyasa oradan başlasın, nasıl olsa almıyorsun ki... Sen önceden almıştın zaten önemli olan beş kuruş harcamadan fiyatı 15 - 20.000 yukarı sıçratmak.
       Ha bir de o arada ithalat ödemesi gelen bir kamu kuruluşu varsa değmeyin gitsin keyfine. 10-20 milyon dolar da o alır sen 30-40.000 TL artışı garantilersin ama yetmez, o sadece bir günlük. Biraz sonra yine eski taktikle yukarı ittirme operasyonuna başlarsın. Mesela öğlen tatili ve akşam saat 15.30 sonrası idealdir.
       Piyasa zaten zayıfken bu saatlerde hacim iyice düşer . Sen de istediğin gibi fiyatı yukarı çekmeye başlarsın 4-5 tane yandaşın açıkgöz de seni destekler. Biner, üçbiner TL şeklinde fiyatı yukarı itmeye başlarsın. Millet hakikaten mi dolara talep var, yoksa gene spekülatif mi derken zaten 10 binlik artışı sağlamış olursun”

       
SERBEST KURUN YARARI DA OLDU
       Serbest kura geçmek Türkiye’nin mecbur kaldığı bir politika değişimi idi. Bir çok yararı da oldu sisteme. İhracatçı nefes aldı, iç borcun dolar değeri düştü, şaha kalkan tüketim eğilimi frenlendi. En önemlisi, sistemin yaşadığı şoklarla uğraşma görevi TCMB’den alındı. Politikacı yaptığı hataların ceremesini anında TL’nin değer kaybı olarak ödemeye başladı. Bu noktaya kadar eyvallah.
       Ancak, bundan sonrası hiç makul değil. Bir ülkede enflasyon dokuz ayda yüzde 60 civarında, para birimi dolara karşı neredeyse yüzde 150 değer kaybediyor. Bunun hiç bir ekonomik mantığı yok. Serbest kur rejimini tabiatın değişmez kuralı gibi benimseyen Japonya, ABD, AB Merkez Bankaları dahi bu denlisine müsaade etmez.
       
GÜVEN SIFIRA İNECEK
       Devalüasyonun bu şekilde seyretmesi halinde olacakları görmek zor değil. Yine IMF’ye verilen söz sonucu, artık ithal enerjinin fiyatı beş günlük bir ara ile iç piyasaya yansıtılıyor. Bunun enflasyonist etkilerini hergün yaşıyoruz, önümüzdeki aylarda da göreceğiz.
       Genelde tüm fiyatlar düşerken, ya da sabit kalırken, enerji fiyatları fiyat endesklerini yüksek tutacak. Devalüasyonun çok acı bir etkisi daha olacak kış aylarında: Zaten durgunluktan dolayı tarumar olan aile bütçelerinde yakıt ve ulaşım giderlerinin payı hızla artacak.
       Eğer fakirhaneyi ısıtmazsak, kuyruğu titreteceğimiz için, başka alanlardaki tüketimi kısıp, yakıta harcayacağız. Tüketim daralması hızlanacak. En kötüsü de halkın hem bu hükümete, hem de IMF’ye güveni sıfıra inecek.
       
EN BÜYÜK SORUN TL’NİN DEĞER KAYBI
       Türkiye’nin artık en büyük sorunu, ekonomiyi büyümeye sevketmek, borçları ödemek filan değildir. Çünkü, bunların sorun olmasının ardında yatan başlıca faktör TL’nin akıl almaz ve nerdeyse önlenemez hale gelen değer kaybıdır.
       TL’nin değer kaybının yarattığı politik ve ekonomik güven bunalımı aşılmadan başka hiç bir cephede ilerleme kaydedilmez. Cuma günü TCMB’nin piyasalara son derece yerinde müdahelesi, kamu otoritesinin de artık bu gerçeği görmeye başladığını söylüyor bana. Ama, bir müdahele yetmez.
       Ekonomi yönetiminin artık bu konuda aktif tedbirler alması, IMF’nin de bunları açıkça desteklemesi lazım. Aksi halde, IMF, 30 yıl sonra yakaladığı Türkiye ekonomisini adam etme şansını temelli kaçıracak. Sn Derviş, Washington’dan döndü. Bakalım, işler değişecek mi.
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları