|
|
IMFnin yeni Türkiye Masası Şefi olan Juha Kahkönenin önceki görev yerinin Para Kurulu uygulaması sonucu son yıllarda ekonomisinde önemli gelişmeler yaşamış olan Bulgaristan olması bu spekülasyonları artıran bir faktör hiç kuşkusuz. Büyük olasılıkla yersiz bir endişeye kapıldım ve Türkiye için benzer bir plan yapılmıyordur ama yine de son günlerde konuyla ilgili araştırma ve rapor sayısında gördüğüm artış böyle bir yazı yazmaya itti beni. 1849DA MAURİTUSDA BAŞLADI Para Kurulu uygulaması, kendi ekonomilerini yürütme deneyim ve becerisine sahip olmayan Britanya sömürgelerinde başlatılmış ilk olarak. (Ne kadar iç ferahlatıcı değil mi?) İlk olarak 1849 yılında Mauritius bu uygulamaya başlıyor, uygulamanın en yaygın olduğu dönem olan 1940lı yıllarda Para Kurulunda olan ülke sayısı elliyi buluyor. Ancak daha sonra sistem albenisini yitiriyor ve sistemi kullanan ülke sayısı 1970lerde yirmiye, 1980lerde dokuza düşüyor. Ancak, gelişmekte olan ülkelerde özellikle döviz piyasasında istikrarın bir türlü sağlanamaması, diğer önerilen sistemlerin kalıcı bir başarı sağlayamaması nedeniyle Para Kurulu uygulaması 1990lı yılların ikinci yarısından itibaren yeniden yaygınlaşmaya başlıyor. EN İYİ ÖRNEK ARJANTİN Şu anda programın dünyadaki en bilinen örneği Arjantin. Son yıllarda, Estonya, Litvanya ve Bulgaristan gibi eski Doğu Bloku ülkeleri de Para Kurulu uygulamasıyla ekonomilerini krizden çıkarmaya ve Batı ekonomileriyle ve özellikle Avrupa Birliği ile uyumlu hale getirmeye çalışıyorlar. Para Kurulu sistemi temel olarak dört unsur üzerinde duruyor: Paranızı bir başka döviz kuruna veya döviz kuru sepetine bağlayıp sabitleyeceksiniz; isteyene bu sabit kurdan döviz satışı yapmayı taahhüt edeceksiniz (yani merkez bankanızın parasal yükümlülüklerini karşılayacak kadar rezervi olacak); Merkez bankanız sadece dış kaynak girişi olduğunda parasal genişleme yaratabilecek; uygulamanın geleceği yasalar hatta anayasa yoluyla güvenceye alınacak. Bu koşullardan da anlaşılabileceği gibi, Para Kurulu uygulamasına girerken merkez bankasının işlevlerini ortadan kaldırıyorsunuz, biz bu para politikası işini beceremiyoruz, iyisi mi kendimizi gelişmiş bir ekonominin kuyruğuna bağlayalım, nasıl olsa onlar para politikasında hata yapmazlar diyorsunuz. Böyle bir sistemin ilk etapta yabancı yatırımcılar açısından ülke riskini oldukça azaltacağı bu nedenle en azından ilk başta bir sermaye girişine yol açacağı kesin. Ayrıca faiz oranlarında ve enflasyonda da önemli düşüşler yaşanacak büyük olasılıkla. Ancak bunlar ne pahasına gerçekleşecek? PARA POLİTİKASINDAN FERAGAT Öncelikle, para politikanızı belirleme hakkından feragat etmiş olacaksınız. Paranızı hangi para birimine bağlamışsanız, o ülkenin para yetkilisinin ağzından çıkacak sözler sizin para politikanızı da şekillendirecek. Sakın bunu Euroya üye olup para birimlerini terk eden AB ülkeleriyle karıştırmayın, çünkü bu ülkelerin Euro bölgesinin para politikasının şekillenmesinde söz hakları var. Bizim FED kararlarına en ufak bir etkimiz olabilir mi sizce? Ayrıca, Para Kurulu uygulaması her şey yolunda gider, ülkeye dış kaynak girişi yaşanırken gerçekten ekonomide hızlı bir düzelmeye neden olabiliyor. Peki siz Türkiyede her şeyin her zaman iyi gittiği bir dönem yaşadınız mı? Ya da daha önce örneğini sıkça gördüğümüz bir biçimde, eğer ülkede politik belirsizlik artar, bu yabancı yatırımcıyı ürkütür ve ülkeden yoğun bir sermaye çıkışı yaşanırsa neler olabileceğini düşündünüz mü? Böyle bir durumda Merkez Bankası para arzını otomatik olarak ve hızlı bir biçimde kısacak, faizde ani yükselişler yaşanacak, reel ekonomi ciddi bir daralma sürecine girecek ve bankacılık sektörü gerçekten çok zor bir durumda kalabilecek. Zaten zor durumda olan sektörün böyle güçlü bir darbe daha yiyecek takati olduğunu söylemek hiç de kolay değil. KÜÇÜK EKONOMİLERDE DENENDİ Beni rahatsız eden bir başka unsur da para kurulu uygulamasının Arjantin bir kenara bırakılırsa tamamen küçük ölçekli ekonomilerde denenmiş olması. Bence uygulamanın Cibuti, Bosna veya Estonyada başarılı olmuş olması Türkiyede de başarılı olacağı anlamına gelmiyor. Kaldı ki, görece başarılı bir örnek olarak sayılan Arjantinin durumu da benzer bir geçmişe sahip olan komşusu Brezilya ile karşılaştırıldığında hiç parlak değil. TAHMİN EDİLEMEYECEK RİSKLER Para Kuruluna karşı çıkmamın en önemli nedeni ise başarılı bulunan Para Kurulu uygulamalarında başarının uygulamanın kendisinden mi yoksa güdülen sıkı maliye politikalarının sonucu mu elde edildiğinin belli olmaması. Gerçekten de, Para Kurulunun önkoşullarından biri, sıkı bir maliye politikasının oluşturulması ve politik kaygıların ekonomi üzerindeki etkisinin en aza indirilmesi. Kanımca, bu önkoşullar gerçekleştiği takdirde Türkiyenin zaten Para Kuruluna gereksinimi kalmaz. O zaman ekonomi üzerinde önceden tahmin edilemeyecek riskler getirebilecek böyle bir uygulamaya girmek, üstelik de bunu başka seçeneğimiz kalmadı ki gerekçesiyle açıklamak ne derece mantıklı acaba? | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||