|
Özellikle kitle ileşitim araçlarından daha fazla yararlanılmaya başlanan, geçen yüzyılın savaşları sırasında bu tarihsel gerçek daha büyük bir açıklıkla ortaya çıkmıştır. Örneğin, Birinci Dünya Savaşı sırasında Britanyanın başbakanı olan David Lloyd Georgeun bir gazeteciye yaptığı şu itiraf, günümüzden yaklaşık 1 asır önce bile, basın ve kamuoyuna karşı resmi manipülasyonun ne kadar bilinçli biçimde uygulandığını gözler önüne sermesi açısından manidardır: İnsanlar eğer gerçekleri bilselerdi, savaş hemen yarın sona ererdi. Ama tabii, bilmiyorlar, bilemezler... Lloyd Georgedan yarım asır sonra, 1952de bu kez Kore Savaşı sırasında görev yapan bir ABDli gazeteci UPI (United Press International) ajansı muhabiri Robert C.Millerın sözleri de, aynı gerçeğin, bir basın mensubunun ağzından dile getirilişidir : Yazı işleri müdürlerimiz ve yayıncılar, kimi zaman tamamen düzmece bilgileri haber diye yayınladılar. Çoğumuz, cepheden gönderdiğimiz haberlerin yalan olduğunu biliyorduk. Ama yazmak zorundaydık. Çünkü bize bu bilgileri verenler, resmi ve sorumlu kişilerdi. Ve büyük bir olasılıkla kendileri de bunların yalan olduğunu bile bile veriyorlardı... Aynı tecrübeler, İkinci Dünya Savaşında gerek Nazi Almanyasının Propaganda Bakanlığı, gerek Londra ve Washingtondaki Beyaz Saray ve Başbakanlık ile müttefik karargahlar, gerekse Moskovadan SBKP (Sovyetler Birliği Komünist Partisi) Merkez Komitesi çıkışlı sözde basın bültenleri ile yaşandı. Savaşın öncesinde ve sonrasında da belki de savaşın çıkış nedeni, hatta sonuçlarının değerlendirilmesi konusunda, gerçeğe birkaç ışık yılı uzak açıklamalarla ulusal ve global çapta kamuoyu yanıltıldı. İki dünya savaşından füzeler krizine, Pearl Harbor baskınından, İspanya iç savaşına (1936-39) , Fransanın Cezayir macerasından (1954-62) Kore Savaşına (1950-53) Falkland Adalarına (1981-82) kadar hemen her durumda, hükümetler, karargahlar ve bunlara alet olan milliyetçi medya tarafından kamuoyları inanılmaz boyutlarda yanıltıldı. Savaşları, cepheden mektup, telgraf ve nadiren telefonla gönderilen haberler ve merkezlerden yapılan açıklamalarla izleyen insanlık, kitle iletişimindeki gelişmeler ve elektronik medyanın ilerlemesi sonucu, yüzyılın sonuna yaklaşıldığında artık naklen izleme olanağına kavuştular. Tarihin ilk naklen izlenen savaşı olarak kayıtlara geçen Körfez Savaşı ve CNN sayesinde televizyon adlı iletişim aracının adı ScudVizyona bile dönüştü. Bağdat semaları, CNN Muhabirlerinin kullandığı tarihi benzetme ile Muhteşem bir havai fişek gösterisi ile aydınlanır, ya da Yüzbinlerce ateşböceği ile şenlenirken, milyonlarca insan koltuklarına oturup çekirdek, patlamış mısır, kestane kebap yiyerek, hassas ve lazer güdümlü füzelerin hedeflerini iğne deliğinden bile geçerek vurduğu ve sivillerden kimseye zarar gelmediği yalanlarını dinlediler. Adeta Hollywood yapımı bir Spielberg klasiğine dönüşen savaşın seyirci kitlesi, kimi zaman Pentagonda kimi zaman da Dahrandaki müttefik karargahında Cheney-Powell-Schwarzkopf (Dick Cheney-Savunma Bakanı, Colin Powell-Genelkurmay Başkanı, Norman Schwarzkopf-Müttefik Kuvvetler Komutanı) üçlüsünün gerçek adı altında verdiği rakamları dinlediler, uydudan ve bomba uçlarından çekilmiş videoları izlediler. Ancak sonradan hem kendileri tarafından tashih edilen, hem de savaşın ardından buharlaşıp yokolan bu gerçeklerin tamamen bir göz boyamadan ibaret olduğu ortaya çıktı. Müttefik Hava Kuvvetleri tarafından hergün vurulduğu öne sürülen SCUD füzelerinin toplam sayısı ile gerçekte vurulan füzelerin sayısı, trajikomik biçimde çelişiyordu. Irakın elinde bulunduğu belirtilen SCUD füzelerine karşı antidot olarak ABDnin devreye soktuğu PATRIOT füze bataryaları, Saddamı dize getirdi diye sunulmuş, zamanın Başkanı George Bush (Baba Bush) PATRIOTları üreten fabrikada yaptığı konuşmada Saddamın 42 füzesinden 41ini bunlarla havada vurduk diye öğünmüştü. Sonradan yapılan araştırmalarda, bir rivayete göre Sadece 1 (bir) , bir başka teze göre ise 0 (sıfır) SCUD vurulmuştu. İmha edildiği öne sürülen füze rampalarının çoğunluğunun da, tahtadan yapılmış oyuncak rampalar olduğu müttefik kaynaklarınca bile itiraf edildi. Savaş sonrası açıklamalarda, bizzat ABD Senatosu Silahlı Kuvvetler Komitesinin kayıtlarına göre PATRIOTlar kullanılmaya başlandıktan sonra SCUD saldırılarında sivil kayıpları artmıştı. Çünkü ıska geçen PATRIOTlar da en az SCUDlar kadar can alıyordu. Yıkıldığı öne sürülen köprülerin altında Saddam birliklerinin duman bombası patlatarak, müttefik pilotları kurnazca yanılttığı sonradan pilotlarca kıpkırmızı yüzlerle anlatılıyordu. Savaş sonrası Washington Postun bir değerlendirmesinde ABD - Müttefik Hava harekatında Iraka yağdırılan 85,000 ton bombanın yüzde 70i hedefini vuramamıştı. Genelkurmay Başkanı General Colin Powell ise bunu , Air Supremacy ile Air Superiorityi birbirine karıştırmayalım. Biz de zaten yüzde 100 isabet sağladık dememiştik... diyerek savuşturmuya çalıştı. Körfez Savaşının sicili başka alanlarda da inanılmaz yalanlarla doluydu. 1 Ağustos 1990 günü Kuveytin işgali ardından, Kuveytten kaçan ya da yurtdışında yaşayan Kuveytliler tarafından kiralanan bir ABDli halkla ilişkiler şirketi (Hill and Knowlton) tam 10 milyon Dolar karşılığında üretime geçmişti. ABD Kongresine ifade veren Neyyire takma adlı bir Kuveytli genç kız, yürek parçalayıcı bir gösteri ile Yeni doğmuş bebeklerin, Kuveyt kliniklerindeki kuvözlerden (incubator) çıkarılıp öldürüldüğü, kuvözlerin Iraklı askerlerce çalınıp ülkelerine taşındığını anlatıyor, dünyaya naklen yayılan bu ifade, herkesi gözyaşlarına boğuyor, yüzmilyonlarca insan Vahşi Saddama artık bir ders verilmesi (Amerikan jargonunda Kick his ass !) gerektiğine iyice inandırılıyordu. Bu yalanın ortaya çıkarılması ve özür dilenmesi için de mumların yatsıya kadar yanması bile beklenmedi. Yine Saddam Hüseyin yönetiminin Körfez kıyılarındaki petrol tesislerini havaya uçurup denizi bir daha tarih boyunca temizlenemeyecek düzeyde kirlettiği yalanı, müttefik ağızlarca ortaya atıldığı gibi, CNN başta olmak üzere Amerikan networkleri petrole bulanmış zavallı deniz kuşlarının filmlerini saatlerce yayınlayarak sadece insanlara değil, hayvanlara bile eziyet eden Saddam imajını perçinlemeye kalkıştılar. Sonradan bu filmlerde görünen kuşların aslında yıllar önce Exxon -Valdez adlı tankerin yaptığı kaza sonucu (Alaskada) denize yayılan petrolden kirlenen kuşlar olduğu ortaya çıktı ve yine özür dilendi. Kuş öyküsü de yalandı... Bağdat yakınlarındaki Ameriyya kentinde süt tozu fabrikasını kimyasal silah üreten tesis diyerek 13 Şubat 1991 günü bombalayan müttefik uçaklarının bombaları ile yüzlerce sivil öldüğünde, bunu İngiliz ve Amerikan televizyonlarında eleştirenler vatan hainliği ile suçlandı. Avam Kamarası ve Kongrede öfkeli sesler, karargahları ya da pilotları değil, sivillerin ölümünü duyuran gazetecileri suçlamaya kalktılar. Yine savaş sonrası, Iraklı sivil kayıpların sayısı konusunda General Colin Powell takriben 250,000 rakamını verirken, bir resmi yazışmada bu rakam sadece100,000 olarak verildi. Daha bütün bunların tartışması soğumamıştı ki, Balkanlar birbirine girdi. Eski Yugoslavyanın parçalanması, Bosna Hersekin bölünmesi, Sırp-Hırvat-Boşnak üçgenindeki kanlı tarihi hesaplaşmalar sırasında da her cepheden ve tabii duruma müdahale edip yine kan döken ABD öncülüğündeki Batılı barışçıl ittifaktan birbiri ardına enformasyon adı altında gerçekle ilgisi olmayan prpaganda malzemesi akışı sürdü. 1999 yılına gelindiğinde, Kosovalı Arnavutların dramı, yeni bir uluslararası krize dönüşmüş, yüzmilyonlarca insanın yollara doküldüğü bir mülteci dramı yaşanmaya başlanmış, NATO ittifakı harekete geçmeye çağrılmış ve Slobodan Miloşeviçin yönetimindeki Belgrad rejimi, tüm namluların hedefi olmuştu. Yine rakamlar havalarda uçuşmaya, ölü sayıları, yaralı sayıları, göçmen sayıları birbiri ardına propaganda merkezlerinden yağmaya başladı. Ama İngiliz gazeteci Mark Steynin soğukkanlıkla yaptığı hesaba göre, 25 Mart 1999 harekatına kadar geçen 3 yıl içinde etnik saldırılar sonucu ölen insan sayısı en cömert hesapla 3000in biraz üzerindeydi. Bu da New York, Washington, New Orleans, Las Vegas veya Dallasta nüfus başına işlenen cinayetten daha düşük bir rakamdı. Kayıp Kosovalı Arnavutların sayısı ABD hükümetince önce 19 Nisanda 500,000 olarak açıklandı. Kısa bir süre sonra 16 Mayısta bu rakam Savunma Bakanı William Cohen tarafından 100.000e düşürüldü. 17 Haziranda İngiltere hükümeti aynı rakamı 10,000e kadar geriletti. ABDnin hassas lazer güdümlü bombaları yine iğne deliğinden geçip, kimsenin kılına bile dokunmadan askeri hedefleri vuracaktı. NATO karargahındaki brifinglerde verilen Vurulan SCUD ve tank sayısına ilişkin rakamlar hiç birbirini tutmadı. Savaş sonrasında bombaların çoğunun da hedefini şaşırdığı anlaşıldı. Hatta çoğu zaman televizyonlardan naklen izlendiği gibi, bir sivil yolcu treni, köprüde vuruldu. Bir sivil mülteci konvoyu, askeri konvoy olarak algılanıp, kıyımdan geçirildi. Miloseviçin askerleri kurtulurken, kurtarılacağı varsayılan mülteciler hedef alındı. Belgraddaki TV merkezi, askeri karargah diye vurulup çok sayıda gazeteci katledildi. Kısacası, savaşın asıl kurbanı her defasında GERÇEKLER oldu. Kimi gazeteciler, kimi zaman bilerek, kimi zaman bilmeyerek, kimi zaman da işlerine öyle geldiği için bu yalanlara alet oldular ve olmaya devam ediyorlar. Önemli olan, kamuoyunu yanlış bilgilendirmekten kaçınmasını bilerek karargahların ya da resmi ağızların verdiği bilgileri, birkaç kez hem de çok sıkı süzgeçten geçirerek, emin olmadığınız bilgileri kaynağına atıfta bulunmadan vermemek. Gazetecilik mesleğinin ilkelerini unutup, gazeteci mi asker mi ? sorusunu sordurmadan, okuyucu, seyirci, dinleyici kitlesinin aldatılmasına alet olmamak. Yeni bir harekatın eşiğinde, dünya basınını (daha önce defalarca sınıfta kalmış olsa da) yepyeni bir sınavla karşı karşıya. Bu kez, İngilizcede çok yerinde kullanılan bir deyimle, (To take it with a pinch of salt) önümüze konulan her yemeği, tadına bakmadan ve biraz tuzlamadan yememek dileğiyle... | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||